1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

200910 65. UN-Vollversammlung

20 Eylül 2010

Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerin liderleri her yıl Eylül ayında New York’te bir araya geliyor. Genel Kurul toplantıları, tarihte birçok devlet liderini ağırladı, ilginç açıklamalara ve tartışmalara sahne oldu.

https://p.dw.com/p/PHSx
New York'taki Birleşmiş Milletler genel merkeziFotoğraf: AP

Birleşmiş Milletler, daha iyi bir dünya vizyonunun hayata geçirilmeye çalışıldığı bir yer. Ama aynı zamanda, en absürt olayların yaşandığı yer.

Kimi zaman, devlet başkanları birbirlerine "şeytan" benzetmesi yaparken, kimi zaman da müzakere konusuna önem verilmesini sağlamak adına, kürsüye ayakkabı fırlatılılabiliyor.

Herşey 1946 yılında yani yaklaşık 65 yıl önce, 51 üye ile başladı. O dönem, BM Genel Kurulu'na Belçikalı Paul Henri Spaak başkanlık ediyordu ve merkez Londra'daydı. Günümüzde ise BM'nin üye sayısı 51’den 192’ye çıkmış durumda ve merkezi New York.

New York’taki yeni genel kurul salonunda, BM’nin altın kaplamalı dev sembolünün asılı olduğu bir duvar ve yeşil mermerden bir kürsü yer alıyor. 192 üyeli BM’in yeni Genel Kurul toplantısı eski İsviçre Ekonomi ve Dışişleri Bakanı Joseph Deiss başkanlığında yürütülüyor.

Kraliçeden, Papa'ya kadar birçok lider bugüne kadar BM Genel Kurulu’nda kürsüye çıktı, görüş bildirdi. Her yılın eylül ayında, dünya genelinden yüksek düzeyli temsilciler ve devlet yetkilileri burada bir araya geliyor.

BM Genel Kurulu'nda birçok kere farklı görüşler, istekler deklare edildi. Ve tabii ki uyarılar yapıldı. “İnsanlık, savaşları sona erdirmeli. Yoksa savaşlar insanlığı bitirecek. Zamanın meydan okuyuşuna galip gelmek için ya büyüyecek, ya da rüzgâr tarafından hiçbir etkisi, gücü ya da saygınlığı olmadan savrulup gidecek” diyen eski ABD Başkanı John F. Kennedy, BM için ulusların çıkarlarını korumanın ne kadar zor olabileceğini önceden görebilmişti.

En farklı ifade şekli

BM Genel Kurulu'nda, düşüncelerine önem verilmesini farklı yollarla sağlamaya çalışanlar da oldu. Önemi vurgulanmak istenen ifadeler, kelimeler yerine, eylemlerle ifade edildi. Tıpkı 1960 yılında, sömürgeciliğin sona ermesiyle ilgili bir müzakerede ayakkabısını konuşma kürsüsüne vuran Sovyet devlet adamı Nikita Kruşçef gibi. Ya da, eski Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat’ın, 1974 yılındaki Filistin müzakereleri sırasında, Filistin puşisi ve tabancasıyla, konferans salonuna girmesi gibi.

En provakatif konuşma

Ortalığı karıştıranlar grubunun en iyi örneği ise, Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez. Chavez; “Şeytan şu anda burada, gerçek şeytan. Şeytan dün de kürsüdeydi…” diyerek, altın duvarın önünde eski ABD Başkanı Bush ile ilgili görüşlerini dile getirmişti.

En uzun konuşma

Geçen yıl, göreve gelişinin ancak 40’ncı yılında BM Genel Kurulu’nda ilk kez konuşma imkânı bulan Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi ise, yılların öcünü uzun konuşarak aldı. Kaddafi yaklaşık bir buçuk saatlik konuşmasında, BM antlaşmasını eleştirdi ve Güvenlik Kurulu’nu, "terör kuruluna" benzetti. İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad da, benzer eleştirilerini yıllık yapmayı tercih edenlerden. Ancak ne var ki birçok BM delegesi Ahmedinejad'ın konuşması sırasında, salonu terk ediyor.

Böylesi durumlar yaşandığında, Almanya’nın ilk sosyal demokrat başbakanı Willy Brandt’ın akıl dolu sözlerini hatırlamamak mümkün değil:

“Bir gün tüm devletler ve yönetimler, dünyada BM’in prensiplerine göre bir arada yaşamayı ve çalışmayı öğrendiğinde, akıl kazanmış olacak.”

© Deutsche Welle Türkçe

Lena Bodewein / Çeviren: Gezal Acer

Editör: Ahmet Günaltay