1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.09.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Seda Sezer26 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/Abp5

Alman basınında bugün, Büyük Koalisyon, Porsche’nin Volkswagen’ın yüzde 20 hissesini satın alma planları, Polonya’daki seçimler ve İran ile süren nükleer anlaşmazlık ile ilgili haber ve yorumlar dikkat çekiyor. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde yayımlanan haber – yorumda, Sosyal Demokrat Parti yönetiminin dönüşümlü başbakanlık formülüne sıcak bakmaya başladığına yer veriliyor:

“Başbakan Gerhard Schröder, başbakan kalmaya devam edecek. Koalisyon Gerhard Schröder’in başbakanlığında göreve başlayacak ve 2007 Nisan ayında görevi Angela Merkel devralacak. Merkel o zamana kadar ise Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunacak. Hırisitiyan Demokrat Birlik liderlerinden Volker Kauder, Sosyal Demokratlar’ın Hristiyan Birlik partilerinin en güçlü siyasi güç olduğunu kabul etmesi ve koalisyonda başbakanı tayin edeceğini bilmeleri gerektiğini ve bu fikrin yanlış olduğunu’ ifade etti.

Bonn’da yayımlanan General Anzeiger gazetesinde ise Başbakan Gerhard Schröder’in rakibi Angela Merkel’in zaferini kabul etmesi gerektiği vurgulanıyor:

“Eğer Gerhard Schröder devlet adamlığı sorumluluğunu taşıyorsa, bu hafta çekilmeli ve rakibi Merkel’in zaferini tanımalıdır. Böylece partisine, kurulacak büyük koalisyona ve ülkesine karşı görevini yerine getirmiş olur. Kaolisyon görüşmelerinin geleneği, önce konu hakkında sonra kişiler hakkında konuşmayı gerektirir.”

Nürnberger Nachrichten gazetesi ise Schröder’in yenilgiyi kabul etmek yerine Birlik partileri üzerindeki baskıyı arttırdığına yer veriyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“Schröder geri çekileceğine, Merkel hakkında bir tartışma başlattı. İki lider ya yeni hükümetle birlikte kendilerini kurtarır ya da diğerlerine yer açmak için ikisi de vazgeçer. Başka türlüsü düşünülemez. Dönüşümlü başbakanlık formülünde iki parti de kazanç sağlar.”

Kölner Stadt Anzeiger gazetesi ise Büyük Koalisyon ihtimali ile ilgili şu satırlara yer veriyor:

“Seçimden sonraki ilk şok atlatıldı ve ‘Jamaika koalisyonu’ adı altında tekrar gerçeğe dönüldü. Birçokları gelecek haftalarda Büyük Koalisyon’un kurulmasından yana tavır koyuyor. Ancak önce sessiz çoğunluğun tercihi kabul edilmeli. Sosyal Demokrat Parti başbakanlarına sıkı sıkıya yapışıyor, ancak artık ‘çoğunluk çoğunluktur’ ilkesinin uygulamaya konması lazım.”

Essen’da yayımlanan Neue Ruhr/Neue Rhein gazetesinde yayımlanan yorumda ise müzakereler uzadıkça riskin arttığı vurgulanıyor:

“Schröder 7 yıldır başbakan. Ancak önce Merkel başbakan olmalı. Müzakereler uzadıkça, üçüncü bir kişinin koşuyu tamamlaması riski de artıyor. İkisi başbakanlığı paylaşabilir mi? Önce 2 yıl biri, sonra diğeri. Schröder bunu yarı zamanlı yaşlılık modeli olarak görebilir. Ancak Merkel’ın durumu şüpheli, zira Merkel’ın iki yıl sonra Hıristiyan Birlik partilerinin başında olacağını ve Sosyal Demokratlar’ın bu bahane ile Büyük Koalisyonu fesh etmeyeceğini kim söylüyor?”

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise haber sütunlarında Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel’ın Türkiye ile ilgili açıklamalarına yer veriyor. “Avusturya’nın istihdam piyasasının Türk iş gücüne açılması söz konusu olmayacaktır” şeklinde konuşan Schüssel, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğine tek alternatif olarak bakmadığına yönelik tavrını tekrarladı.

Alman basınında yer bulan bir başka konu ise Porsche’nin Volkswagen’da en büyük hissedar olma planları. Südwest Presse’de şu satırları yer alıyor:

“Porsche başkanı Wendelin Wiedeking yine beklenmedik bir darbe yaptı. Yüksek kar marjına sahip Stuttgart’lı otomobil devi, Volkswagen’ın en büyük hissedarı olma yolunda. Avrupa’nın en büyük otomotiv devi çalışanlarının buna sevinmesi lazım. Porsche’nin katılımı, Volkswagen’a her şeyden önce uzun vadeli mülkiyet ilişkilerinde güvence sağlayacaktır. İstikrarlı hissedar yapısı da şirketin yabancı yatırımcılar tarafından satın alınmasını engelleyecektir.”

Financial Times Deutschland gazetesi ise yorum sütunlarında Polonya’daki seçimlere yer veriyor:

“Alman seçmenlerin aksine, Polonyalı seçmenler bir hükümet değişimi istediklerini açıkça gösterdiler. Seçimler, Polonya’da eğilimin değiştiğini gösterdi. Liberal Yurttaş Platformu ile reformları ve geçmiş hükümetleri çarka tutan bir parti iktidarı ele geçiriyor. İstihdam piyasasındaki kontrol kaldırılacak, eşit vergi uygulanacak ve bürokrasi azaltılacak. Böylece yeni Polonya hükümeti, Avrupa’nın reform motoru haline gelebilir. Polonya, ayrıca Avrupa hizmet piyasasının da liberalleştirilmesi için mücadele edecek.”

Rheinische Post gazetesi ise İran’ın nükleer programıyla ilgili artan tansiyonu yorum sütunlarına taşıyor:

“İran ile nükleer kavga kızışıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, çözüm önerisiyle İran’ı Güvenlik Konseyi’ne götürme ihtimaline kapıyı açtı. Amerika Birleşik Devletleri de zaten bunu istiyor. Tahran’daki mollalar, dünya kamuoyunun prangaları içinde olmak istemiyor. Tahran’dakiler kuralları çiğnediklerini düşünmüyor, aksine dünyadaki diğer bazı ülkeler gibi nükleer enerji kullanım hakkına sahip olduklarını savunuyor. İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan ayrılmayı düşünmekle iyi etmiyor. Bu tür bir adım, bütün şüpheleri arttıracaktır. Birleşmiş Milletler ambargosu ise hiçbir şey getirmeyecektir, zira, İran zaten uzun zamandır izole bir ülke. Geriye sadece adil bir müzakere süreci ile bu sorunu çözmek kalıyor.”