1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

29.07.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tunçak29 Temmuz 2005
https://p.dw.com/p/Abpk

Erken seçime hazırlanan Almanya’da gazeteler siyasi partilerin programlarını irdeliyor. Süddeutsche Zeitung’un “Hristiyan Birlik Partileri’nin Dış Politikası” başlıklı yazısında Türkiye’nin AB’ye olası üyeliği de geçiyor. Analiz haberde Hristiyan Birlik Partileri’nin Federal Meclis Grubu Başkan Yardımcısı Wolfgang Schaeuble’nin “Biz de Türkiye ile müzakereleri sürdürceğiz. Ama bu sürecin sonunda imtiyazlı ortaklık olup olamayacağı da açık biçimde dile getirilmeli” sözlerine yer veriliyor.

Aynı gazetede, partisine pek çok konuda muhalefet eden dışpolitika uzmanı Hristiyan Demokrat Volker Rühe ile yapılmış bir söyleşi de var. Önümüzdeki seçimlerde milletvekilliğine adaylığını koymayan Rühe, “Merkel, AB’yi Türkiye ile imtiyazlı ortaklık konusunda ikna edeceğini söylüyor. Siz ne diyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:

“İnsan dış politikanın gerçeklerini ancak iktidara geldikten sonra anlıyor. Türkiye ile 3 Ekim’de başlaması planlanan müzakereler tam üyelik hedefi içermektedir. Hedef bellidir ve Hristiyan Birlik Partileri'nden oluşacak bir hükümet de bu hedefi desteklemek durumundadır. Diğer yandan Schaeuble’nin Washington ziyaretinde söylediği gibi, hızlı bir tam üyelik de söz konusu değildir.”

Türkiye ile ilgili bir diğer haber ise Süddeutsche Zeitung’un emlak ekinden. Yazıda Türkiye’deki işmerkezleri yatırım alanı olarak ele alınıyor ve sadece İstanbul’daki boş büro alanlarının yüzde 19’nun boş durduğu belirtiliyor. Türkiye’ye yatırım yapmak isteyenlerin ise hukuk siteminden, halkın alım gücüne kadar pek çok konuda bilgi toplaması gerektiğine dikkat çekiliyor. Gazete, ayrıca ilk kez bir Alman şirketinin İzmir’de 2072de tamamlanacak bir bir işmerkezine 80 milyon euro yatırım yaptığını yazıyor.

İrlanda Cumhuriyet Ordusu IRA’nın silahları bırakma kararı da gazetelerde geniş yer tutuyor. Financial Times Deutschland adlı gazetenin yorumu:

“Protestanlar'ın geleneksel gösteri yürüyüşleri yaptığı Temmuz ayında Kuzey İrlanda’dan nadiren iyi haber gelir... Terör örgütü IRA’nın silahları bırakma kararı gayet yerinde. Ama insanın aklında yine de bir parça kuşku kalıyor. Katolikler ile Pretestanlar arasındaki gerginlik son yıllarda bir ileri bir geri gitti. IRA’nın silahları bırakma konusunda yılan hikayesine dönen taktiği, karşı cephenin sertleşmesine neden oldu. On yıllardır düşman olan iki cephenin barışması, oldukça zor bir proje gibi görünüyor.”

Lüksemburg’da yayımlanan Luxemburger Wort adlı gazete de açıklamaya şüphe ile yaklaşıyor. Yorum şöyle:

“IRA nihayet silahlı mücadeleyi bırakıp siyasi amaçlarına gelecekte demokratik yollar ile ulaşmayı hedefliyor. Ama ünlü şair Goethe’nin dediği gibi, mesaj güzel de inandırıcılığı eksik. IRA 1994 ile1997 arasında da ateşkes ilan etmiş, ardından bu kararı pek çok kez bozmuştu. Ama var olan tüm şüphelere karşın bu tarihi açıklama, İngiltere’nin kökeni ne olursa olsun terör ile daha sert mücadele ettiği bir döneme rastlıyor. Diğer yandan Londra’daki saldırılarından sonra İrlandalılar arasında terör eylemlerini, hemen her yerde olduğu gibi, hoşgörü ile karşılanmıyor. Küresel terör çağında IRA da, “kurtuluş örgütü” olduğu iddiasını nasıl inandırıcı kılabilir, onu düşünmesi gerektiğinin farkında.”

