1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

29.07.2009 - Alman basınından özetler

29 Temmuz 2009

Sağlık Bakanı Ulla Schmidt’in makam arabasıyla İspanya’ya tatile gittiğinin ortaya çıkmasıyla patlak veren skandal ve grip aşısının maliyetiyle ilgili tartışmalar bugünün Alman basınında öne çıkan konular…

https://p.dw.com/p/IzJx
Almanya Sağlık Bakanı Ulla Schmidt
Almanya Sağlık Bakanı Ulla SchmidtFotoğraf: AP

Saechsische Zeitung, Sağlık Bakanı Ulla Schmidt’in, kendi durumundaki pekçok politikacıyla aynı hataya düşerek, haklı olduğunda ısrar ettiğini ve kuralları çiğnediğini kabul etmediğini belirtiyor ve ekliyor:

“Schmidt bu şekilde halkın hislerine sırt çeviriyor. Biraz pişmanlık gösterip kendi hatasını kamuoyu önünde kabul etseydi, olay birkaç günde unutulurdu. Bu tavrıyla kendisine de, seçim kampanyasına daha yeni başlayan partisine de iyilik etmiyor. Bu olayda şimdiye dek takındığı tavrı değiştirmezse, kendi siyasi geleceğini de tehlikeye atmış olacak.”

Hamm kentinde yayımlanan Westfaelischer Anzeiger gazetesi de makam arabası olayının partiye etkisini ele alıyor yorumunda…

“Aslında Sosyaldemokratlar bu hafta tam gaz seçim kampanyalarına başlamak istiyordu. Ama hareketlenemediler. Genel Başkan Müntefering ve Başbakan adayı Steinmeier’in gazı köklemek için uğraşmasının anlamı yok. Ulla Schmidt makam arabasıyla geri vitese taktı. Artık şansları yok. Ulla’nın hurda piriminin bedelini tüm parti ödüyor. Bir kez daha şansları yaver gitmedi.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumu ise şöyle:

“Sosyaldemokratlar, kendileri için aylardır kötü haber veren kamuoyu yoklamalarını hipnotize olmuş gibi seyrediyor. Cesaret kırıldıkça, parti merkezindeki baskı da artıyor. Hristiyan Birlik partilerinin tamamen Başbakan Merkel’e odaklanan seçim kampanyasına, kendi adayları Steinmeier’e odaklanan bir kampanya ile karşılık vermek istedikleri açıkça görülüyor. Ama olmuyor. Şimdi Steinmeier ekibinin mücadelede atağa geçmesi planlanıyor. Ancak bu ekibe tabii ki Sağlık Bakanının da dahil olması gerekir. Seçim kampanyasında son umut olan, programla puan toplamak da muhtemelen işe yaramayacak. Sonuçta sadece kişiler seçilmiş oluyor.”

Berlin’de yayımlanan Tageszeitung gazetesi, Almanya’da domuz gribi aşısı maliyeti tartışmalarına değiniyor.

“Yeni gribe karşı genel aşı kampanyalarının sosyal sağlık sigortalarına ödetilmemesi doğru. Ama masrafların sigortalıların sırtına bindirilmeyeceği de açıklığa kavuşturulmalı. Aşı hastalığa karşı önemli bir adım ve devletin görevleri arasında yer alıyor. Yüzmilyarlarca euronun köhne bankalara aktığı, Porsche patronlarının 50 milyon euro tazminat aldığı günümüzde tüm bir ülkenin sağlığı için harcanacak 600 milyon euro devede kulak kalır."

Ulm’de yayımlanan Südwest Presse gazetesi ise aşı maliyetinin tartışma konusu haline getirilmesini eleştiriyor:

“Bu ülkede artık sadece paradan mı bahsedilir oldu? Domuz gribine karşı daha aşı bile bulunmadı. Sosyal sağlık sigortaları şimdiden aşının maliyetini hesaplıyor. Sanki kendi ceplerinden ödeyeceklermiş gibi! Sağlık Bakanlığı da aceleyle bir açıklama yapıyor ve masrafları üstlenemeyeceklerini söylüyor. Tabii, bankalara yardım için ellerindeki tüm parayı harcadılar. Ne kadar çirkin bir tartışma! Kavgacı horozlar belki varlık nedenlerini hatırlarlar: Halk ya da sigortalıları zarardan korumak. Aşı masraflarını karşılamak için sigortalılardan ek pirim isteyen, ya da daha ortada masraf yokken sorumluluğundan sıyrılmaya çalışanlar, ister sosyal sağlık sigortasında, ister Sağlık Bakanlığı'nda olsun, yanlış koltukta oturuyor demektir.”

Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank’ın krize rağmen yılın ikinci çeyreğinde 1 milyar 100 milyon euroluk kâra geçtiğini açıklaması da geniş yankı buldu. Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorumu şöyle:

“Dünya çapında bankacılık sektöründe roller yeniden dağıtılıyor. Deutsche Bank gibi çok sayıda ve kısmen çok daha büyük bankalar krizden başarıyla çıkmayı başardı. Küresel karşılaştırmada anlamını yitirmemek ve günün birinde büyük bir birleşme halkasının küçük ortağı konumuna düşmemek için Deutsche Bank gücünü toparlayıp geleceğine odaklanmalı. Son dönemde Deutsche Bank yönetimi bu bütünlük ve kararlılık izlenimini uyandırmıyor. Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu kendilerini birbirine derinden bağlı hissetmiyor olabilir. Ama sürekli çatışma ortamının sadece rakiplere yarayacağını da anlamaları gerek.”


Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu



Editör: Ahmet Günaltay