1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB yolu garantide değil

Ayşe Tekin / DW7 Mart 2005

Türkiye – AB ilişkileri yeniden ısınmaya başladı. Ankara’ya uzun bir şikayet listesiyle giden AB Troykası yetkilileri, Türk yetkililerle temaslarına başladı. AB ülkelerinin kamuoyunda henüz Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği henüz sindirilememişken, Kadınlar Günü nedeniyle yapılan yürüyüşe polisin müdahale etmesi uluslararası basına da yansıdı. Son gelişmelere ilişkin DW’den Ayşe Tekin’in yorumu...

https://p.dw.com/p/AZxw

“AB Dönem Başkanı Lüksemburg Jean Asselborn, gelecek dönem başkanlığı üstlenecek olan İngiltere’nin Avrupa Bakanı Denis MacShane ve AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, Ankara’da temaslarına başladılar. AB Troykası’nın Ankara’ya, temaslarında Türk yetkililere verecekleri bir şikayet listesiyle gitti. Bunun nedeni ise “Türk kurumlarının müzakerelere hazırlanma süreci ve yeni yasaların uygulanmasındaki yavaşlık” olarak açıklanıyor.

Brüksel’in şu günlerde üzerinde en çok ısrar ettiği konu, Türkiye’nin Birlik ile girdiği Gümrük Birliği sürecini, 25 AB ülkesine genişletmek ve Ankara antlaşmasına ek prokolü imzalamak için elini çabuk tutması. Türk tarafı, bunun pratikte Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanımak anlamına geleceği endişesiyle imza işini yavaştan alıyor. Oysa, Kıbrıs Türkiye - AB ilişkileri önündeki politik sorunlardan biri. Kopenhag Kriterleri arasında olmasa da AB üyesi bir ülke ile ilişkilerdeki sorun, aday ülke Türkiye’nin Brüksel ile ilişkilerini etkileyecektir.

AB tarafı ayrıca kağıt üzerinde Kopenhag Kriterleri’ni yerine getiren Türkiye’nin reform sürecini günlük hayata da yansıtmasını istiyor. İşkenceye karşı daha fazla mücadele, kadın hakları, ifade özgürlüğü, kültürel haklar ve gayrimüslimlerin haklarına ilişkin daha fazla somut adım talep ediyor.

Hafta sonunda tam da bu konulardaki eksiklerin görüntüleri ekrana yansıdı. 8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle yapılan yürüyüşün dağıtılması sırasında göstericilere meydan dayağı atan polislerin görüntüsü Almanya’daki tüm haber bültenlerinde yer aldı. Kürt ve Ermeni kelimeleri yer aldığı için bilimsel adları değiştirilmeye çalışan hyavanlar konusu da Türkiye’nin yaptığı reformların ne kadar özümsenmediğinin göstergesi olarak gazetelerde değerlendiriliyor.

Diğer yandan, Nisan ayı yaklaşırken Almanya’da 1915’te yaşanan “Ermeni Sürgünü” ya da “Soykırımı” tartışılıyor. Fransa’da 29 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Anayasası referandumunun Türkiye’nin üyeliğine “evet” ya da “hayır” referandumuna dönüşmesi olasılığı iktidar partisini yeni çözümler aramaya itiyor. Nitekim Halkçı Hareket Birliği Parti Meclisi Toplantısı’nda dün yapılan oylamada, Türkiye'ye AB'ye tam üyelik yerine "imtiyazlik ortaklik" verilmesi yüzde 90.8 oyla kabul edildi. Bu oylamada da çözülmemiş sorunların rol oynadığı biliniyor.

Türkiye’nin itirazı haklı ve tüm bunlar Kopenhag Kriterleri içinde yer almıyor. Ama bu konulardaki ısrarı ile Almanya ve Fransa gibi iki müttefikinin kamuoyunu, başbakan ve devlet başkanları Türkiye’nin üyeliğinden yana olsalar bile, kaybediyor. Uzun vadede politikacılar da kamuoyunun görüşünü dikkate almak zorunda kalacaklar. Bu bağlamda AB yolunun garanti olduğunu düşünmek yanlış olur."