1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

29.12.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Nihat Halıcı29 Aralık 2004
https://p.dw.com/p/AbsA

Avrupa ve Alman basınında bugün, Almanya’nın dünya siyaset sahnesinde oynamaya başladığı yeni rol, Ukrayna’daki seçimlerin Avrupa Birliği, Türkiye ve Rusya’yı ilgilendiren sonuçları ile Irak’ta 30 Ocak’ta yapılacak seçimlere ilişkin haber ve yorumlar yer alıyor.

Alman basın ajansı “dpa“, Almanya’nın dünya siyasetinde oynadığı yeni konumu inceleyen bir yorum yayınladı. Yorumda, Berlin’in tercihlerine Avrupa’da da artık daha fazla kulak verildiği belirtildi. Almanya’da iktidarda yer alan Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonunun Türkiye’ye müzakere perspektifi sunulmasından yana bir çizgi izlemesine rağmen Hristiyan Demokratlar’ın buna karşı çıktığı, hem Almanya içinde hem de Avrupa çapında Türkiye’nin tam üyeliğine karşı kampanya yürüttüğü belirtildi. Yorumda, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunun Almanya’da dış politika konusunda ortak bir tutum izleyen iktidar ve muhalefetin uzlaşamadığı konular arasında yer aldığı belirtildi.

Financial Times Deutschland gazetesi ise Ukrayna’da son yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği yorumunda, Türkiye ile bağlantılar kurarak şu satırlara yer veriyor:

“Ukrayna, Avrupa’ya dahil mi? Bu soruya başka bir soruyla cevap vermek mümkün: Türkiye, Avrupa’ya dahilse Ukrayna neden olmasın? Konuya bir başka açıdan bakılacak olursa, Ankara’nın Birliğe üyeliğine şiddetle muhalefet edenler Kiev’e Brüksel’in kapılarının azıcık da olsa aralanması ihtimalini ortadan kaldırıyorlar. Kuşkusuz, bu iki ülkeyi karşılaştırmak doğru değil. Ancak sonuçta aranan, kriterlerin uygulanıp uygulanmadığı değil mi? Yine de portakal renkli devrimin etkileyici görüntülerine dayanarak duygusal davranmamalı, Ukrayna’da mantıklı bakışımızı korumalıyız. Ukrayna’nın yakın gelecekte Avrupa Birliği’ne üye olması mümkün değildir. Elbette Kiev’in üyeliği er ya da geç gerçekleşebilir, ancak Ukrayna’ya herhangi bir söz verilmemesi, umutların uyandırılmaması gerekir. Üyeleri arasına Ukrayna’yı da katacak bir Avrupa Birliği, yalnızca mali açıdan değil, aynı zamanda siyasal entegrasyon açısından da gücünün sonuna gelmiş demektir.“

Süddeutsche Zeitung
, sütunlarında Ukrayna seçimlerinin Avrupa Birliği ve Türkiye açısından ortaya çıkardığı sonuçlara eğiliyor:

“Sınırsız şekilde büyüme, beraberinde ölüm getirebilir. Bu gerçeği milyonlarca yıl önce dinozorlar acı bir şekilde tatmıştı. Şimdi benzer bir akıbet, bugünkü yapısını koruduğu taktirde Avrupa Birliği’ni bekliyor. Gerek nüfus, gerekse toprak açısından bir dev konumundaki Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesi başka ülkelerin de önünü açmış oldu. Geniş ölçüde Asyalı olan Ankara’ya üyelik perspektifi sunarsanız Ukrayna’nın suratına kapıyı çarpmanız zorlaşır. Türkiye gündemdeyken sık sık dile getirilen bir argüman, Ukrayna örneğinde de geçerlidir: Eğer Brüksel, kendini dünyaya açan, modernleşen bir ülkeye olumsuz cevap verirse, bu ülkede reform sürecinin aksine işlemesine neden olabilir.“

Ukrayna seçimleri, Moskova’da yayımlanan İzvestiya Gazetesi tarafından yorumlanıyor:

“Moskova’nın elindeki bütün araçlarla mücadele ettiği bir kişi Ukrayna’nın başkankanlığına seçildi. Rusya’nın propaganda araçları, Ukrayna seçim kampanyası süresince Viktor Yuşçenko’nun ne kadar kötü bir insan olduğunu yaymaya çalıştılar. CIA ajanıydı, milliyetçiydi ve Rusya’dan nefret ediyordu. Şimdi hep birlikte umalım ki Yuşçenko, Moskova tarafından biçilen bu gömleği giymesin. Moskova bundan sonra Ukrayna’ya karşı ancak verilen tahribatı telafi edici çizgi izlemelidir. Porselen dükkanına giren fil son aylarda o kadar çanak-çömlek kırdı ki çevreyi temizlemek uzun zaman alacak.“

Handelsblatt gazetesi, Irak’ta 30 Ocak’ta yapılacak seçimleri değerlendiriyor:

“Irak genel seçimleri yaklaştıkça, seçimlerde kaybedenler arasında yer alacağını öngörenler daha da hırçınlaşıyor. Usame Bin Ladin’in liderliğini yaptığı El Kaide terör şebekesi, sandıkta darbe yiyeceğini biliyor. Bin Ladin, bu yüzden oylarını kullnacak Iraklıların kafir durumuna düşeceğini ilan etti. El Kaide’nin eylemlemlerinden daha önemlisi, Sünni azınlığın aldığı tavır. Sünniler’in seçimlere katılmayacaklarını açıklaması, aslında seçim boykotu anlamına gelir. İşte Irak açısından asıl tehlikeli gelişme budur. Sünniler’in geldiği nokta, Şiiler’e mutlak iktidarın önünü açar, ancak diğer yandan Irak’ın huzur ve istikrarına büyük bir darbe indirir.“

Irak’taki son gelişmeler Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin sütunlarında şu ifadelerle yer almış:

“Irak’ta yaklaşık 1 ay içinde seçimler yapılacak. Görünen o ki, Usame Bin Ladin ve onun bölgedeki temsilcisi El Zerkavi’nin tehdit ve eylemleri Irak seçimlerinin ertelenmesini sağlayamayacak, seçimler zamanında yapılacak. Ancak Sünniler’in en önemli siyasal örgütlenmesinin seçimlere katılmayacağını açıklaması, Irak seçimleri nezdinde daha ciddi bir tehdit oluşturuyor. Kuşkusuz, seçimler Saddam dönemindeki göstermelik seçimlere benzemeyecek. Ancak yine de seçim sistemi ve yasalar düzenlenirken, ülkenin bazı temel özellikleri dikkate alınabilirdi. Amerikan işgal yönetimi, daha şimdiden Iraklı Sünniler’in mecliste daha fazla temsil edilebilmesi için ne gibi değişiklikler yapılabileceğini araştırmaya başladı. Washington, Saddam döneminde ülkenin Irak’ın belirleyici topluluğu olan Sünniler’in 30 Ocak seçimleri sonrası Şii çoğunluk tarafından bir kenara itilmesinden korkuyor. Washington, Irak’ta Batı tipi bir seçim sistemi uygulanmasında ısrar etmekten vazgeçip Lübnan’da uygulanan sistemi tatbik etmelidir.“