1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

27 Mart 2013

Neonazi cinayetleri sanıklarının yargılanacağı davayı izlemek için Türk basın mensuplarına duruşma salonunda yer ayrılmamasına ilişkin tartışma, bugünkü Alman basınından seçtiğimiz yorum konusunu oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/185Gt
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Süddeustche Zeitung, konuyu şöyle değerlendiriyor:

“Mahkeme salonunda Türk basınına garantili yer verilmesinin mümkün olmaması, anlaşılmaz görünüyor. Oysa ne kadar basitti. Eğer mahkeme, en baştan 4 - 5 basın koltuğunu, cinayet kurbanlarının çoğunun Türk kökenli olması nedeniyle dava ile yakından ilgilenen Türk basına ayırsaydı, buna kim itiraz ederdi ki? Şimdi birçok basın mensubu kendi koltuğunu Türk basın mensuplarına devretmeyi teklif ediyor. Yabancılara karşı kuşkuyla bakan dik kafalı bir zihniyete dayanan mahkemenin soruna bir çıkış yolu göstermemesi ise bu davanın anlam ve önemi ile kesinlikle bağdaşmıyor.”

Karlsruhe’de yayımlanan Badische Neueste Nachrichten gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Mahkemenin tutumu, davanın uluslararası önemine karşı büyük bir duyarlılık eksikliğini gösteriyor. İnsan bir oturup düşünüyor, eğer Türkiye’de 8 Alman öldürülseydi ve Alman Büyükelçisi ve basını, yer darlığı ve başvuru tarihini kaçırdıkları gerekçesi ile kapı dışında bırakılsalardı, neler olurdu acaba?”

Delmenhorster Kreisblatt gazetesinin yorumu ise şöyle:

"Yüksek Eyalet Mahkemesi her terör davasında olduğu gibi NSU davasında da, mümkün olduğunca ‘normal’ davranmaya çalışıyor. Basına yer dağıtma sürecine direnmesinin ana nedeni de bunda yatıyor olsa gerek. Yine de Beate Zschäpe’ye karşı açılan davada işin politik boyutu tamamen göz ardı edilemez. Dava daha başlamadan gösterilen bu inatçı tutum, mahkemenin davaya bakmaya ne kadar yetkin olduğuna ilişkin kuşku duyulmasına davetiye çıkardı.”

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumu ile basın turumuzu noktalıyoruz:

“Alman devlet dairelerinde yine at gözlüğü ile kuvvetlendirilmiş bürokrasi kalıpları egemen. Bu anlayış, usule uygun, isabetli önlemlerle, berbat prensip budalalığı arasındaki farkı ayıramıyor ya da ayırmak istemiyor. İnatçı Bavyera yargı makamlarında hiç kimsenin davanın uluslararası boyutunu ve hatasız belgelenen sürecin imajını ancak birkaç uluslararası konuğun kurtarabileceğini anlamadığı, çok açık. Tabii eğer bu imajın kurtarılacak bir yanı kaldıysa. Dava 17 Nisan’da başlıyor. Bu dünya çapındaki rezilliğe son vermek için o zamana kadar vakit bulunuyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Hülya Schenk