Avusturya gaztesi der Standard da IRA’nın son yıllarda yaptığı silahlı eylemlerin politik kanadının ciddiye alınmasını engellediği yorumunda bulunuyor. Süddeutsche Zeitung ise, yorumunda “Teroristler emekliye ayrılıyor“ başlığını okuyoruz. Yorumda, IRA’nın silah bırakma kararının arka perdesi gözler önüne seriliyor:

“İngiltere, İslamcı teroristler etrafa korku yayarken Katolik bir teröristi tahliye etti. 12 yıl önce, aralarında iki çocuğun da bulunduğu 9 kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırının faili Sean Kelly, aslında dokuz kez müebbet hapse mahkum edilmişti. Kelly, özgürlüğünü politik bir pazarlığa borçlu. Çünkü Kelly’nin salıverilmesi için koşulan şart, IRA’nın şiddet eylemlerinden vazgeçmesi idi. Diğer yandan bu vazgeçiş, Kuzey İrlanda’da 1998’de varılan Good Friday anlaşmasından bu yana barış yolunda atılan en önemli adım.”

Alman Yargıtay’ının Neo-Nazi parolalar kullanmaktan yargılanan üç kişiyi suçsuz bulması da yorum stunlarında bir hayli yer kaplıyor. Konuyla ilgili Nürnberger Nachrichten’de yer alan makaleye göz atıyoruz:

“Yargıçların kararı açıklarken kendilerini pek rahat hissetmediği belliydi. Aşırı sağcı parolaların yasaklanmaması insana kendisini başka türlü nasıl hissettirebilir ki? Konuyla ilgili üstünde durulmayan bir nokta var. Yargıçlar bu kararla Neo-Nazilere, parolalarına hukuksal dokunulmazlık tanıyarak propagandalarını bir anlamda yayma hakkı verdi. Halkın bu konuda daha hassas davranması gerekiyor. Yargıçların da öyle...”

Thüringische Allgemeine adlı gazete ise yeni kuşak Nazilerin cezai yaptırım görmesini isteyenlerin yargıçları suçlamak yerine, gerekli yasal düzenlemeleri yapmssı gerektiğini yazıyor. Gazete, Almanya’da aşırı sağcılığın günümüzde, kanlı örneğinden farklı olarak çeşitlemeye açık bir dil kullandığı tespitini yapıyor. Geçiyoruz Almanya gündemini meşgul eden bir başka konuya. Die Welt, DaimlerChrysler’in Yönetim Kurulu Başkanı Jürgen Schrempp’in istifa kararını şöyle irdeliyor:

“Schrempp, başarısız bir yöneticinin nasıl değer yaratabileceğini istifası ile gösterdi. Dünkü açıklamanın ardından şirket hisseleri, üç buçuk milyar eurodan fazla değer kazandı. Schrempp’in hata listesi epey uzun. Örneğin dünyada bütün önemli pazaraları hedef alan bir anonim şirket yaratma vizyonu boşa çıktı. Chrysler ile Mitsubishi’nin ettiği zarar, ayrıca seçkin otomobil markası Mercedes-Benz’de ihmal nedeniyle çıkan sorunlar da cabası... İstifa kararı sadece hissedarlar değil, Almanya için de iyi haber. Borsada faaliyet göstereden neredeyse bütün firmalarda bir kuşak değişimi yaşanıyor. Şimdi sıra, denetim kurullarında.”

Fransız gazetesi La Tribune de, “DaimlerChrysler’in istifa kararı alan şefi, hissedarların güvenini kaybettiğini farkındaydı.”cümlesini okuyoruz. Sizler için seçtiğimiz son yorum Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’nın geçtiğimiz günlerde fırlattığı Discovery uzay mekiğinde çıkan sorunlar hakkında. NASA’nın bundan sonra uzaya mekik göndereme kararı almasını İsviçre gazetesi Tages-Anzeiger şöyle yorumluyor:

“Discovery’nin fırlatılması 2003’de Colombia’nın başına gelenden sonra NASA için yeni bir başlangıcı simgeleyecekti. Ama çıkan sorun, Ay’a yeni uçuşları ve Mars misyonlarını tehlikeye attı. Amerikan kamuoyu, uzay mekiklerinin, yapılan milyarlarca dolarlık harcamalar karşılığında vaadleri yerine getirip getiremediğini tartışıyor. Artık halkın sadece kaşif ruhunu okşamak yetmiyor. Halk kaydedeğer başarılar bekliyor. Ama imajı yerle bir olmuş NASA bu konuda garanti verecek durumda değil.”