1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

25.11.2008 - Avrupa basınından özetler

Derleyen: Hülya Köylü25 Kasım 2008

Bugünkü Avrupa basınında yer alan yorumlarda ABD’nin yeni başkanı Obama’nın planları ve ABD ve AB’de küresel finans krizine karşı alınan önlemler değerlendiriliyor.

https://p.dw.com/p/G1fe
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

İsviçre'de yayımlanan Tages Anzeiger, ABD'nin yeni seçilen başkanı Barack Obama'nın attığı ilk adımları değerlendiriyor. Obama'nın yeni ekonomi ekibini açıklamasına atıfta bulunan gazete şu yorumu yapıyor:

“Yeni seçilen başkan Barack Obama, şimdiye kadarki personel seçiminde pragmatik olduğunu gösterdi. Obama bu tutumuyla, bir yandan yandaşlarının beklentilerini karşılarken, diğer yandan da karşıtlarının korkularını dağıttı. Ekonomi politikasında sol tarafa vurgu yapan Obama, selefinden farklı olarak güçlü isimlerle bir araya gelmekten çekinmiyor. Belirli çıkar gruplarıyla küçük bir çevrede birlikte düşünmek, birlikte tartışmak ve birlikte kararlı politikalar uygulamak kolay değil. Bu ideolojinin zamanı çoktan geçti. Şimdi Obama'nın seçim kampanyasında dile getirdiği ‘değişim' sloganına inanmak istiyoruz.”

Fransa'nın L'Alsace gazetesi ise dün yapılan Almanya – Fransa Zirvesi'ne değiniyor. Küresel krizin görüşüldüğü zirve bu Fransız gazetesinde şöyle değerlendiriliyor:

“Fransız – Alman çift, yorgun düştü. Bu konuda Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, bazı beceriksizlikleri yüzünden suçlanabilir. Sarkozy'nin niyeti ise AB'de Euro bölgelerini kapsayacak yeni bir oluşumun başkanı olmak. Bunun gerekçesini krize bağlıyor, ama aslında bu konuda haklı: Ekonomiyi canlandırmak için ortak bir ekonomi yönetimi ve bir enerji planı olmadan, AB'nin çabalarıyla krizin üstesinden gelinemez. ABD'de Barack Obama, altyapı programlarına 700 milyar dolarlık yatırımlar yapmayı planlıyor. AB ise bu rakamın sadece dörtte birini bir araya getirebildi.”

İspanyol El Mundo gazetesi de ABD ve AB'nin finans politikalarını karşılaştırıyor:

“ABD'nin Citigroup'u kurtarma planı, piyasalara güven verdi. Bu, Amerikan yönetiminin yeni bir filozofiden hareket ettiği anlamına geliyor. Riskli ipotek senetlerini devralmak yerine, Amerikan Merkez Bankası sermayeye doğrudan ortak oluyor. Bu operasyon, gelecekteki benzer kurtarma girişimleri için örnek alabilir. Ama Avrupa'da farklı şeyler yaşanıyor. İngiltere, katma değer vergilerini düşürürken, Almanya ve İspanya ise vergileri düşürüp tüketimi artırarak ekonomiyi canlandırma fikrine karşı. Ve bu da AB'nin ortak bir finans politikası oluşturmakta ne denli beceriksiz olduğunu gösteriyor.”

Alman gazetelerinde ise Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’in açıklamaları geniş yankı bulmuş. Almanya’daki okullarda Türkçe derslerinin verilmesini isteyen Özdemir’in bu açıklamasını Dresdener Neueste Nachrichten gazetesi eleştiriyor. Gazete, “Başarılı bir entegrasyonun, her iki tarafın da isteklerini kapsaması gerekiyor, ancak Türkçe dersleri siyasileştirilmemeli” diyor.

Göçmen kökenli gençlerin ve çocukların başarılı okul ve iş hayatı için Alman öğrenmelerinin zorunlu olduğuna değinen Berliner Morgenpost ise Cem Özdemir’in açıklamalarını şöyle yorumluyor:

“Alman okullarındaki temel sorunlar, Türkçe dersiyle çözülemez. Son yapılan Pisa araştırması, geçen yıllar içinde göçmen kökenli çocuklar ve gençlerin durumunda çok az iyileşme sağlandığını gösterdi. Okul yöneticileri, bu çocukların anadili Almanca olan çocuklarla aynı başarıyı elde edebilmelerini mümkün kılamadı. Okul ve meslek hayatlarında ilerleyebilmeleri için bu çocukların Almanca öğrenmeleri şart. Özdemir’in, Yeşiller başkanı olarak uyum sorununa ilişkin sürekli konuşması gerekecek. Ancak şunu da iyi bilmeli ki; uyum tek yönlü değildir. Uyum, ancak teşvik ve istekle olabilir ve Almanca’ya hakim olunması ise bir zorunluluktur.”