ABD ve İngiltere'de İsrail'in hedef alınmasına karşı

BM Güvenlik Konseyi, Arap ülkelerinin desteğini de arkasına alan Suriye'nin başvurusu üzerine, Ortadoğu'nun kitle imha silahlarından arındırılmasını öngören bir karar tasarısını ele aldı; ancak üstü kapalı biçimde İsrail'i hedef alan tasarı, veto yetkisi bulunan ABD ve İngiltere'nin karşı çıkması nedeniyle oylamaya konulamadı.

Güvenlik Konseyi'ndeki iki yıllık görev süresi yarın akşam dolacak olan Suriye, Libya'nın kitle imha silah programından vazgeçtiğini açıklamasının ardından, nükleer
silahlara sahip olduğu sanılan, ancak varlığının hükümet tarafından resmen doğrulanmadığı İsrail üzerinde baskı oluşmasını amaçlıyor.

Tasarıyı Suriye sundu

Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Fayssal Mekdad, ülkesinin geçen Nisan ayında kaleme aldığı ve Ortadoğu bölgesinin konvansiyonel olmayan her türlü silahtan arınmasını öngören tasarıyı dün Güvenlik Konseyi'ne sundu. Tasarıda ayrıca BM Genel Sekreteri Kofi Annan'dan, Konsey'den geçmesi halinde, karar tasarısının uygulanmasını denetlemesi istendi.

Tasarı üzerindeki kapalı istişare toplantısına girmeden önce gazetecilerin sorularını yanıtlayan Suriye büyükelçisi Mekdad, kitle imha silahları konusunun çok önemli olduğunu bildirdi ve "tüm bu silahlardan arınmış bir bölge oluşturma çağrısında bulunmak, Suriye için stratejik bir politikadır" dedi. Ancak büyükelçi, tasarı üzerinde süratle oylama isteyip istemeyeceklerini söylemek için erken olduğunu kaydetti.

ABD ve İngiltere'nin karşı çıkışı

Amerikalı ve İngiliz diplomatlar ise, Suriye'nin sunduğu tasarıya karşı olduklarını bildirdiler ve tasarının amacını taktir etmekle birlikte, böyle bir önlem almanın bölgede az bir etki yaratacağını savundular.

ABD'nin BM daimi temsilci vekili James Cunningham, bu konudaki tavırlarının Nisan ayından bu yana değişmediğini belirterek, "Suriye tasarısı hem içerik, hem de zamanlama
açısından yanlış" dedi.

Kudüs'te Reuters ajansına bir açıklama yapan İsrail Savunma Bakanlığı danışmanı Uzi Rubin ise, bu yöndeki silahsızlanma çağrılarının İsrail'in politikaları üzerinde bir etki yapmayacağını, zira 500 milyon Müslüman Arab'a karşı, 5 milyonluk İsrail'in sürekli hazır durumda olması ve caydırıcılık gücü bulunması gerektiğini bildirdi.