1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.05.2011-Avrupa basınından özetler

26 Mayıs 2011

Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde’ın IMF Başkanlığı'na adaylığını koyması, Fransa’da bugün başlayan Sekizler Grubu Zirvesi ve ABD-İngiltere ilişkileri, bugünkü Avrupa basınında öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/11ONu

Fransız Le Figaro gazetesi, Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde’ın, tecavüz girişimi suçlamasıyla yargılanan ve IMF Başkanlığı görevinden istifa etmek zorunda kalan Dominique Strauss-Kahn’ın yerine adaylığını koymasını konu alıyor.

“Kalkınmakta olan ülkelerin, karşısına çıkaracak inandırıcı bir adayı olmadığı için ve Washington’dan da yeşil ışık yakılacağı beklentisi nedeniyle, Christine Lagarde’ın IMF başkanlığının önünde pek bir engel yok gibi görünüyor. Fransa Maliye Bakanı bu iş için mükemmel niteliklere sahip. Yabancı mevkidaşlarını yakından tanıyor ve onlardan takdir görüyor. Maliye Bakanı olarak mevkidaşlarıyla birlikte inanılmaz bir kriz zincirini idare etmesi gerekti. Dünyayı üç yıldır sarsan bankalar krizi, ekonomik kriz ve euro krizi . Ve tüm bu krizler IMF’nin kendi rolünü ve etkinliğini yeniden keşfetmesini sağladı.”

Yine Fransa'dan Liberation gazetesi ise, bugün başlayan Sekizler Grubu zirvesi çerçevesinde, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin güçlenen siyasi konumunu ele alıyor:

“Sarkozy ellerini ovuşturabilir. Deauville’deki G8 zirvesine güçlü konumda, birkaç gün öncesine kadar akla bile gelmeyecek bir pozisyonla başlıyor. Zirvede, 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkozy’nin en güçlü rakibi olarak görülen Dominique Strauss-Kahn, IMF Başkanı olarak zirvede yer almıyor. Cumhurbaşkanlığı için Strauss-Kahn’a bel bağlayan ve uluslararası deneyim eksikliği nedeniyle sağ cephe tarafından alaya alınan Sosyalistler devre dışı kalmış durumda. Üstüne üstlük Fransa IMF Başkanlığını da elinde tutabilecek gibi görünüyor. Fransa’nın adayı Maliye Bakanı Christine Lagarde, hem AB hem de ABD’nin desteğine sahip.”

İtalyan La Repubblica gazetesi ise Sekizler Grubu Zirvesi'nde gündemin ana maddesinin Arap ülkelerindeki demokrasi hareketi olarak açıklanmasını Batı'nın jesti olarak nitelendiriyor:

“Zenginler kulübünün, G8 zirvesinde ‘Arap baharını’ ele alacak olması; Batı'nın hatasını telafi etme girişimi ve hatta suçluluğunu kabul anlamına gelen bir jesttir. Bu devrim rüzgarı arasından doğan Arap demokrasileri önümüzdeki yıllarda zalim yenilgiler, karşı devrimler ve tadilatlar yaşayacak, ilerlemenin hızı düşecektir. Muammer Kaddafi gibi bir liderle müzakere etmek rezaletti, ama kolaydı da. G8’in, Mübarek ve Bin Ali’den kurtulan Mısır ve Tunus’a cömertçe yapacağı yardımlar, Kaddafi gibi koltuğuna yapışanlara gönderilmiş bir sinyaldir.”

Polonya’nın başkenti Varşova’da yayımlanan Rzeczpospolita gazetesi ise ABD Başkanı Barack Obama’nın Avrupa turu çerçevesinde İngiltere’ye yaptığı ziyareti ve iki ülke arasındaki ilişkilerin önemini irdeliyor:

“Dış politikada ABD ve İngiltere’yi birbirine bağlayan ortak bir düşünce var: Bir çatışmayı sona erdirmek, eli kanlı bir diktatörü devirmek ya da bir sorunu çözmek için, bazen kuvvete başvurulması gerektiği düşüncesi. Dünyanın öbür ucuna silahlı asker gönderilmesinin bazen ahlakın gereği olduğu, tehlikeli bir teröristin öldürülmesinin, daha yüce bir hedef uğruna gerçekleştirilmiş bir infaz olarak görülmesi gibi. Bu bakımdan, Winston Churchill ve Franklin Roosevelt’ten bu yana değişen bir şey yok. Amerika ile İngiltere arasındaki özel ilişkilerin sona erdiğini, İngiltere’nin günümüzde Amerika için Almanya ya da Fransa gibi bir müttefik olduğunu düşünenler; Amerikan özel ordu timlerine ‘Savaşa Alman askerleriyle mi yoksa İngiliz özel timleriyle mi gitmek istersin’ diye bir sormalı. Özel ilişki, siperlerde belli olur, G8 ya da G20 toplantılarında değil.”


© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ahmet Günaltay