1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

051009 Bildung Namen

5 Ekim 2009

Almanya'da yapılan bir araştırma belli başlı isimlere sahip olan Alman çocukların okullarda birçok önyargıyla karşı karşıya kaldığını ortaya koydu.

https://p.dw.com/p/JyNp
Fotoğraf: DPA

Kevin ve Chantal, Almanya'da toplumun eğitimsiz alt tabakalarında en sevilen isimler olarak etiketlenmiş durumda. Ancak toplumdaki önyargılar bir yana, bir ilkokul öğretmeninin de öğrencisini adının çağrıştırdıklarına göre değerlendirmesi sorunu farklı bir boyuta taşıyor.

Klassenarbeit in Leipzig
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

Almanya Oldenburg Üniversitesi'nden pedagoji profesörü Astrid Kaiser, 500 öğretmenin görüşlerinin değerlendirildiği araştırmada, öğretmenlerin öğrencilere yaklaşımında isimlerin etkisini inceledi. Araştırmanın sonuçlarına göre, öğretmenler bazı isimler ile bazı davranışları ilişkilendiriyor. Kaiser, bunun yanlış tespitlere yol açabileceğini, öğrencilerin notlarını ve okuldaki başarısını olumsuz etkileyebileceğini belirtiyor:

“Evet, bunun bir grup olduğu söylenebilir. Kevin, Chantal, Mandy, Jacqueline ve Justin gibi isimler saygısızlık, yaramazlık, tembellik gibi özelliklerle ilişkilendiriliyor. Hanna, Sofia, Charlotte gibi kız isimleri ya da Maximilian, Alexander, Jacob, Lucas, Simon gibi erkek isimleri ise çalışkanlık, sevimlilik, terbiyeli olma gibi olumlu özelliklerle bağdaştırılıyor.”

"Kevin adı bir teşhis"

Schüler üben die neue Rechtschreibung
Fotoğraf: AP

Araştırmada öğretmenlerden tecrübelerini ve değerlendirmelerini yansıtmaları istenmiş. Astrid Kaiser, çarpıcı sonuçlarla karşılaştıklarını ifade ediyor: “İlk soru şuydu: Çocuğunuza asla vermeyeceğiniz isimler hangileri? Bu soruya verilen yanıtlarda hep aynı isimlere rastladık. Daha sonra öğretmenlere neden bu isimlerden kaçındıkları, bu isimlerle neyi bağdaştırdıkları soruldu. Özellikle bu tutumun nedeni bizim için çok önemliydi. Öğretmenlerin çoğu “Kevin adında davranışları göze batan pek çok öğrencim var" diye yanıtlıyor. Bu çağrışımın istisnası yok ve ortaya şu korkunç cümle çıkıyor: ‘Kevin bir isim değil, bir teşhis.'"

Öğretmenler önyargılı

Lehrerin vor Klasse
Fotoğraf: Bilderbox

Astrid Kaiser, Almanya'da daha önce de önyargıları ve önyargıların etkilerini inceleyen pek çok araştırma yapıldığını, bu araştırmalarda, öğretmenlerin öğrencilere ailelerinin durumunu ölçüt alarak yaklaştığının ortaya çıktığını söylüyor. Örneğin iyi ailelerden gelen öğrencilerin kompozisyonları, daha olumlu değerlendiriliyor. Pedagoji profesörü Kaiser tarafından yürütülen araştırma ise Almanya'da büyük yankı buldu. Eğitim ve Bilim sendikası araştırmayı ‘genelleme eğiliminde ve aşağılayıcı' olarak nitelerken, öğretmenlerin çoğu bunun bir hakaret olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Uzman Kaiser, araştırmaya farklı tepkiler aldıklarını söylüyor: “O kadar çok mail aldım ki, bütün hayatım boyunca okusam bitiremem. Çoğu önyargıları doğrular nitelikteydi. Hatta bir diş doktoru şöyle yazmış: Adı Kevin olan çocukların dişleri çürük, bu böyle.”

Eğitim sisteminde bilinç faktörü

Astrid Kaiser, Kevin ya da Chantal adında pek çok başarısız öğrenci bulunduğunu inkar etmiyor, ancak öğretmenlerin önyargıların etkisinde kalmaması gerektiğini vurguluyor: "Ben önyargıların bilincinde olunan bir eğitim anlayışının yerleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani, her insanın önyargılarının olduğu bilinmeli ve buna göre hareket edilmeli. Önyargıların varlığının kabul edildiği ve buna uygun bir bilinç geliştirilen eğitim programları var; bunlar üniversitede de ders programlarında seçmeli olarak bulunuyor. Ancak beni kızdıran bu derslerin seçmeli olması. Bu tür derslerin öğretmenlerin eğitiminde zorunlu tutulması gerekir. Çünkü orta sınıftan gelen öğretmenler, toplumun daha alt kesimlerindeki öğrencileri ve onların davranışlarını anlayamıyorlar, bu onların dünyası değil.”

Günter Birkenstock / Çeviri: Başak Özay

Editör: Beklan Kulaksızoğlu