1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.01.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Cem Sey26 Ocak 2005
https://p.dw.com/p/Abrp

Alman ve diğer Avrupa basınında, Almanya’nın Brandenburg Eyaleti’nde “Ermeni soykırımı” iddiasının ders kitaplarından çıkarılması üzerine patlak veren tartışmalar, Irak seçimleri öncesinde yoğunlaşan işkence iddiaları ve Ukrayna’yla Rusya ve Avrupa Birliği’nin ilişkilerini ele alan yorumlar dikkat çekiyor.

Almanya’nın Brandenburg Eyaleti’nde “Ermeni soykırımı”nın, Türk diplomatlarının müdahelesiyle ders kitaplarından çıkarıldığı iddiası, bugün hem Alman siyaset dünyasını, hem de yorumcuları meşgul ediyor. Brandenburg Eyaleti’ndeki en önemli gazetelerden Märkische Oderzeitung şunları yazıyor:

“Türkiye’den gelen diplomatik baskı üzerine Brandenburg’daki ders kitaplarından Türkler’in 1915 - 1916 yıllarında Ermeniler’e soykırım uyguladığı bilgisinin çıkarılması ulusal bir skandaldır. Türkiye’de yasak olan şey, Almanya’da örtbas edilemez. Brandenburg Başbakanı ve Eğitim Bakanı’nın bu siyasi fırsatçılığı sorumsuzca ve gayrıciddidir. Her ikisi de, Brandenburg’un müfredat planlarının Ankara’da yapıldığı izlenimine inandırıcı şekilde karşı çıkmalıdır.”

Sol eğilimli Tageszeitung ise, Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu’nun müdahelesinin, Erdoğan hükümetinin bu konuda izlediği politikaya dahi ters düştüğünü savunuyor:

“Ermeni soykırımından söz etmek artık devlete ihanet olarak kovuşturulmuyor ve tarihe ilişkin bilimsel yayınlarda eleştirel sesler artıyor. Bu dönüşüm, daha ne Brandenburg Eyaleti’ne ne de Başkonsolos Durusoy’un başkent Berlin’deki rezidansına ulaşamamış.“

30 Ocak’ta yapılacak Irak seçimleri yaklaşırken, bu ülkedeki insan hakları ihlalleri de tekrar göze çarpmaya başlıyor. Münih’te yayınlanan Süddeutsche Zeitung, bu ihlallerin nedenini bulmaya çalışıyor:

“Eski yöntemler varlığını sürdürüyor gibi görünüyor. Irak güvenlik kuvvetlerinde bu durum şaşırtıcı değil. Çünkü yeni göreve alınan polis ve askerler genellikle, bir suçlunun itirafta bulunmasını sağlamakta tek bir yol bilen eski birliklerden geliyor. Güvenliğin vahameti nedeniyle Allavi de kendini sert bir politikacı olarak tanıtmak istiyor. Bundan birkaç ay önce sorgulamalar sırasında kendi elleriyle tutsaklara vurduğu iddia edildiğinde, bu tür hikayelerin, kendini kabul ettiren bir lider imajını sağlamlaştırmasına yardımcı olabileceği de tartışılmıştı. Tabii işgal kuvvetleri, insan hakları konusunda yeni bir tavır yerleştirme sorumluluğunu taşıyor. Fakat, örneğin, İngilizler’in Basra’daki polis akademisinde bu konunun eğitim planının en üst sırasında yer alması neye yarar. Sonuçta kendini kabul ettiren günlük yaşamdır.“

Stuttgarter Zeitung ise, Irak güvenlik birimlerine yönelik işkence iddialarını ele alıyor:

„Yıkılmış bu ülkedeki kargaşayı denetim altına alma görevinin güvenlik güçleri için neredeyse üzerinden gelinemez bir görev olduğu tartışılmaz. Fakat bu, tutuklular Saddam Hüseyin dikatatörlüğü zamanındaki gibi hunharca kötü muamele ve işkence yapılması için bir neden olamaz. Daha da kötüsü uluslararası danışmanların, özellikle de Amerikalılar’ın, Iraklı yetkililerin işkencelerine göz yumduğu söyleniyor. Bu Amerika Birleşik Devletleri için yeni bir darbedir. Çünkü yıllar boyu sadece baskı ve şiddet gören Iraklılar’a, hukuk devletinin temel ilkelerini öğretmek işgalcilerin açıkladığı hedeflerden biriydi.“

Danimarka’da yayınlanan sol liberal Information, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko’nun Moskova ziyaretini yorumluyor:

“Seçim kampanyası sırasında Putin şu ana kadarki en büyük siyasi aptallığı yaptı ve Yuşçenko’nun rakibi Viktor Yanukoviç’i açıkça destekledi. Yuşçenko da kendisine yönelik sıuikast girişiminin ardında Moskova’nın bulunduğunu öne sürdü. Görüldüğü kadarıyla dünkü görüşme başarılı geçti. Putin’in karşısındakini iyi dinlediği, dersini aldığı ve Ukraynalı’nın ayak izlerini takip etmesini umarız. Yoksa, basın özgürlüğünün olağanüstü baskı altında bulunduğu Rusya’da da işler kötüye gidebilir.“

Almanya’nın Düsseldorf kentinde yayınlanan Handelsblatt, Ukrayna’nın Avrupa Birliği’yle ilişkilerini konu edindi:

“Demokratik bir Ukrayna, AB’ye girmeyi hak eder. Fakat bunun için daha katetmesi gereken uzun bir yol var. Yuşçenko, selefi Leonid Kuçma’nın hatasını tekrarlayarak Moskova’yla Brüksel arasında öldürücü yalpalama politikasını sürdürmemelidir. Sivil bir toplumun temeli ’turuncu devrim’le atıldı. Şimdi bu, serbest meclis seçimleri ve tüm kartellere son verecek köklü bir ekonomik reformla kurumlaştırılmalıdır. Henüz müzakereler için çok erken. Mesele, Ukrayna yönetiminde hızla tam üye olabilecekleri hayali uyandırmamak, fakat aynı zamanda onu hayal kırıklığına da uğratmamaktır. Avrupa Birliği’nin yaptığı komşuluk politikası önerisi, Ukrayna’ya Avrupa Birliği’nin Avrupalı olmayan ortaklarından farklı bir muamele içermediği için bu ihtiyacı karşılayamaz.“

Fransa’nın Strazburg kentinde yayınlanan Derniere Nouvelles d’Alsace gazetesinin yorumu da aynı konuda:

„Rusya ve Ukrayna, yeni Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko’nun söylediği gibi ’ebedi komşu’dur ve birbirleriyle iyi geçinmeye mahkumdur. Moskova bu durumu, Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Beyaz Rusya’dan oluşacak ’dörtlü bir ortak pazar’ kurarak resmileştirmek istiyor. Böylesi bir serbest ticaret bölgesi, Avrupa Birliği’yle rekabete girer. Bu nedenle Ukrayna’yla Avrupa Birliği’nin geleceği daha çok ayrıcalıklı bir ortaklıktadır. Bu Kiev’e, Ankara’dan daha uygundur. Avrupa Birliği’ne tam üyelik ise ancak Avrupa Birliği Moskova’yla ekonomik ve siyasi ilişkilerine son halini verdikten sonra gündeme gelebilir.“