1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD borç yükü altında

27 Nisan 2011

Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında bütçe açığını kapatma konusundaki çetin tartışmalar devam ediyor. Peki, nasıl oldu da dünyanın ekonomik süper gücü ABD böylesine borçlandı?

https://p.dw.com/p/114pO
Fotoğraf: Gina Sanders/Fotolia

"Borçlanmanın ABD'de uzun bir geçmişi var." Eski başkanlardan Cumhuriyetçi Ronald Reagen 1984 yılındaki ulusa sesleniş konuşmasında şöyle demişti: “Vergileri yükeseltmek, tamamen sorumluluktan kaçmaktır. Devletin gereksiz harcamalarını kesmek bizim seçtiğimiz yol ve bu yoldan gitmeye devam edeceğiz.”

Ronald Reagen, 1981-1989 yılları arasındaki başkanlık döneminde, vergi indirimine giderken, askerî harcamaları artırdı. Reagen, ekonomistlerden Arthur B. Laffer’in teorisini uygulamayı tercih etti. Teoriye göre, vergi indirimi belli bir ölçüye kadar hazineye daha fazla gelir sağlıyor.

USA Präsident Ronald Reagen und George Schultz in Island 1986
Ronald ReagenFotoğraf: AP

Baba Bush'un vaadi

Ancak hazineye daha fazla gelir kazandırma planları tutmadı. O yıllarda Reagen’ın izlediği yol, günümüze kadar ABD’ye gittikçe kabaran bir borç yükü getirdi. Onun başkanlık yıllarında, ülke borçları, gayri safi yurtiçi hasılanın üçte birine ulaştı. Görev süresi dolduğunda ise borç stokunun milli gelire oranı yüzde elliyi aşmıştı.

“Dudaklarımı okuyun…Yeni vergiler gelmeyecek”. Bu ünlü seçim vaadi ise Ronald Reagen’ın ardından Beyaz Saray’a yerleşen, Baba Bush’a ait. Bu sözler, 1988 yılındaki başkanlık yarışının en önemli seçim vaatleri arasında yer alıyor. Seçim analizcileri, George Bush’un, bu seçim vaadi sayesinde Beyaz Saray’a taşındığını ve yine bu vaadi yüzünden ikinci kez Başkan seçilemediğine de dikkat çekiyor.

Nitekim, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ve Amerikan Kongresi’nde çoğunlukta olan Demokratlar, Bush’un, başkanlık koltuğuna oturmasını sağlayan seçim vaadinden caymasına neden oldu. Baba Bush, 1993 yılında görevi Demokratların adayı Bill Clinton’a devretmek zorunda kaldı. Bill Clinton ise başkanlık döneminde yapacaklarını şöyle ifade etmişti: “Benim planlarım devletin borcunu azaltacak. Çünkü, en düşük vergi geliri tahminlerine göre plan yapacağım. Daha öncekilerin aksine, en yüksek vergi geliri beklentilerinin doğru çıkması için dua ederek değil.”

Bill Clinton Pressekonferenz Haiti
Bill ClintonFotoğraf: AP

Clinton vergi indirimine gitti

Clinton’un ardından, babasının izinden giden ikinci Bush göreve başladı. Oğul Bush, 2012 yılına kadar bütçeyi dengelemeyi planladığını açıkladı. Ancak birkaç kez vergi oranlarını düşürdü ve yeni sosyal yardım programları başlattı. Ne var ki 11 Eylül saldırılarının ardından, Bush'un Irak ve Afganistan'a girmeye karar vermesi, devlete pahalıya mal oldu.

George W. Bush'un borçlanmaya katkısı, 80'li yıllardaki Reagan yönetimini aratmadı. ABD Kongresi, ülkenin Bush döneminde tarihinin en yüksek borçlanma oranlarına ulaştığını açıkladı.

Jahrestag Anschläge 11. September Flash-Galerie
11 Eylül saldırıları sonrası düzenlenen operasyonlar devlete pahalıya mal olduFotoğraf: AP

Büyük bir seçim kampanyası ve büyük bir seçmen desteğiyle göreve gelen siyahi başkan Barack Obama ise, daha farklı bir strateji izliyor. Obama, yüksek gelirli Amerikan vatandaşlarından daha fazla vergi alınması gerektiğini savunuyor. ABD Başkanı Obama'nın görev süresi, 1929 Dünya büyük ekonomik bunalımından bu yana ülkenin içinde bulunduğu en kötü şartlarda başladı. Başkanlık koltuğuna oturduğunda, kamu borç yükü, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 85'i oranında seyrediyordu. AB Komisyonunun tahminlerine göre bu oran, bu yıl yüzde 100'e yaklaşacak. Görünen o ki, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, yaklaşık 9,7 trilyon euroluk açığı kapatmak için uzlaşma yollarını denemek zorunda kalacaklar.

© Deutsche Welle Türkçe


Julia Hummelsiep / Çeviri: Gezal Acer

Editör: Ahmet Günaltay