1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

31.07.2009 - Alman basınından özetler

31 Temmuz 2009

Alman Anayasa Mahkemesi, milletvekillerinin istihbarat teşkilatıyla ilgili soru önergelerinin gizlilik gerekçesiyle genel ve yuvarlak ifadelerle geçiştirilemeyeceğine hükmetti.

https://p.dw.com/p/J0eM
Fotoğraf: AP

Tageszeitung, Anayasa Mahkemesi kararını şöyle yorumluyor:

“Anayasa Mahkemesi'nin devreye girmek zorunda kalması, sistemin işlediğinin değil, kriz içinde olduğunun işaretidir. Milletvekilleri ve kamuoyu meclisin zayıflatılmasını yıllardır sineye çekiyor. İktidar partilerinin meclis grupları, parti liderlerinin kararlarını onaylamak durumundaki bir ‘sürü' konumunda olmayı içlerine sindirmek durumunda. Muhalefetteki siyasiler ise çifte acı yaşıyor. Yapabildikleri tek şey protesto etmek. Onu da dinleyen yok. Anayasa Mahkemesi kararı pekçoklarında memnuniyet yarattı. Ancak yüksek yargıçların devreye girmesi bir istisna olarak kalmalı ve günlük hayatın parçası haline gelmemeli. Federal meclis yeniden güven kazanmak ve sesini daha yüksek çıkarmak zorunda.”

Berliner Zeitung da Anayasa Mahkemesi'nin bir ay içinde hükümete karşı parlamentonun elini güçlendiren üçüncü karara imza attığına dikkat çekiyor ve ekliyor:

“Mahkeme kararlarının sarsıcı yönü, hükümete sınırlarını göstermesinden ziyade, koalisyon partileri milletvekillerinin bağımsızlıklarından tamamen vazgeçmiş olmaları ve haklarında yapılan bütün kısıtlamaları kabul etmeleridir. Bu demokrasiye çok daha fazla zarar veriyor.”

Neues Deutschland gazetesi ise Mahkeme kararının bir şey değiştirmeyeceği yorumunda bulunuyor:

“Hükümet meclise istenen bilgileri vermeye yanaşmamayı sürdürecek. Sadece bunu yaparken daha fazla uğraşması gerekecek. İstihbarat teşkilatları ile ilgili kararlar hep iki taraflıdır. Sanki istihbarat teşkilatlarının çalışmaları hukuk devleti ve demokrasi çerçevesiyle sınırlıymış gibi, dengelerden, farklı tarafların hak ve yetkilerinden bahseder. Ama gizli servislerin işinin gizliliği bu çerçevede sağlanamayacağından geride hep bir boşluk kalır. İstihbaratın gerçek anlamda kontrol edilmesi mümkün değil. Gerçek hayata geri dönersek şunu sormak gerekir: Mahkeme niye en azından milletvekillerinin istihbaratçılarca izlenmesini tamamen yasaklamadı?”

Süddeutsche Zeitung da Anayasa Mahkemesi'nin meclis ile ilgili üçüncü kararını vermiş olmasına dikkat çekiyor ve ekliyor:

“Konu, parlamenter demokrasinin geleceğidir. Parlamenter demokrasinin bu adı hak edebilmesi parlamentonun müstakil ve kendine güvenli bir erk olarak varlığını sürdürmesine bağlıdır. Parlamentonun anayasal özerk bir organ olarak devredışı kalması demokrasinin kalbinin durması demektir. Anayasa Mahkemesi bunu engellemek için ilkyardımın yanında ikinci ve üçüncü yardımı da yaptı. Ancak meclisin kendi kendini toparlamasını Anayasa Mahkemesi sağlayamaz. Alman meclisinin Anayasa Mahkemesi himayesinde korunması sadece geçici olarak mümkündür. Meclis kendi değer duygusunu kendi başına yeniden bulmak zorunda.”

İspanya'nın popüler tatil adası Mayorka'da iki polisin öldüğü bombalı saldırının ardından ada geçici olarak giriş çıkışlara kapatıldı. İspanya Başbakanı Zapatero saldırıdan ETA örgütünü sorumlu tutarken, dünyanın dört bir yanından terörü kınama mesajları geliyor. Almanlar'ın gözde tatil mekanı Mayorka'daki saldırıyla ilgili Bild gazetesinin yorumu şöyle:

“Pekçok Alman için güneş, dinlenme ve tatil hayaliyle özdeşleşen Mayorka'da birden herşey değişti. Terörün çehresi, hayaller adasında da dünyanın başka bir yerinde de aynı derecede çirkin. Mayorka abluka altında. Kimse içeri giremiyor, kimse dışarı çıkamıyor. Savaştaki gibi bir kabus. Mutluluk ve mutsuzluğun, sevgi ve nefretin ne kadar içiçe olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Her birimiz dünyanın her yerinde terör canavarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Bugün ETA, yarın El Kaide, ondan sonraki gün diğer çılgın fanatikler. Tehlike yanıbaşımızda.”

Flensburger Tageblatt ise Avrupa'daki aşırı milliyetçilik tehlikesine dikkat çekiyor:

“Bask ayrılıkçılar bizi İslami terörün gölgesine ittiğimiz bilinç altımızdan vuruyor. Aşırı milliyetçilik zemini, 21'inci yüzyılın Avrupasında da varlığını sürdürüyor. Barışı kalıcı olarak güvenceye almak için kurumsal mekanizmalara ihtiyaç var. Bunun Avrupa'daki adı, AB. Avrupalılar'ın bu kurumun yegane barış ve özgürlükler topluluğu olarak değerini bu kadar az bilmeleri korkutucudur.”






Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu



Editör: Ahmet Günaltay