1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 31008 Presseschau 1

31 Ağustos 2011

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlıklı konuları Türkiye’nin Ortadoğu politikası ve Libya'daki son gelişmeler ve Almanya'da bu konuda devam eden tartışmalar.

https://p.dw.com/p/12QFT

Lüneburg’da yayımlanan Landeszeitung bugün Türkiye’nin Suriye politikasını mercek altına alıyor:

"Arap Baharı sadece Guido Westerwelle’yi hazırlıksız yakalamadı. Zorba liderlerin devrilmesi, Türk diplomasisini de sıkıntıya soktu, Ankara'yı dış politikasını yeniden şekillendirmeye zorladı. Ankara, AB’nin bekleme odasında 24 yıl geçirdikten sonra bıkmıştı, bu nedenle Batı’ya arkasını dönüp yüzünü Doğu’ya çevirdi. Bu dönüş, Suriye lideri Esad’la ilişkinin derinleşmesi, Libya’ya milyarlık yatırımların yapılması, nükleer faaliyetleri nedeniyle İran’a yaptırımlara karşı çıkılması ve hatta Hamas’la yakınlaşılması sonucuna götürdü. Almanya Dışişleri Bakanı’ndan farklı olarak iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeki gerçekçi siyasetçiler, yumuşak bir politika değişikliği yapmayı başardı. Suriye muhalefeti ile temasa geçilmesi, Esad döneminin sona ermesinin ardından iki ülke ilişkilerinin ayakta kalması için iyi bir politika.“

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung ise Libya ile ilgili yorumunda, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin açıklamaları nedeniyle sert eleştirilere maruz kalmasını değerlendiriyor. Gazeteye göre Westerwelle’nin bu görevi bırakması, Başbakan Angela Merkel’in işine gelmez:

"Angela Merkel'in Guido Westerwelle'den neden isteyerek vazgeçmek istemeyeceği konusunda, ortada kesin ve inandırıcı bir gerekçe var: Hiç kimse havada uçuşan okları Westerwelle kadar hevesli ve heyecanlı biçimde geri püskürtemez, onlara karşı savaşamaz. Başbakan’la ortak aldığı Libya Savaşı'na katılmama yönündeki kararı, sadece kendine mal ettiği bir fiyaskoya dönüştürmeyi başaran bir dışişleri bakanına, Merkel ikinci kez sahip olamaz. Westerwelle’nin hataları, Merkel’in hatalarının üstünü örtüyor. Westerwelle’nin sıkıntısı, Merkel’in en iyi korunağı.“

Frankfurter Allgemeine ise yorumunda NATO’nun Libya konusunda üzerine düşen sorumluluğu analiz ediyor:

"Bazılarına kabul etmesi zor gelse de, şu görüşün doğruluğunu bir kez daha dile getirmek gerekiyor: Batı’nın askerî müdahalesi olmasaydı, Kaddafi büyük olasılıkla hâlâ iktidarda olurdu. İsyancılar en başından beri yeterli donanıma sahip değildi. Silahları ve askeri eğitimleri, bu diktatöre tek başlarına karşı koyabilmek için yetersizdi. 'Birleşik Koruyucu’ adı verilen Libya operasyonu, NATO için çok önemli bir başarı. Ancak Kaddafi’nin devrilmesinin ardından ülke henüz kalıcı bir barışa ulaşmış değil. Geçmiş yıllarda başarısızlığa uğrayan birçok askerî müdahaleden edinilen tecrübe, diktatörler devrildikten sonra ardından söz konusu ülkelerde beklenmedik eski ve yeni birçok sorunun ortaya çıkabileceğini gösterdi.  İşte bu nedenle NATO'nun gözü Libya konusunda şimdiye dek olduğu gibi bundan sonra da açık olmalı.“

Libya ile ilgili aktaracağımız son yorum Münchner Merkur gazetesinden:

"Kaddafi önceden olduğu gibi şimdi de birçok dosta ve müttefike sahip. Hem Libya'da hem de yurtdışında. Kaddafi'nin kendisi de Cezayir'e gidecek olsa, orada korunur ve başka bir yere seyahat etmek isterse, bu konuda yardım da alır. Çünkü bazı aşiret kuralları var ki, onlar için kutsaldır ve bu nedenle kesinlikle ihlâl edilemez. Libya'daki isyancılar da bunu biliyor. İşte bu nedenle Cezayir'e, Kaddafi Ailesi üyelerini kabul etmesi nedeniyle öfkelerini dile getirirken kullandıkları sözcükleri titizlikle seçiyorlar. Zira kızgınlık ve saldırganlık nedeniyle yöneltilen suçlamalarla, karşı tarafa ateş edilmeye başlanması arasında sadece çok küçük bir adım var.“

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Hülya Köylü