1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

27.12.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap27 Aralık 2005
https://p.dw.com/p/Abo2

Avrupa basınında bugün, güney Asya’daki tsunami felaketinin yıldönümünde, bu konuya ağırlık veriyor. Ayrıca Hıristiyanlar’ın bayramı Noel’e ilişkin haber ve yorumlara da çokça yer ayrılıyor:

Alman Frankfurter Rundschau gazetesi, tsunami felaketinin birince yıldönümünde konuya şöyle değiniyor:

“Bu felaketten çıkarmamız gereken dersler var: Örneğin, tsunamizedelere yardım yağarken, Pakistan’daki depremzedeler için yeterince para toplanamadı. Buradan ders çıkarmak gerek. Özellikle yardım kuruluşları bu konuyu bir daha düşünüp daha düzgün organizasyonlar yapmalı. Ayrıca Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluş, hükümet ve sivil toplum örgütleri arasındaki koordinasyon geliştirilmeli, yardımlar daha akılcı biçimde dağıtılmalı. Bu da ikinci ders. Üçüncü derse gelince: Para yardımında bulunmak, bizi sosyal ve ekonomik adaletsizlik üzerinde düşünme, kafa yorma zahmetinden kurtarmaz. Adalet için mücadele etmek gerek. Yardımseverlik takdire şayan bir özellik ama maalesef tek başına yeterli değil.“

Aynı konuya ilişkin yine bir Alman gazetesi olan Münchner Merkur’da şu satırlara rastlanıyor:

“Tsunami felakatinin yarattığı üzüntü ve acı, içinde birazcık da olsa umut barındırıyor. Ulusların nasıl yek vüvut olabiceklerini gösterdi çünkü. Ve bu, birazcık da olsa insanların üzüntülerini hafifletiyor. Evet acıyı silmiyor belki, ama en azından ileriye güvenle bakacak gücü veriyor.“

Bir süre önce Iraklı direnişçiler tarafından kaçırılıp sonra serbest bırakılan Alman arkeolog Susanne Osthoff’un Irak’a dönme kararına ilişkin gazetelerde çeşitli yorumlar yer alıyor. Genelde Osthoff, bu kararından dolayı eleştiriliyor, sorumsuzca davranmakla suçlanıyor. Almanya’nın Hannover merkezli yerel gazetelerinden Neue Presse meseleyi şöyle ele alıyor:

“Binbir zahmet, Almanlar’ı ödedikleri vergilerle direnişçilerin elinden kurtarılan Susanne Osthoff’un yeniden Irak’a dönme kararı herkesi kızdıracak. Bunu ‚cahilce bir davranış’ olarak nitelendirenler, insaflı davranmış sayılacak. Kendini düşünmeden başkaları için çalışmakla sorumsuz davranmak arasında çok ince bir çizgi var. Osthoff’un Irak’taki projelerinin desteklenmeyeceğini açıklayan hükümet, O’nu Irak’a gitmekten alıkoymak için elinden geleni yapıyor. Şimdi herkes bir açıklama bekliyor.“

Ancak Alman Lüneburger Tageszeitung, olayın siyasi zemine çekilmemesi gerektiği görüşünde:

“Osthoff Irak’a dönerek, kendini açık hedef konumuna sokuyor. Berlin hükümeti, bundan böyle Osthoff’u korumayacağını, mali yardımı da keseceğini açıkladı. Bunlar yerinde davranışlar. Devletin kişisel riskleri omuzlaması beklenemez zaten. Kendi istekleriyle başlarını derde sokanlar, Alman vatandaşlarının vergileriyle kellelerinin kurtulacağını sanmasın. Ama önemli olan şu: Bu kişisel bir mesele, kesinlikle politik zemine çekilmemeli.“

Ve gündemi meşgul eden bir başka konu: Libya’da 400’ten fazla çocuğa AIDS bulaştırdıkları gerekçesiyle Libya’da idama mahkum edilen beş Bulgar hemşire ve bir Filistinli hekimin yeniden yargılanmasına karar verildi. İngilizlerin muhafazakar gazetesi The Times’a bakıyoruz:

“Karar gecikmiş bir karar olduğu halde sevindirici. En azından sanıklar doğrudan tehdit altında değil artık. Fakat temyiz mahkemesinin ilk davada bazı usülsüzlükler olduğuna dair açıklaması komik. Çünkü dava baştan sona bir komediden ibaretti. Karar korkunçtu ve sözde itiraflar da muhtemelen işkence zoruyla alınmıştı. Ancak Libya adalet ve insan haklarını, ideoloji ve gururdan yeğ tutarak bu davada yön değiştirdi ve böylece adil bir yargılamanın yolunu açtı.”

Alman Kölner Stadtanzeiger’de şöyle yazıyor:

“Noel, beş Bulgar hemşire ve Filistinli doktora umut getirdi. Uzun süredir devam eden davada kararın yeniden gözden geçirilmesine karar verildi. İdam cezasının hapse çevrilmesi ve sanıkların bu cezalarını kendi ülkelerinde çekmeleri söz konusu olabilir. Böylece Libya makamları da, sanıkların çarptırıldıkları idam cezasının değiştirilmesini protesto eden kurbanların yakınlarına karşı da mahcup duruma düşmezler. Bu çözüm, her iki taraf için de en iyisi olur.“

Almanlar’ın yerel ölçekli gazetelerinden Stuttgarter Zeitung, yazar Orhan Pamuk davasına ilişkin şu yorumu yapıyor:

“Anlaşılan milliyetçiler ve radikal sağcılar, tüm eleştirel sesleri susturmak niyetinde. Adalet Bakanı Çiçek de milliyetçilerden taraf. Avrupa Birliği, Adalet Bakanı’ndan Pamuk davasının düşürülmesini istedi, ama o hiç oralı bile olmuyor. Görünen o ki, Erdoğan hükümeti erken seçim istiyor. Bu nedenle milliyetçilerle işbirliği yapıyor. Fakat bu ciddi bir tezat: Hem milliyetçilere yaranmaya, hem de Avrupa Birliği üyesi olmaya çalışmak. Türkiye bu yolda devam ederse, üyelik müzakereleri boşuna yapılıyor demek.”