1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD’nin Irak'taki gizli müttefiği: İran

Peter Philipp24 Ocak 2005

Irak’ta Pazar günü yapılacak ilk serbest seçimler öncesinde, komşu ülkelerin etkisi de gündeme geliyor. Özellikle, Şii damgalı İslam devleti modeline sahip İran’ın çok çeşitli çıkar ve etki olanakları var. Ne de olsa, Saddam Hüseyin’in eski krallığının nüfusunun yüzde 60’ı Şii. Son zamanlarda Washington’dan Tahran’a yönelik tehditlere rağmen, İran şu ana kadar Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri’nin gizli bir müttefiği gibi faaliyet gösteriyor. Bu durumun değişmesi tehdidi mi var? DW'den Peter Philipp, bu sorunun yanıtını arıyor.

https://p.dw.com/p/AZz2

“New Yorker” dergisinin, Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’a karşı olası savaş hazırlıkları hakkındaki haberi, ne kadar heyecan yaratmış ve birçoklarını endişelendirmiş olsa bile, Tahran hayret verecek ölçüde sakin kaldı. Kimileri bunun sadece Amerika Birleşik Devletleri’nin silah şakırtısı olduğunu ve Washington’un bu şekilde İran’la Avrupalıların görüşmelerini baltalamak istediğini savundu. Savunma Bakanı Ali Shamkhani bir adım daha ileri gitti ve İran’ın her türlü olasılığa karşı en iyi askeri hazırlıklara sahip olduğunu belirtti. Afrika gezisinde bulunan Devlet Başkanı Muhammed Hatemi’yse, Irak’taki sorunları nedeniyle Washington’un yeni bir maceraya atılmayacağını söyledi.

Irak’a yönelik bu ima çok yerinde. Çünkü İran modern füzeler geliştirmiş olmanın ve Amerikalılar da dahil olmak üzere, yabancılardan gelecek müdahalelere karşı yekvücut olarak direnmenin yanısıra, Washington’u ciddi şekilde baskı altına alabilecek bir koza sahip: Tahran, Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri’ne ek güçlükler çıkarabilecek güçte.

Eğer İyad Allavi’nin Irak geçici hükümetinin temsilcilerine inanacak olursak, o zaman İran daha şimdiden Irak’a derinden müdahele ediyor ve oradaki gelişmeleri kendi çıkarına etkilemeye çalışıyor. Bugüne kadar Tahran bu haberleri hep yalanladı. Yine de, İran’ın komşu ülkedeki gelişmeler ve olaylara yoğun ilgi gösterdiği tartışılmaz. Onyıllardır süren derin düşmanlıklar, en başta da, uzun süren ve her iki tarafta da çok büyük kayıplara yol açan ilk Körfez Savaşı, İran’da kötü anılar bıraktı. Bu tür olayların bir daha tekrarlanmamasında ve iki ülke arasında nihayet barışçı iyi komşuluk ilişkilerin oluşmasında Tahran’ın doğal bir çıkarı var.

İran’ın “can düşmanı” Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak Savaşı’ndan sonra bu ülkeye yerleşmiş olması ve doğrudan komşu haline gelmesi tabii bununla çelişiyor. Fakat Tahran en azından Irak’taki Şiilerin bir kısmıyla iyi ilişkiler içinde. Ya da, bunların bazı siyasi temsilcileriyle. Irak Şii direniş hareketlerinin en önemlisi SCIRI’nin liderleri uzun yıllar İran’da yaşadı ve hala İran’la iyi ilişkiler sürdürüyor. Amerikalılarla arası açılan, sürgündeki Şii lideri Ahmet Çelebi’nin de Tahran yakın işbirliği yaptığı söyleniyor. O kadar yakın ki, bir keresinde geçici hükümet onu, “devlet sırlarını açıklamak”la suçlayarak, gözaltına bile aldı. Şimdi tekrar gözaltına alınmaya çalışılıyor – sözde geçmişteki karanlık iş iliskileri yüzünden, ama büyük olasılıkla İran’la ilişkileri nedeniyle.

Irak’taki Şiilerin, “İran İslam Devleti”nin bir kopyasının rüyasını kurmadıklarını, Tahran çok iyi biliyor. Buna rağmen, onların duygularını iyi anlıyor ve önümüzdeki seçimlerden önde gelen güç olarak çıkmalarını sağlamaya çalışıyor. Bu nedenle Tahran, şiddet olaylarının Şii bölgelerine de sıçramaması için elinden geleni yaptı. Böylelikle de, istemeden de olsa, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’taki “gizli bir müttefiği” haline geldi. İran, Irak’taki Amerikan işgalini kınıyor, ama buna karşı silahlı direnişe çağrıda bulunmuyor. Çünkü bu tür bir Şii direnişinin, daha çok Şiilere zarar vereceğini biliyor.

Aynı zamanda, ne Mussab El Zarkavi gibi radikaller, ne de Saddam Hüseyin’in eski rejiminin yandaşlarıyla bir ilişki içinde olmak istemiyor. Hatta İran, Amerika Birleşik Devletleri’nin düzenlediği “Irak’a kredi” toplantılarına da katıldı ve iki ülke arasında daha yakın ekonomik ilişkiler kurulmasını önererek destek vermeye çalıştı. Tahran, Irak’ta ve Irak’a yönelik olarak eşi benzeri olmayan bir medya atağına da kalktı. İran televizyonu ve radyoları, Irak’a yönelik çok profesyonel Arapça yayınlara başladı. Bu şekilde İranlılar, Irak medya yelpazesinde çoktan sağlam bir yer edindi.

Bağdat’taki geçici hükümetten ikide bir duyulan İran düşmanı söyleme karşın, Tahran şimdiye kadar Irak’ta durumu yumuşatmaya yönelik bir rol oynuyor. Bunu Washingon da biliyor herhalde. Ama orada, İran’a yönelik bir Amerikan saldırısı durumunda, İran’ın Irak’taki etkisinin kolaylıkla bir silaha dönüşebileceği de biliniyor. Aralarındaki ulusal farklılığı açıkça vurgulamalarına rağmen, Washington’un İran’a savaş açmaya kalkışması halinde, Irak Şiilerinin sessiz kalmayacağı kesin. Böyle bir durumda da, Amerika Birleşik Devletleri Irak’ta, şimdiki sorunları neredeyse zararsız gösterecek bir cehennemle karşı karşıya kalır.