1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB ile ilişkilerde kritik süreç

14 Temmuz 2009

AB Komisyonu’nun Kasım ayında açıklanacak Türkiye ilerleme raporu için geri sayım başladı. Azınlık haklarından Abdullah Öcalan’ın tecritine, bir dizi nokta gözden geçiriliyor. Strasbourg’dan Kayhan Karaca’nın notları…

https://p.dw.com/p/IooC
Fotoğraf: AP

Avrupa Komisyonu'nun Türkiye ilerleme raporu Kasım ayında açıklanacak. Raporun yayımlanmasına daha dört ay olmasına rağmen, veri toplama işlemlerine hız verilmiş durumda. Raporun siyasi kriterlerle ilgili bölümü konusunda Avrupa Komisyonu cephesinde olduğu kadar, bir diğer Avrupa kurumu olan Avrupa Konseyi cephesinde de olağanüstü hareketlilik var. Zira Avrupa Komisyonu her yıl olduğu bu yıl da raporunun siyasi kriterlerle ilgili bölümünü, büyük ölçüde, Türkiye'nin de 1949 yılından bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi organlarının belgelerine dayandıracak. Ayrıntıları Strasbourg'dan Kayhan Karaca aktarıyor...


Venedik Komisyonu’nun raporu bekleniyor

Komisyon özellikle, Avrupa devletlerinin anayasal konulardaki referans organı olan ve Avrupa Konseyi'ne bağlı çalışan Venedik Komisyonu'nun Türkiye'yle ilgili bir belgesini merakla bekliyor. Avrupa Konseyi'nin Parlamenterler Meclisi (AKPM) geçtiğimiz günlerde Strasbourg'da oyladığı bir rapor ve karar metninde, Venedik Komisyonu'nu Türkiye'de Müslüman olmayan dini azınlıkların sorunlarıyla ilgili bir görüş belgesi hazırlamakla görevlendirdi. Geçtiğimiz aylarda Türkiye'de siyasi parti kapatmalarla ilgili bir başka görüş belgesi yayımlayan Venedik Komisyonu'nun yeni belgesi Ekim ayında bekleniyor. Belgede, Heybeliada Ruhban Okulu ve Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin ekümenikliği konuları da işlenecek ve Türkiye'de bu alanlardaki yasal uygulamanın Avrupa standartlarıyla uyumlu olup olmadığı belirtilecek. Bu görüşlerin Avrupa Komisyonu tarafından ilerleme raporunda kullanılacağı söylenmekte.

Avrupa Konseyi, Türkiye'yi lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel hakları konusunda da izliyor. Avrupa Konseyi'nin karar organı olan Bakanlar Komitesi, Parlamenterler Meclisi'nin İngiliz üyelerinden Michael Hancock'un bu konudaki bir soru önergesine verdiği yanıtta, Türk hükümetini, cinsel tercihle ilgili her türlü ayrımcılığa son vermeye çağırdı. Avrupa Konseyi, bu alanda tüm Avrupa devletlerinin olduğu gibi, Türkiye'nin de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde hareket etmesini ve yasal düzenleme yaparken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin konuyla ilgili hükümlerini dikkate almasını istiyor. Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi’nin bu alandaki görüşleriyle de ilgileniyor.

AİHM üzerinden takip

Komisyon, Türkiye'yi bir diğer Avrupa Konseyi organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de takip etmekte. Türkiye hala Rusya'nın ardından Strasbourg Mahkemesi'nin ikinci önemli müşterisi. Bugün Avrupa Konseyi üyesi 47 devlet vatandaşlarının Mahkeme gündemine taşıdığı 108 bin başvurudan 11 bin 450'sini Türkiye'ye karşı açılmak istenen dava başvuruları oluşturuyor. Mahkemenin bu yıl içinde Türkiye hakkında şu ana kadar açıkladığı en önemli karar, kadına karşı şiddetle ilgili Opuz davası hükmü. Tüm Avrupa kıtası için bir ilk olan bu kararın da Komisyon raporunda yer alma olasılığı yüksek.

Avrupa Komisyonu, yine Avrupa Konseyi'ne bağlı çalışan ve cezaevleri ve tutukluluk koşulları konusunda Avrupa'nın devletlerarası referans organı olan Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi'nin (CPT) Türkiye hakkındaki denetim belgelerini de bekliyor. Komite, Türkiye'yi son olarak 4-17 Haziran 2009 tarihleri arasında ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında 12 cezaevi, kaçak yabancılar ve mülteciler için kurulmuş 7 misafirhane ve 22 Emniyet Müdürlüğü, polis ve jandarma karakolunda denetlemede bulundu.


Abdullah Öcalan konusu

CPT gündeminde Abdullah Öcalan konusu da var. Komite, 2000 yılından bu yana Öcalan'ın tecrit koşullarına son verilmesini talep ediyor. Türk hükümeti bu talep karşısında Öcalan'ın tecrit koşullarının sona ereceği konusunda geçtiğimiz aylarda Komite'ye vaatte bulundu. Bu çerçevede önümüzdeki aylarda İmralı'ya yeni mahkumların yerleştirilmesi gündemde. Bu vaadin gerçekleşmemesi durumunda ise genelde gizlilik içinde çalışan Komite'nin, Öcalan'ın tecrit koşullarıyla ilgili olarak Ankara’yı kınayan bir kamu açıklaması yapabileceği söyleniyor. Komite'nin Öcalan hakkında açıklayacakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Öcalan'ın tecrit koşulları hakkında devam eden dava için de temel oluşturacak.


Öte yandan, Komite'nin bu ay yenilenmesi gereken Türk üyesi de, Türk hükümeti kriterlere uygun aday gösteremediği için yenilenemedi. Türk hükümetinin sunduğu aday listesinin, seçimi yapacak olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından, önerilen isimlerin aday olarak belirleniş biçimlerinin saydamlık içinde yapılmamış olması ve adayların CPT üyeliği yapacak kapasiteye sahip olmadıkları gerekçesiyle reddedildiği bildiriliyor.


CPT’nin kararı

AKPM, CPT üyelerinin seçimi konusunda 2007 yılında bir karar almış, kararda, ulusal planda saydamlık içinde belirlenmeyen, cinsiyet eşitliği ilkesine uymayan ve CPT üyeliği yapacak kapasiteye sahip olmayan adaylardan oluşacak listelerin geri çevrileceği belirtilmişti.

CPT'nin temel belgesi olan 1987 tarihli İşkence ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezaların Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi, CPT üyelerinin bağımsız ve tarafsız uzmanlardan oluşmasını öngörüyor. Sözleşme uyarınca CPT heyetleri gözetim merkezlerine sınırsız erişim ve buralarda herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın dolaşma ve denetim hakkına sahipler. CPT'nin temel ilkelerini ise işbirliği ve gizlilik oluşturuyor. CPT'nin üye devletler hakkındaki raporları devletlerin işbirliği ve onayıyla yayımlanabiliyor. Ancak bir devlet işbirliğini reddederse CPT bir kamu açıklaması yapabiliyor.

Kayhan Karaca (Strasbourg)


Editör: Hülya Köylü