1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

28 Mayıs 2013

AB’nin Suriye’ye silah ambargosunu kaldırması ve Başbakan Merkel'in göçmen kuruluşların temsilcileriyle bir araya geldiği 'Uyum Zirvesi' bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/18ftI
Ein Käufer entnimmt einem Zeitungsständer mit den Tageszeitungen "Die Welt" und "Frankfurter Allgemeine Zeitung" am Freitag (06.08.2004) das Nachrichtenmagazin " Der Spiegel". Wie schon die FAZ, kehren nun auch die Axel Springer AG und der Spiegel-Verlag in ihren Print- und Online-Publikationen zur alten Rechtschreibung zurück. Auch der S¸ddeutsche Verlag will sich anschlieflen. Die Deutsche Presse-Agentur dpa will ein Meinungsbild bei den Kunden einholen, auf dessen Grundlage eine Entscheidung in Zusammenarbeit mit den anderen deutsch-sprachigen Nachrichtenagenturen gefällt werden soll. Foto: Ulrich Perrey dpa/lno
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Pazartesi günü saatler süren çetin tartışmaların ardından 27 AB ülkesinin dışişleri bakanları, cuma günü süresi dolacak Suriye’ye yönelik silah ambargosunun uzatılması konusunda oy birliği sağlayamadığı için, ambargo kaldırılmış oldu. Böylece Avrupa Birliği ülkelerinin münferit olarak isyancılara silah temin edebilmesinin yolu açıldı. Toplantıda ayrıca, Esad yönetimine yönelik yaptırımların 1 yıl daha uzatılması kararlaştırıldı.

Frankfurter Allgemeine Zeitung konuyu, yorum sütunlarında şöyle değerlendiriyor:

"Avrupalılar bir kez daha güvenlik politikası bakımından çok önemli bir çatışmada, birlik olamamanın öyle bir örneğini gösterdi ki, bu utandırıcı sonuç, Avrupa’yı tüm dünya kamuoyunda gülünç duruma düşürdü. Bu görüş ayrılığı nedeniyle, birkaç gün içerisinde Suriye’ye yönelik silah ambargosu geçerliliğini yitirecek. O zaman AB üyesi ülkeler, eğer isterlerse AB yönetmeliklerine göre; ama daha doğrusu prensipte kendi keyiflerine göre; isyancılara silah sevkiyatı yapabilecek. Ortak bir dış ve güvenlik politikası böyle mi olmalıdır? Bunun bir nedeni de; iki AB üyesi ülkenin, çekinceleri olan ortaklarının kendi yollarını kapatmasını istememeleridir. Tıpkı iki yıl önce Libya’da olduğu gibi, diğerleri toplantıda kararsız ve çaresiz bir izlenim bırakırken ya da esaslı itirazlarda bulunurken, İngiltere ve tek başına Mali’ye giren Fransa, pazarlık masasına kararlı bir şekilde oturdu."

Ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung’da ise aynı konuya ilişkin çok daha farklı bir yorum dikkat çekiyor:

"Avrupa'nın dış politikası, krizlere hızlı ve kararlı tepki verme konusunda, sadece beceriksizliğini ispatlamakla kalmadı, aynı zamanda Avrupa’nın güvenliği açısından o kadar büyük bir önem taşıyan Ortadoğu konusunda da ABD’nin kararsızlığı ile tehlikeli siyasi bir boşluk yansıtmış olmasına da henüz bir cevap bulamadı. Ama aylar boyunca yaptırımlar üzerinde tartışan ve sonunda silah ambargosunun sinir bozan bir biçimde kaldırılmasına müsaade eden bir AB de bu duruşu ile söz konusu boşluğu dolduracak nitelikte değildir. Belki bu durum, ortak bir dış politika hayali kuranların hoşuna gitmedi ama en azından Fransa ve İngiltere bu boşluğu kapatmaya çalıştı."

Alman basınında yer bulan bir diğer konu da Başbakan Merkel'in göçmen kuruluşların temsilcileriyle bir araya geldiği 6'ncı Uyum Zirvesi. Frankfurter Rundschau gazetesinde konuya ilişkin şu satırları okuyoruz:

"Açık bir zihniyet bazı şeyleri daha fazla sineye çekmemeyi de gerektirir. Almanya’nın bir uyum ülkesi olmayı istemesi, ilk bakışta bir iyi niyet göstergesinden başka bir şey değildir. Gerçekten de göçmenlere yönelik önyargılar ve Almanya’nın bazı kesimlerinde bariz bir şekilde göze çarpan ırkçılık, başarılı bir uyumun önündeki en büyük engel. İstediği kadar güzel sözlerle süslensin, hiçbir ‘hoş geldin kültürü’ NSU cinayetlerinin yarattığı yıkımı unutturamayacak. Bu konu hakkında konuşmak, Uyum Zirvesi’nin görevlerinden biri olmalıydı."

Aachener Zeitung’un aynı konuya ilişkin yorumunda ise göçmenleri sınıflandırmanın yanlış olduğuna dikkat çekiliyor:

"Daha fazla göçmen kökenli kişinin memur, polis, öğretmen, sosyal görevli ya da yerel idarelerde büro çalışanı olması isteniyor. Bu konuda federal ve eyalet birimleri ile belediyelerin üzerine düşen çok iş var. Ekonomi Bakanı Rösler, ekonominin acilen vasıflı işgücüne ihtiyaç duyduğunu vurguluyor. Ancak bu vasıflı kişiler, Almanya’ya gelebilmek için ülkelerini terk etmek zorundalar ve o nedenle bu kişilerin geride bıraktığı ülkesindeki gibi, kendini mutlu ve huzurlu hissedebileceği, onları benimsemeye hazır bir ülkeye ihtiyacı var. Bununla birlikte göçmenleri istenen vasıfları karşılıyor ya da karşılamıyor diye sınıflandırmak, ne uyum düşüncesine ne de insanlık onuruna yaraşır."

©Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Başak Özay