1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

31.05.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay31 Mayıs 2005
https://p.dw.com/p/AbqR

“AB’nde şaşkınlık“ ve “Angela Merkel Alman Birlik Partileri’nin ortak başbakan adayı“ şeklindeki manşetler, Alman gazetelerinin başsayfalarını dolduruyor. Diğer Avrupa basınında da AB Anayasası’nın Fransa’da referandumla reddedilmesinden sonra Hollanda’daki halkoylamasını da aynı akıbetin beklediği belirtiliyor. Bu gelişmelerin Avrupa bütünleşme sürecini yıllarca geriye atacağı dile getiriliyor. Konuyla ilgili Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin yorumu şöyle:

“Avrupa Anayasası antlaşmasının Fransa’da reddedilmesi, Fransız iç politikasını sallayacak siyasi bir depremdir ve Avrupa Birliği’nin geleceğini de kalıcı bir şekilde etkileyecektir. Fransızlar’ın ezici çoğunlukla reddettikleri Anayasa’nın yeniden halkoyuna sunulmasına siyasi bakımdan imkan bulunmamaktadır. Anayasa’nın başlıca amacı, genişleyen Avrupa Birliği’nin karar mekanizmalarını yararlı bir reformdan geçirmekti. Fransızlar, oylarıyla Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve hükümetini cezalandırdılar. Sık sık reform sosyal güvenlik ve eğitim reformları ilan eden, ama sokağın baskısıyla yeniden kabuğuna çekilen Paris yönetimi aylar öncesinde seçmenin gözünden düşmüştü. Anayasa taslağının İngiltere ya da Danimarka’da değil de kurucu bir üyede reddedilmesi AB’yi kalbinden vurmuştur. Köşeye sıkışan Fransa hükümeti, artık Birliğin motoru değil, kilitlenmiş freni olabilir. Önümüzdeki haftalar bunu gösterecektir.“

Aynı gazetenin bir başka köşesinde Fransa’daki referandumun Alman siyasi partilerince nasıl değerlendirildiğine değiniliyor ve öncelikle iktidara oynayan Hristiyan Birlik kanadının, “Almanya’da olduğu gibi Fransa’da da Türkiye’nin Birlik’e alınması ihtimali tedirginlik yaratmıştı. Fransızlar oylarıyla genişlemeye karşı olduklarını gösterdiler“ şeklindeki açıklamalarına yer veriliyor. Bu haberin devamındaki değerlendirme özetle şöyle:

“AB’nin aşırı büyüme riskini göze alarak topraklarını genişletme projesi, halkın Avrupalı kimliğine kavuşma ihtiyacını gözardı etmiştir. Fransızlar, Türkiye’nin muhtemel üyeliğini oylamadılar, ama Türkiye faktörü oylamada rol oynadı. Ankara hükümeti, Anayasa referandumunun Fransa’nın iç meselesi olup Türkiye-AB ilişkilerini etkilemeyeceğini söylese de bunun doğru olmadığını biliyor. ’Anayasa’nın fiyaskoya dönüşmesi, ama Türkiye’nin AB üyesi olması tahayyül bile edilemez’ diyenler daha gerçekçi. Avrupa ideali ile Avrupa vatandaşları arasındaki yabancılaşmaya rağmen herşeyin böyle sürüp gideceğini sanmak hata olur.“

Süddeutsche Zeitung gazetesi, “AB’deki krizi sadece Anayasa’nın halkın oyuna sunulacağı Hollanda önleyebilir, ama bu ihtimal yüksek değil“ diyor ve AB’nin durumunu şöyle özetliyor:

“İki kilit ülke siyasi felç geçiriyor. Almanya erken seçim arefesinde, Fransa’da ise halk Cumhurbaşkanı’nı istemediğini oylarıyla dile getirdi. Yeni Birliğin tüzüğü hazırlanmadan Avrupa ailesinin zorla büyütülmeye kalkışılması hataydı.“

Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Genel Başkanı Angela Merkel’in ana muhalefet kanadının ortak başbakan adaylığına seçilmesiyle ilgili olarak Süddeutsche Zeitung gazetesinde şu satırları okuyoruz:

“Almanya’nın ilk kadın başbakanı olarak neler yapmak istediğini seçimden önce halka açıklamaması dürüstçe bir davranış olmazdı. Sorun, seçimden önce programını tam olarak açılayamayan siyasi liderlerin seçimden sonra da tutarlı icraat yapamamalarından kaynaklanıyor. Hristiyan Demokrat eyalet başbakanları taleplerini açıklarken Angela Merkel’in susması başbakan adayına puan kazandırmaz. Eyalet liderlerinin kadın başbakanı parmaklarında oynatabilecekleri gibi bir izlenim doğarsa, Merkel belki başbakan olabilir ama ülkeyi yönetemez.“

Westdeutsche Allgemeine Zeitung gazetesi de Hristiyan Birlik kanadının hükümet programı hazırlayamadan erken seçime yakalanmasının muhtemel sakıncalarına değiniyor:

“Aday çıkarmak, nasıl hükümet edeceğini söyleyebilmeyi gerektirir. Birlik kanadının bu alanda önemli açıkları var. Dün söyledikleri bugün geçersiz sayılıyor. Gelir vergisi mi düşürülecek? Katma değer vergisine zam mı yapılacak? Sübvansiyonlarla konut teşvikleri kaldırılıp, ’dün dündü, bugün bugündür’, diyerek sil baştan mı yapılacak? Son eyalet seçiminin de Almanya’da değişim rüzgarları estiğinin göstergesi olduğu doğrudur. Ama bu, Birlik partilerinin otomatik olarak başbakanlığı fethedecekleri anlamına gelmez. Çoğunluğu fikirleriyle ve güvenilir bir parti olduğunu göstererek ikna edebilir. Seçmen, Hristiyan Birlik kanadının Sosyal Demokrat – Yeşiller koalisyonundan iyi olduğuna kanaat getirebilmelidir.“