1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

28.12.2011 - Avrupa basınından özetler

28 Aralık 2011

Suriye’deki gelişmeler, Euro krizinde Almanya ve Fransa’nın rolü ve Japonya’da Fukuşima nükleer faciasının ardından yayınlanan bilirkişi raporu, bugünkü Avrupa basınından yer verdiğimiz yorum konuları.

https://p.dw.com/p/13abR
Europäische Presseschau türkisch 2. Mit Leserin. DW-Grafik: Per Sander 2010_05_28_presseschau_türkisch.psd
Europäische Presseschau türkisch 2

Suriye'nin uzun müzakerelerden sonra yeşil ışık yakmasının ardından Arap Birliği gözlemcileri ülkede incelemelere başladı. Fransız La Rêpublique du Centre gazetesi, ülkedeki gelişmeleri şöyle yorumluyor:

“Suriye’ye dün varan Arap Birliği gözlemcileri anormal bir durumla karşılaşmadılar. Bu pembe tabloya inanmayı herkes ister. Ama arkasında Devlet Başkanı Beşar Esad’ın sahneye koyduğu, ‘İstediğiniz yere gidin, görecek bir şey yok’ stratejisi çok güçlü bir şekilde seziliyor. Şimdiden manipülasyonlar olduğu ve bazı şeylerin gizlendiği yönünde halktan işaretler geliyor. İki cephe arasında kalan Arap Birliği, kazanmak zorunda olduğu gerçek bir güvenilirlik sınavıyla karşı karşıya. Beşar Esad’ın, Arap Birliği’nin barış planının yürürlüğe girmesini önlemek ve zaman kazanmak için elinden geleni yapacağı kuvvetle muhtemel. Esad’ın devrilmesinin, Libya’daki Kaddafi’den çok daha zor olacağı kesin. Çünkü hem Türk-Arap-Batı komplosuna karşı olan İran’ın, hem de herhangi bir müdahaleyi önlemeye hazır durumdaki Rusya’nın desteğine sahip.”

İsviçre’den Tages-Anzeiger gazetesi ise Suriye'de demokratik bir gelecek umudunun boşa çıkabileceği uyarısında bulunuyor:

“Pek çok farklı halk grubundan oluşan Suriye’de, Lübnan ya da Irak’taki senaryo başgösteriyor. Rejim, tüm güvenilirliğini yitirmiş durumda. Esad devletinin reformdan geçirilmesi bile pek çok Suriyelinin gözünde artık bir seçenek değil. İslamcı bir devlet ise bir seçenek olabilir. Tabii herkes için değil. Bu nedenle tüm göstergeler, Müslümanlar, Hrıstiyanlar, tarikatlar, laikler, halk grupları arasında bir savaşa işaret ediyor. Esad sistemi çökmeye mahkûm. Sonunda demokrasinin galebe çalacağını umanlar hayal kırıklığına uğrayabilir. Demokrasi kulağa laik geliyor. Ancak Şam usulü laiklik, diğer Arap ülkelerinde olduğundan farklı değil. Yani ülke içinde kökleri olmayan, topluma tepeden pompalanmış bir kültür.”

İsveç’ten Dagens Nyheter gazetesi, Euro’nun kurtarılması konusunda Almanya ve Fransa’nın kader birliği içinde olduklarını belirterek, iki ülke liderlerinin durumunu ele alıyor:

“Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy... Her ikisi de İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden yaklaşık on yıl sonra doğdular. Ve bir zamanlar can düşmanı olan iki ülkeyi bir arada tutmaları gerekiyor. Bu, çarçur edilemeyecek, yükümlülükler getiren siyasî bir miras. Aralarındaki tutkalın, ikiliyi bir arada tutmaya yeteceğini ummak dışında yapacak bir şey yok. Bu birbirine benzemeyen ikilinin birlikteliğinin sürmesi ve ilişkilerinin kopmaması Avrupa için daha iyi olacaktır.”

Avusturya’dan Der Standard gazetesi ise Japonya’da 11 Mart’ta deprem ve tsunami felaketinin ardından yaşanan nükleer faciayla ilgili raporu konu alıyor. Uzman raporu, gerek Japon hükümeti, gerekse Fukuşima nükleer santralini işleten Tepco şirketinin facia öncesi ve sonrasında ağır ihmallerini tespit etmişti.

“Tepco’nun ihmalkârlığı ve tehlikeyi yeterince dikkate almadığı artık resmen ortada. Bu, çevre örgütü Greenpeace’in bir broşüründe değil, bizzat Japon hükümetinin görevlendirdiği komisyon raporunda yazıyor. Japon hükümeti, hangi güvenlik önlemlerinin gerekli olduğu ve ne tür yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiği ile ilgili kararları tamamen bu elektrik tekeline bırakmıştı. (...) Ama her şeye rağmen dünya dönmeye devam ediyor. Tepco facianın üstesinden geldi ve kontrolden çıkan üç reaktör soğutulabildi. Görülüyor ki, nükleer faciayla ilgili histeri, radyasyondan daha hızlı yayıldı. Bir nükleer santraldeki ağır bir kaza ille de dünyanın sonu anlamına gelmiyor. Belki ileride nükleer enerji ve bu enerjinin kullanımıyla ilgili daha nesnel bir tartışma yapmak mümkün olabilir.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ercan Coşkun