1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB’yi bekleyen yığınla sorun var

Ajanslar5 Ekim 2005

Zorlu Türkiye kararından sonra AB’nin yine kendi sorunlarıyla uğraşma zamanı geldi. Avusturya ile 30 saatlik maraton şeklinde geçen uzlaşma arayışını mutlu sona ulaştırmayı başaran İngiltere’nin dönem başkanlığı sona ermeden ele alması gereken bir yığın sorun var...

https://p.dw.com/p/AaVM
Avrupa Birliği'nin Türkiye'den sonra diğer sorunlara yoğunlaşması gerekiyor
Avrupa Birliği'nin Türkiye'den sonra diğer sorunlara yoğunlaşması gerekiyorFotoğraf: AP

Avrupa Birliği, Türkiye ve Hırvatistan’a, Bulgaristan ve Romanya’nın da katılmalarıyla 2007 yılında üye sayısının 27’e yükseleceği Avrupa kulübüne katılma umudu verdi. Ama AB, Türkiye gibi dev bir ülkeyi bünyesine dahil etmeye acaba hazır mı?

AB’nin Türkiye politikasını bu şekliyle sürdürmesi durumunda müzakere sürecinin Birlik bütçesine her yıl 27 milyar Euro’ya mal olacağını belirten diplomatlar, Birlik’in bu yükü sırtlayacak durumda olmadığı kanısında. 2007 yılı bütçesini bile kararlaştıramamış olan AB’nin, Romanya ve Bulgaristan’ın da katılımıyla 30’a yakın üyeyi yönetecek kurumsal yapılanmasını tamamlayacak olan Avrupa Anayasası’na kavuşup kavuşmayacağı bile belli değil.

Dönem başkanı ve acil sorunlar

İngiltere Dışişleri Bakanı Straw, AB’den ve yıl sonuna kadar sürecek olan ülkesinin konsey dönem başkanlığından duyulan şüphelere tepki göstermiyor. Bütçe anlaşmmazlığıyla ilgili soruları, “geçmişte de bu tür sorunlar çıkmıştı” diyerek geçiştiriyor ve gündemdeki problemlerle uğraştıklarını belirttikten sonra gazetecilere, Türkiye ile ilgili başka soruları olup olmadığını soruyor.

Soğukkanlı İngilizler’in Temmuz başında konsey dönem başkanlığını Lüksemburglular’dan devralmalarından sonra, bütçe krizi sanki Birlik Avrupası’nın gündeminden düştü. Ancak Başbakan Tony Blair, ay sonundaki Birlik zirvesinde mali sorunları ve anayasa krizini değil sosyal politikaları tartışmak istiyor.

İngiltere’nin altı ayı boşa mı gitti

Hampton Court’taki zirvede en azından Birlik liderlerinden bazıları sadece genel siyasi konular hakkında felsefe yapmakla yetinmeyip, anayasa kriziyle ilgili olarak hangi sonuçlara vardığını Blair’den öğrenmek isteyecekler.

Brüksel’deki diplomatlar, konsey dönem başkanının bu hayati konuyu sümenaltı etmesinin endişe verici olduğunu ve Türkiye konusunun son anda tatlıya bağlanmış olmasına rağmen, İngiltere’nin kriz yönetimindeki ustalığından kuşku duyulduğunu dile getiriyorlar. Londra yönetimi, Avusturya’nın Müzakere Çerçeve Belgesi ile ilgili rezervleri karşısında uzun süre susmuş ve bıçak kemiğe dayandıktan sonra konuya el atmıştı.

Türkiye ve Avrupalı’nın sesi

Birlik üyeleri 70 milyonluk nüfusu ve ekonomik meseleleri kadar parlak büyüme potansiyeli ile de Türkiye’nin kervana katılmasından sonra köklü reformların kaçınılmazlaştığını belirtiyorlar. Brüksel’deki yetkililer herşeyi oluruna bırakma zamanının geçtiğini ve Avusturya’nın ‘müzakereleri otomatikman üyelikle sonuçlandıran’ mekanizmanın değiştirilmesi yönündeki girişiminin aslında çoğu üye tarafından benimsendiğini ifade ediyorlar.

“Avrupa daha ne kadar AB kaldırabilir?” sorusu öncelikle eski üyelerde halkın büyük çoğunlukla Türkiye’nin üyeliğine karşı olması bakımından yeniden önem kazandı. Politikacıların göklere çıkardığı Avrupa Anayasası’nın Fransa ve Hollanda’da ret edilmesinden sonra, ‘halkın sesine kulak vermek gerektiğini’ başkentler de idrak etmeye başladı.