1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.10.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı26 Ekim 2004
https://p.dw.com/p/Abst

Alman basınında bugün, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne muhtemel üyeliği, Avrupa Birliği Komisyonu tartışmaları ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık seçimlerine ilişkin haber ve yorumlar dikkat çekiyor.

Süddeutsche Zeitung gazetesinde ”Avrupa’ya veda” başlığı ve Stefan Ulrich imzasıyla yayımlanan yorumda, Ankara’nın muhtemel üyeliğinin, birliğin yapısını olumsuz etkileyeceği iddia ediliyor. Kopenhag kriterlerini yerine getiren her ülkenin Avrupa Birliği’ne üye olabileceği anlayışına karşı çıkılan yazıda, ”Bu bakış açısıyla, İran ve Burkina Faso da kriterleri yerine getirmesi durumunda Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmeli” görüşü dile getiriliyor. Yorum şöyle devam ediyor:

”Belki Türklere haksızlık gibi gelecek, ama bazı gerçeklerin altını çizmekten de kaçınamayız: Avrupa kimliği dediğimiz, bazı değerler kataloğunu hayata geçirerek elde edilmiyor. Kültür ve tarih olmaksızın ‘biz bilincini’ yaşatmak mümkün değil. Avrupa Birliği modeli, işte zaten bu nedenden ötürü diğer kıtalara adapte edilemiyor. Çünkü Avrupa dışındaki kıtalarda, bizde mevcut olan aidiyet bilinci bulunmuyor.”

Milliyetçi Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne kabul edilmesinin, birliği çökerteceğinin iddia edildiği yazıda, Ankara’nın tam üye yapılmasını isteyenlerin en büyük gerekçesini, 11 Eylül saldırılarının oluşturduğuna dikkat çekildi. Yorum şöyle devam ediyor:

”Teröre karşı verilen savaş, Avrupa Birliği’nin Doğu-Batı diyaloğuna hizmet etmesini zorunlu kılıyormuş. Bu amaç uğrunda Avrupa federal devleti fikri bir kenara kaldırılmalıymış. Bu tür görüşler, Avrupa Birliği’nin yapılanmasında önemli bir dönemeci ifade ediyor. Çünkü kimse, Ankara’nın reform siyasetini sürdüreceğinin garantisini veremiyor. Erdoğan başarısızlığa uğrar, Türkiye tam üyelik hedefine ulaşamazsa, bu, her iki tarafa da büyük tahribat verecektir. Yalnızca Türkler değil, diğer Müslümanlar da bu olumsuz sonuçtan etkilenecek, Doğu ile Batı’nın aynı koltuğu paylaşmalarının mümkün olmadığını savunanlar, sonunda kendilerinin haklı çıktıklarını ilan edeceklerdir. Ankara’nın muhtemel tam üyeliğinin, Müslümanlar tarafından, ‘medeniyetler arasında barışın bir işareti’ olarak algılanacağını da söylemek mümkün değil. Çünkü pek çok İslamcının gözünde, Türkiye’nin tam üyeliği, Batının yürüttüğü yeni bir Haçlı Seferi.”

Hristiyan Demokrat Parti Grup Başkan Yardımcısı Wolfgang Schaeuble, Alman İkinci Kanalı ZDF’e yaptığı açıklamada, Türkiye’nin tam üyeliğinin, Avrupa Birliği’nin siyasi birlik şansını tahrip edeceğini söyledi. Schaeuble, Avrupa Birliği vatandaşlarının, sınırları Irak’a ve İran’a kadar uzanan bir birlik istemediğini ileri sürdü. Schauble, çözümün Ankara’yı da yaralamayacak, imtiyazlı ortaklık formülü olduğunu belirtti. Alman muhafazakar siyasetçi Schaeuble, geçtiğimiz hafta Hristiyan Demokrat Parti Grubunda yapılan oylamada, yalnızca partinin dış politika uzmanı Volker Rühe’nin Ankara’ya yönelik imtiyazlı ortaklık konseptine karşı çıktığını sözlerine ekledi.

”Eşcinsellik günahtır. Kadının yeri, çocuk doğurabileceği ve kocası tarafından korunabileceği evliliktir.” Lüneburg’da yayımlanan Landeszeitung Avrupa Birliği Komisyonu’nun tartışmalı İtalyan adayı Rocco Buttiglione’nin bu sözlerini andıktan sonra, konuyu Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne muhtemel tam üyeliğiyle irtibatlandırıyor:

"Bu sözleri söyleyen, Komisyonun içişleri ve adaletten sorumlu üye adıyı, İtalyan siyasetçi Buttiglione değil de Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olsaydı ne olurdu? Bu ayrımcı sözler Türkiye’den yükselseydi varın seyleyin siz o zaman gümbürtüyü... O zaman bırakın Avrupa Birliği’ne tam üyeliği, Türkiye için imtiyazlı ortaklık dahi hayal olurdu.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi ise Jose Manuel Barroso başkanlığındaki yeni Komisyonun Avrupa Parlamentosu tarafından bu hafta onaylanıp onaylanmayacağı konusuna değiniyor. Gazete, halen Komisyon başkanlığını sürdüren Romano Prodi’nin, ”gönülsüz” bir ifadeyle görev süresinin uzatılmasına hazır olduğunu açıkladığını, buna karşılık çoktan sırtını Brüksel’e dönerek, İtalyan siyasetinde yeni görevler edinme girişimlerinde bulunduğunu kaydediyor.

Handelsblatt gazetesi, Amerikan başkanlık seçimlerini mercek altına alıyor. George Bush’un izlediği uluslararası politikanın saldırgan ve din unsurlarıyla bezeli olduğunu iddia eden gazete, Bush’un rakibi John Kerry’nin de pek çok sorunu ortadan kaldırmaktan uzak kalacağını vurguluyor. Gazete, şu tesbiti yapıyor:

”Öyle görünüyor ki, Kerry de Kyoto Protokolüne imzasını koymaya yanaşmayacaktır. Demokrat lider başkanlık koltuğuna oturduğu taktirde ticari ilişkilere de ikameci bir anlayışla yaklaşacaktır. Yine de Kerry’nin Bush’a nazaran daha uzlaşmacı ve uluslararası dengeleri gözeten bir çizgi izleyeceği kesin. Bunlar, günümüzün koşulları hatırlandığında azımsanacak şeyler değil.”