1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB teknesinde Doğu Avrupa'ya yer var

Klaus Dahmann25 Şubat 2004

Hristiyan Sosyal Birlik Partisi‘nden Stoiber, sadece Türkiye’nin değil, Bulgaristan ve Romanya’nın da üyeliğine karşı çıktı. Hristiyan Sosyal Birlik Partisi'nin Avrupa milletvekili Pack, Makedonya’nın da biraz daha beklemesi gerektiğini söyledi. DW’den Klaus Dahmann’ın yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa5V
Tekne doldu. Alman Hristiyan Birlik partileri bu formülü artık açıkça benimsemiş durumda. AB’nin öncelikle mayıs ayında bünyesine dahil edeceği 10 ülkeyi sindirmesini, diğerlerinin biraz daha sabretmesi gerektiğini düşünüyorlar.

Bu mesaj bir ayakları zaten AB’nin içinde olan ve 2007 yılında tam üye olmaları planlanan Bulgaristan ve Romanya için de geçerli. Hristiyan Birlik partileri, perşembe günü müzakerelere başlamak için dönem başkanı İrlanda’ya başvuruda bulunacak olan Makedonya için de aynısını düşünüyor. Onlara göre Makedonya başvuruda bulunmamalı, biraz daha beklemeli. Hristiyan Demokratlar’ın Avrupa Parlamentosu’ndaki temsilcileri Doris Pack, AB’nin şu an kendi işleriyle fazlasıyla meşgul olduğunu, Makedonya’nın başvuru için daha beklemesi gerektiğini belirtiyor. Konu Türkiye’ye gelince ise Merkel, Stoiber ve yandaşları tamamen bir duvar örüyor: Merkel ve Stoiber, pek çok başka nedenleri de sayarak Türkiye’ye sandalda yer olmadığını söylüyor.

Mayıs ayındaki doğuya genişlemenin yüklü miktarda paraya mal olacağı kesin. Brüksel’e gidecek para bütçedeki duruma bağlı. Almanya gibi Avrupa kasasına en büyük katkıyı gerçekleştiren ülkeler ödedikleri miktarı azaltma çabası içinde. Hristiyan Demokrat Birlik ve Hristiyan Sosyal Birlik partilerinin mantığı, AB’ye önümüzdeki yıllarda ne kadar yeni üye gelirse o kadar fazla paraya mal olacağı yönünde. Bu, tasarrufun kaçınılmaz olduğu bir dönemde iç politikada da kabul görecek bir mantık. Bu yıl Almanya’da beş eyalette parlamento seçimi ve sekiz belediye seçimi gerçekleşecek. Buna ek olarak haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerini de unutmamak gerek.

AB’nin ek masrafların yükünü şu aşamada taşıyamayacağı gibi popülist sloganlar, aslında sudan tezler. AB’de masraflar düşük tutulmak isteniyorsa, en çok harcamanın yapıldığı alanlarda kısıntıya gitmek gerekir. AB bütçesinin yaklaşık yüzde 80’i Avrupalı çiftçilere verilen teşviklere ve yapısal açıdan zayıf bölgelerin geliştirilmesine gidiyor. AB bu sübvansiyon çılgınlığının önüne geçmek zorunda. Mayıs ayındaki genişlemenin maliyetinin karşılanabilmesinin tek yolu budur. Böyle yapıldığı takdirde üç yıl içinde Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ye alınması da büyük bir yük getirmeyecektir. Ya da 10-12 yıl sonra Makedonya’nın veya tahminen daha da sonra demokratikleşmiş bir Türkiye’nin üyeliği mali açıdan sorun olmayacaktır.

AB’ye girmek isteyen ülkeler arasında bir tanesinin Merkel ve Stoiber duvarına çarpmaması ise dikkat çekici: Hırvatistan. Bunun bir nedeni, Hristiyan Sosyal Birlik Partisi'nin yönetimindeki Bavyera eyaletinin Zagreb ile sıkı ekonomik ve siyasi ilişkileri olabilir. İkincisi, Merkel ve Stoiber, muhafazakar Hırvat Demokratik Birliği (HDZ) partisinden arkadaşları Ivo Sanader’i yanlarında görmek istiyorlar. O kadar ki, Merkel-Stoiber ikilisi seçim kampanyası spotlarında bizzat Sanader’in reklamını yapmış ve onu bir Avrupalı olarak lanse etmişlerdi. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi Hırvatistan’ın, coğrafi olarak Almanya’ya çok yakın olması.

İşte olayın özü burada. Siyasi açıdan bakıldığında Güneydoğu Avrupa ülkelerinin AB’ye alınmasının alternatifi yoktur. AB bu ülkeleri daha uzun süre dışarıda tutmaya kalkarsa bölgenin yeniden istikrarsızlığa sürüklenmesi riskine girer.

Bu görüş sadece Almanya’da hükümetteki Sosyaldemokratlar ve Yeşiller değil, diğer Avrupa ülkelerindeki çok sayıda muhafazakar parti tarafından da paylaşılıyor. İşte bu yüzden Merkel-Stoiber ve yandaşlarının popülist yaklaşımlarının, Avrupa’da çoğunluğun fikri haline gelme şansı yoktur.

Tekne daha dolmadı. Ancak bu yıl 1 Mayıs’tan sonra diğer yolcuların da yer bulabilmesi için daha yapılması gereken bazı şeyler var. Sadece üye olmak isteyen ülkelerin değil, AB’nin kendisinin de...