1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

30.08.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak30 Ağustos 2006
https://p.dw.com/p/AblF

Alman gazetelerinde bugün İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın son açıklamları ön planda. Ahmedinejad’ın „Nükleer programımızdan vazgeçmeyeceğiz“ şeklindeki açıklamasını ekonomi gazetesi Handelsblatt şöyle yorumluyor:

“Son açıklaması, ’Ahmedinejad, diğer ülkelerle dalga mı geçiyor?’ sorusunu akıllara getiriyor... Öyle görünüyor. Ahmedinejad’ın önce bekleyip BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ile Almanya’nın sabrının taştığını görmesi lazım. Ama bu da İran için büyük bir sorun teşkil edeceğe benzemiyor. Çünkü Güvenlik Konseyi’nin birlik olup olası yaptırımları karara bağlaması zor... Konsey’in veto hakkına sahip iki daimi üyesi Rusya ile Çin’in İran’daki ekonomik çıkarlarını inandırıcı bir yaptırıma kurban edip etmeyeceği hala belirsiz. Kısacası Ahmedinejad, istediği gibi atıp tutmaya devam edebilir.“

Berliner Zeitung ise bu konuda daha karamasar. Gazetenin yorumuna göz atıyoruz:

“ABD’nin İran’a yönelik olası askeri harekatı daha gerçekçi bir hal almaya başladı. Planlanan, nükleer tesislerin, havalimanı, askeri tesisler ve üniversitelerin bombalanması. Amaç ise ülkenin seçkin bilim adamlarını yok etmek. ABD’deki görüş, bombardımanın ardından Tahran’ın nükleer silah yapımını mecburen bir kenara bırakıp iç huzursuzluklar ve azınlık isyanları ile meşgul olmak zorunda kalacağı. Washington, İran’ın kendisine sunulan teklife nasıl yanıt vereceğini önceden biliyordu. İsrail’in, ABD’nin desteği ile Lübnan’da giriştiği harekat İran’a açılacak bir savaşın ön hazırlığıydı.“

Berliner Kurrier, Amerikan halkının yeni bir savaşa hazır olmadığını savunduğu yorumda şu satırlar göze çarpıyor:

“ABD’de anneler, Irak ya da Afganistan’da ölen oğulları, çocuklar babaları için gözyaşı döküyor. Bu ülkelerdeki savaş daha sürecek ve pek çok asker daha hayatını kaybedecek. Ama Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, soğukkanlı bir tavırla İran’ı gözüne kestirdiğini açıklıyor. Rumsfeld, daha fazla askeri ölüme göndermeden önce diplomasi yolları tüketilmeli.“

Berliner Tagesspiegel ise konuya BM açısından yaklaşıyor. Yorum şöyle:

“İki kriz de, hem Lübnan hem de İran krizi, BM’nin inandırıcılığını kanıtlaması açısından bir sınama niteliğinde. Bu sınav, acil sorunların çözümünde BM’den medet umup ummamak gerektiğini gösterecek. Dünya, İran’ın sahip olması muhtemel bir atom bombasını, II. Dünya Savaşı’ndan beri ortaya çıkan en ciddi sorun olarak görüyor. Eğer teröristleri destekleyen, bölge istikrarını ve bir diğer BM ülkesinin haritadan silmekle tehdit eden bir ülkenin atom bombasına sahip olmasını engelleyemezse BM’nin varlığının ne anlamı kalır ki…“

Bugünkü Alman gazetelerinin yorum köşelerinde ele alınan bir diğer konu ise Türkiye’de düzenlenen son terör saldırıları. Stuttgarter Zeitung’un yorumu:

„Kürt sorununun çözümü uzun dönemli karmaşık bir proje. Daha fazla kültürel hak, devlet okullarında Kürtçe öğretim, siyasi alanda daha fazla temsil hakkı ve bölgesel özerklik, çözümün bir kaç anahtarı. En önemlisi de Kürt bölgelerinde kronik hale gelen ekonomik sorunlarla etkili biçimde mücadele etmek gerekiyor. Bu kapsamda yatırımları teşvik etmek, istihdam yaratmak, okul ve hastane kurmak, feodal sistemin yerine sosyal devleti koymak ve genç nesle gelecek perspektifi sunmak şart. Kürt terörünün üstesinden, uzun dönemli ancak bu şekilde gelinebilir.“

Wiesbadener Zeitung olaya, AB reformları açısından bakıyor. Yoruma göz atıyoruz:

„Kürt sorunun yeniden alevlemesi, doğrudan anayasal düzenin zayıflamasına neden oluyor ve son yıllarda yapılan reformları tehdit ediyor. Zaten çetin bir yol olan AB müzakere süreci, bu sorunla daha da zorlu bir hal alıyor.“

Hessische/Niedersaechsische Allgemeine’de ise saldırların Türkiye turizmine etkisi değerlendiriliyor:

“Antalya’daki son saldırı, Türk turizmini uzun bir süre topallatacağa benziyor. Alman hükümeti, vatandaşlarına henüz Türkiye’ye gitmeme uyarısı yapmadı. Ama seyahat şirketleri dileyenlere, rezervasyonlarını değiştirme ve başka tatil ülkelerine gitme hakkı tanıyor. Can güvenliğinden korkan turistlere böyle bir imkanın sunulması gerekliydi. Ancak bu, ekonomisi turizme dayanan bir ülke açısından nahoş bir durum. Güneşli ülkeyi, karanlık günler bekliyor.“