1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD'nin korkuları

Rolf Wenkel / DW16 Eylül 2005

New York’ta süren BM Zirvesi bugün sona eriyor. Genel Sekreter Kofi Annan’a göre, BM’in 60. kuruluş yıldönümü vesilesiyle yapılan zirvede, refomların yapılması ve beş yıl önce kararlaştırılan Milenyum Hedefleri’ndeki kararlılığın altının çizilmesi gerekiyor. DW editörlerinden Rolf Wenkel’ın yorumu:

https://p.dw.com/p/AZtg

“Beş yıl önce BM üyesi ülkeler, milenyuma girerken önlerine bazı hedefler koymuşlardı: 15 yıl içinde yoksulluk ve açlık yarıya indirilecek, dünyada tüm çocukların temel eğitim alması garanti altına alınacak, dünya genelinde kötü hastalıklarla mücade edilecek, anne ve çocuk ölümleri azaltılacak, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmaları desteklenecek ve çevre korunacaktı.

Milenyumda belirlenen bu hedefler için konulan sürenin üçte biri geride kaldı. Her geçen gün ise bu hedeflere ulaşmayı biraz daha zor hale getiriyor. Tüm bu hedefler, iskambil kağıdından yapılan ev gibi darmadağın oldu. ABD, birdenbire altına imza attığı bu hedefleri görmezlikten gelmeye başladı ve BM’yi zayıflatmak ve kararsız biçimde ortada bırakmak istedi. New York’taki zirve sonrasında kapanış bildirgesinin uzun olup, Milenyum Hedefleri’nin tek tek sayılması yerine, üç sayfa ile geçiştirilmesini talep etti.

Ancak uluslararası devletler topluluğu, ABD’nin bu tavrına cesur biçimde karşı koydu. Zirve şunu gösterdi: Yaşama geçirilmesi istenen kalkınma hedefleri üzerinde oynanamaz, bunu bozmak isteyenler izole olur. Yoksulluk ve açlığı 2015 yılına kadar yarı yarıya indirme hedefi, süper güç ABD istese bile, uluslarararası gündemden çıkarılamaz.

Bir psikiyatriste sorulsa, Bush yönetimine, gerçeklerden uzaklaştığı, mübalağalı düşüncelere ve paranoyaya kapıldığı teşhisini koyardı. Dünyada her gün 30 bin çocuk açlık ve tedavisi mümkün hastalıklar yüzünden ölüyor ve birileri dünya üzerindeki yoksulluğu yok sayıyorsa, o zaman gerçeklerden uzaklaşmış demektir. Ayrıca kim, ABD’nin 500 milyar dolarlık askeri bir bütçe ile kendi demokrasi ve özgürlük anlayışını dünyada hakim kılmak istiyorsa, o zaman mübalağalı düşüncelere kapılıyor demektir.

ABD’ye konulan üçüncü teşhis ise korku. Doğal olarak Bush yönetimi, BM’nin sergilediği çok taraflı ve çok yönlülükten korkuyor ve bunun kendi hegamonyası için tehdit olduşturduğunu düşünüyor. Oysa kalkınma politikalarının yanı sıra BM’deki reform planları, Güvenlik Konseyi’nin gelecekteki yapısı, dünya genelinde güvenlik sorunu ya da terörizme mücale gibi sorunlar, kalkınmakta olan ülkelerle yapılacak işbirliği sayesinde ortadan kaldırılabilir. Yani, bu sorunların çözümü, açlık, yoksulluk ve hastalıklarla mücadeleye bağlı.

Amerikan yönetimi kendi huzuru ve dünyaya sergilediği imaj zarar görmesin diye, açlığın saklanması gerektiğine inanıyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir kasırga, ABD’de medeniyetin ince örtüsünü silip attı. Hırsızlık, cinayet, yağmalama olayları ve herşeyden önce de ABD’nin kendi ülkesinde görmek istemediği yoksulluk gözle görülür biçimde su yüzüne çıktı.

Dolayısıyla korku, kötü bir akıl hocası. Arasıra insanın yanıbaşındaki çözümleri görmesini de engelleyebiliyor. ABD anlaşılır nedenler yüzünden güvenlik ve terörizmle mücadeleye önem veriyor. Eğer durum böyleyse, o zaman yoksullukla mücadele için kolları sıvamalı. Çünkü yoksulluk, kıskançlık, nefret, şiddet ve terörizme zemin hazırlıyor. ABD, Bağdat’ta güvenliği sağlamak için 80 milyar dolar harcıyor ama başarılı olamıyor. Oysa bu miktar tüm kalkınma yardımlarının iki katına çıkmasına yardım edebilir ve böylelikle yoksullukla mücadele edilebilir.

Kalkınmakta olan ülkeler milenyum bildirgesinde, zengin ülkelerin gelirlerinin yüzde 0.7’isinin kendilerine verilmesi kararından memnuniyet duymuşlardı. Bu gerçekten alçakgönüllü bir rakam. Çünkü sanayi ülkeleri daha ucuza kendi dünya düzenlerini sağlamayı başaramazlar. Ancak ABD bu alçakgönüllü talebe yanıt verip, üzerine düzen sorumluluğun altına imza atmak istemiyor. Korku insanı kör yapıyor."