1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB - Türkiye - Kıbrıs denklemi

Baha Güngör / DW16 Ocak 2004
https://p.dw.com/p/Aa6G

Onyılların ardından Türkiye’yi ziyaret eden ilk AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi oldu. Prodi, Türkiye’nin AB yolunda ilerleme kaydettiğini vurgularken, yakınlaşma arayışının ek reformlar gerektirdiğini de dile getirdi. AB Komisyon Başkanı Romano Prodi’nin Ankara ziyaretiyle ilgili olarak Baha Güngör’ün yorumu:

"Ankara’da askeri törenle karşılanan Romano Prodi’ye kırmızı halı serildi, Komisyon Başkanı Türkiye’nin devlet zirvesiyle buluştu ve TBMM’de bir de konuşma yaptı. Türkiye, Prodi’ye devlet başkanı protokolü uyguladı.

Walter Hallstein’in, Avrupa Ekonomik Toplulukları ile Türkiye arasındaki ortaklık anlaşmasını imzaladığı 1963 yılından bu yana hiçbir Komisyon Başkanı Türkiye’yi ziyaret etmemişti. Ortaklık anlaşması imzalandığında, Türkiye’ye ilerde topluluğa üye olması için perspektif sunulmuştu.

Romano Prodi aksi yöndeki bütün uyarılara rağmen ev sahiplerini AB yolunda cesaretlendirerek, Birlik’in Türkiye’yi günün birinde tam üye olarak aralarına alma sözünü unutmadığını gösterdi. Bir yandan, reform sürecini övdü, ama diğer yandan da 1987’deki tam üyelik başvurusunun mutlu sona varabilmesi için reformların ülkenin hayrına olacak şekilde uygulanması gerektiğini hatırlattı.

Türkiye’nin daha birçok engeli aşması zorunlu. Öncelikle de vazgeçilmez olarak nitelendirilen azami pozisyonların terkedilmesi gerekiyor. Devlet ve hükümet zirvesi ilk sınavı Kıbrıs’ta verecek.

BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından sunulan çözüm planının uygulanabilmesi için taviz vermek şart. Aksi takdirde, dünya devletleri tarafından resmen tanınmayan Kıbrıs 1 Mayıs’ta AB üyesi olacak ve Türkiye de Birlik topraklarını işgal altında tutan devlet konumuna düşecek.

Türkiye’nin bundan 30 yıl önce garantör devlet sıfatıyla Kıbrıs’a müdahalede bulunmakta haklı olup olmadığı artık tartışılmıyor. Gerçek olan, dünya politikasının Türkiye’nin zararına değiştiği ve Ankara’nın bunu hesaba katmak zorunda olduğudur. Türkiye’nin, yıllar boyu jeostratejik önemiyle el üstünde taşınmış olması da bu gerçeği örtemez.

Ankara’da filizlenen sağduyu nihayet ordu kademeleriyle Türk toplum lideri Rauf Denktaş’ın katı tutumlarını da etkilemişe benziyor. Türk tarafından gelen uzlaşma sinyalleri Avrupa kamuoyunu ümitlendiriyor.

1993 tarihli Kopenhag Kriterleri Türkiye’nin AB yolundaki rehberidir. Demokrasi, insan ve azınlık haklarıyla ekonomik kalkınma alanlarında bu kriterlere tam uyum sağlaması şart.

Ceza kanununun çoktan değişmiş olması gereken fikir ve ifade suçlarıyla ilgili maddeleri yüzünden cezaevinde yatan ya da baskı ve tehdide maruz kalan Kürt halkının temsilcilerinin durumu bu kriterler kapsamında değerlendirilmelidir.

AB’ye üye olabilmesi için Türkiye hedefleri gerçekleştirme iradesini gösterebilmelidir. AB tam üyelik yolunda Türkiye’yi cesaretlendirmeli ama sapmalara hoşgörü göstermemelidir. Türkiye de, istisnasız bütün üyeleri bağlayan ve gelenek ya da kültür farklılıklarına göre değiştirilmesi mümkün olmayan Avrupa normlarına uymak zorunda olduğunu müdrik davranmalıdır.

Türkiye’nin üyeliğini reddedenler, herkes için geçerli olan söz konusu norm ve değerleri aynı nedenle ihlal etmiş olur. Evrensel normlar, halklar, ülkeler ve kültürler arasında yeni duvarlar örülmemesi için vardır. Bu bakımdan Türkiye'nin Avrupa’ya ait olduğu sadece nutuklarda kalmamalı, Türkiye de Avrupa arayışında samimi olduğunu kanıtlamalıdır.

Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer de önümüzdeki hafta ziyaret edeceği Ankara’da Türkiye’nin AB yolundaki adımlarına bu anlayışla destek verecektir.