1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.03.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Aydın Üstünel26 Mart 2004
https://p.dw.com/p/AbvE

Kıbrıs görüşmeleri, Almanya Başbakan Gerhard Schröder’in reformlarla ilgili yaptığı hükümet açıklaması, Madrid saldırılarının izinin Almanya’ya uzanması ve Brüksel’deki AB Zirvesi’nden çıkan kararlar, bugün Alman ve Avrupa basınından seçtiğimiz yorumların konuları.

Münih’de yayınlanan Süddeutsche Zeitung, İsviçre’de aksak başlayan Kıbrıs görüşmelerine ilişkin bir değerlendirmeye yer veriyor:

"Ada‘nın bölünmüşlüğünün tarihe karışması, birçok sorunu halledecektir. Bundan en karlı çıkacak olan, onyıllardır yalnızlık içinde yaşayan, ama 1 Mayıs’tan itibaren AB vatandaşı statüsü kazanacak Kıbrıslı Türkler olacaktır. Ada‘nın birleşmesi, Türkiye’ye de büyük kazanç vaat ediyor. Çünkü Kıbrıs’ta barış sağlandığı takdirde, AB liderleri yıl sonunda Ankara’ya müzakere tarihi vermemezlik yapamaz. Öte yandan, Türkiye ile ilişkilerinde sürekli bir yumuşama yaşayacak olan Yunanistan da karlı çıkacaktır. Ama bu AB’nin kendisi için de bir kazanç olur, çünkü Brüksel böylece dalgalı Doğu Akdeniz’e barış getirebileceğini kanıtlamış olacaktır. Bu yüzden, AB’nin bölünmüş son Avrupa başkenti ile nasıl yaşayacağını düşünmesi ya da taraflara Avrupa’da artık Soğuk Savaş döneminden kalma bir duvara yer olmadığını hiçbir yanlış anlaşılmaya yer bırakmayacak şekilde anlatması gerek.”

Almanya’da Federal Meclis dün hükümet ve muhalefetin reform tartışmalarına sahne oldu. Başbakan Gerhard Schröder ”Gündem 2010”u hem partisi içindeki karşıtlarına, hem de muhalefete karşı savunurken, Hristiyan Demokrat Birlik’in lideri Angela Merkel, hükümeti reformlar için yeterli cesareti gösterememekle suçlayarak, erken genel seçim çağrısında bulundu. Hannover’den Neue Presse gazetesinin konuyla ilgili yorumundan kısa bir alıntı:

”Başbakan frene basarak, reformların temposunu yavaşlatıyor ve bu yüzden de motor boğulma tehlikesi ile karşı karşıya. Sosyal Demokratlar’ın kendi içinde bile reform paketini taşımak için büyük bir şevk bulunmuyor. Önce parti üyelerinin sayısında ciddi bir düşüş başladı, ardından da partiden kopmalar yaşanarak solda yeni bir parti kurulması ihtimali gündeme geldi. Frene basan bir başbakan ve sadece başbakanın başarısızlığa uğraması için beklemekten olmaktan başka birşey yapmayan bir muhalefet. Almanya’nın silkinmesi için pek ümit verici bir tablo değil bu.”

Yaklaşık iki hafta önce İspanya’nın başkenti Madrid’i sarsan terör saldırılarının izinin Almanya uzandığı ortaya çıktı. Saldırılar ile ilgili gözaltına alınan bir Faslı’nın Hessen Eyaleti’nde yaşadığı ve hatta Alman yetkililerin kayıtlarında radikal İslamcı olarak geçtiği yönündeki haberler basında geniş yankı uyandırdı. Bu son gelişme ve sürmekte olan Göç Yasası tartışmaları ile ilgili Frankfurter Neue Presse gazetesinde şu yorum yer alıyor:

”Sosyal Demokrat-Yeşiller Hükümeti ve birçok eyalet yönetimi gerekli güvenlik önlemlerini almakta başarısız olduğu için, Almanya ne yazık ki teröristlerin dinlenmesi ve hazırlık yapması için çok uygun bir yer. Göç konusunun güvenlik çekincelerine endekslenmesi 11 Eylül saldırılarından sonra değil 11 Mart’tan sonra gündeme geldi. Schily’den ‘burada henüz suç işlememiş, ancak El Kaide’nin kamplarında eğitim görmüş kişiler sınırdışı edilecek’ şeklindeki açıklamaları ancak şimdi duyuyoruz. Aman ne kadar büyük bir adım! Yanlış yorumlanan bir hoşgörü anlayışı nedeniyle, Almanya yıllardır terörist lobi çalışmalarına göz yumdu.”

Avrupa basınına geçiyoruz. Brüksel Zirvesi’nde AB üyelerinin terör ile mücadele çalışmalarını koordine etmesi için bir görevli atanması konusunda Fransız L’Union gazetesinde şu satırlar yer alıyor:

”AB devlet ve hükümet başkanları, eski Hollanda İçişleri Bakanı’nı terörle mücadeleyi koordine edecek görevli olarak atamaları inandırıcı bir adım oldu. Brüksel Zirvesi’nde tehdite bir dur diyebilmek için birlik içinde bir cephe oluşturuldu.”

Belçika’da çıkan Le Soir ise AB Anayasası konusundaki anlaşmazlıkların giderilmesi yönünde atılan sürpriz adımları değerlendiriyor:

"Brüksel’deki zirvenin gündemini ve seyrini, iki hafta önce Madrid’de yapılan terör saldırıları belirledi. Teröre karşı bir eylem planının açıklanmasından sonra, akşam yemeğinin ardından liderler sürpriz bir adımla, en geç 17 Haziran’daki zirveye kadar mevcut pürüzlerin ortadan kaldırılarak anayasanın kabul edileceğini duyurdu.”