1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkçe isimlerin gizemi

27 Mayıs 2013

Dilbilimciler Türkçe isimlerin bireylerin kişilikleri ve eğilimlerini yansıttığına dikkat çekiyor. Verilen isimler, Türk toplumuyla gittikleri coğrafya arasındaki etkileşimi ortaya koyuyor.

https://p.dw.com/p/18f7f
Ausschnitt: ARCHIV - Sechs Säuglinge liegen in der Kinderabteilung der Universitätsfrauenklinik Leipzig (Foto vom 31.07.2003). Sofie oder Sophie und Maximilian waren 2010 die beliebtesten Vornamen für Babys in Deutschland. Das hat die Gesellschaft für deutsche Sprache in Wiesbaden ermittelt. Sie habe dafür Daten von bundesweit rund 330 Standesämtern ausgewertet, teilte die Gesellschaft am Donnerstag (03.03.2011) in Wiesbaden mit. Foto: Waltraud Grubitzsch dpa (zu dpa 0388 vom 03.03.2011) +++(c) dpa - Bildfunk+++
Vorausgesagter Baby-Boom nach WM blieb in NRW bislang ausFotoğraf: picture alliance/dpa

Dilbilimciler, Türkçe isimlerin doğrudan ya da metaforik olarak mutlaka bir anlam taşıdığını belirtiyor. Bu geleneğin eski Türk inanışlarından, İslam inancına kadar hiç değişmediğine dikkat çeken bilim insanları, bugün de Türkçe isimlerin aynı anlayışla şekillendiğini kaydediyor.

Türkolog Dr. Aliye Mehrebani de söz konusu anlayışın eski Türk geleneklerine dayandığını “Eski Türklerde ön isimlerin gizli güçleri olduğuna inanılırdı. Çocuklara verilen isimlerin onları şekillendirdiği, onların kaderlerini belirlediği düşünülürdü. Bu nedenle isimlerin anlamlı olması Türkler için son derece önemliydi” sözleriyle aktarıyor.

Leipzig Üniversitesi İsim Danışma Merkezi’nden dilbilimci Gabriele Rodriguez de Türk kültüründe isimlerin özel bir yeri olduğunu belirterek, “Uzun yıllardır yaptığım çalışmalara göre Türkçe isimler öncelikle sahibini yansıtmalı, belki de onun arzu edilen karakterini işaret etmeli, ailesini, kimliğini vurgulamalı. Bu yolla kişilerle ilgili çıkarımlar yapmak dahi mümkün” diyor.

Babys Hand in Mamas Hand - swed - Fotolia
Fotoğraf: Fotolia/swed

İsimlerle ilgili araştırmalar yapan Dr. Aliye Mehrabani, Türkçe isimlerin dün olduğu gibi bugün de anlam taşıdığını, hatta ebeveynlerin çocuklarına verdikleri adlarla kendi dünya görüşlerini, politik ve dini eğilimlerini de yansıttıklarını ifade ediyor: “Muhafazakâr aileler genelde İslam dininde öne çıkan isimleri tercih ediyor: Muhammed, Ahmet, İslam, Ayşe gibi. Liberal dünya görüşünü savunan aileler ise Barış, Özgür benzeri ya da tamamen yeni türetilmiş isimleri çocuklarına veriyor.”

İsimlerin izinde yarım asırlık göç serüveni

Türkçe isimlerin zaman ve mekâna bağlı olarak değişen anlamlarına da değinen dilbilimciler, bu bağlamda yarım asırdır Almanya’da yaşayan Türklerin hem bulundukları toplumu etkilediklerine hem de bu toplumla yeniden şekillendiklerine dikkat çekiyor.

Dilbilimci Gabriele Rodriguez, Türklerin çocuklarına verdikleri isimlerin izini sürerek, onların Almanya’daki sosyal durumları hakkında önemli sonuçlara varılabileceğini kaydediyor: "60'lı 70'li yıllarda gelen birinci nesil Türkiye’ye geri dönmeyi planladığı için çocuklarına vatanı ya da memleket hasretini çağrıştıran isimler vermişlerdir; Hasret, Sıla, Vatan, Özlem gibi. 80'li yıllarda Almanya’da kalıcı olmaya karar veren Türkler, bu kez kültürlerini yabancı bir kültür içinde muhafaza etme çabasıyla Türk-İslam sentezli isimlere yönelmişlerdir; Furkan, Kaan, Emine, Nisa gibi. 90'lardan bugüne gelen sürece baktığımızda ise Türk ailelerin çocuklarına çift isimler verdiklerini görüyoruz. Bu isimlerden biri mutlaka geleneksel dini isimler diğeri de genelde Avrupai isimlerle ses benzerliği bulanan isimler. Tıpkı Dennis-Deniz, Susan-Suzan, Can-Jan, Selina-Selin gibi."

Bazen Almanların da adı geçen isimlerin Türkçe versiyonlarını seçtikleri söyleyen Gabriele Rodriguez bunun iki kültürün karşılıklı etkileşiminin güzel bir örneği olduğunu dile getiriyor. Rodriguez ayrıca belirli isimlerden türetilen yeni isimlerin son yıllarda Türkler arasında oldukça yaygın olduğunu belirtiyor: "Bunlar özellikle Can, Su, Nur, Naz isimlerinden türetilen isimler: Canberk, Efecan, Nursena, Elanur, Nisanur, Sudenaz, Cansu, Elif-su gibi.”

Deutsch-türkische Schulklasse in Berlin Rami (l) schaut in das Lesebuch von Kalle und verfolgt aufmerksam die Worte, die sein deutscher Schulkamerad liest (Foto vom 29.10.1998). Beide Jungen lernen in der Klasse 3a der Nürtingen-Grundschule in Berlin-Kreuzberg. Hier sitzen deutsche und ausländische Kinder seit der 1. Klasse nebeneinander und absolvieren den gleichen Unterrichtsstoff. An der Schule wird - auch in der Klasse 3a - nach der modernen Unterrichtsform der italienischen Ärztin Montessori unterrichtet. Den individuellen Neigungen der Schüler soll dabei mehr Spielraum gegeben werden.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Doğru telafuz etmek gerekiyor

Dilbilimci Rodriguez, başta soyadları olmak üzere, Almanca’da olmayan sesler nedeniyle yanlış telaffuz edilen isimlerin doğru söylenmesi için özen gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.

Rodrigues, “Türkçe’de bulunan ancak Almanca’da bulunmayan ı,ş,ç sesleri nedeniyle Almanlar bazı isimleri yanlış söylüyor. Coşkun isminin Koskun, Ercan isminin Erkan şeklinde söylenmesi gibi. Bu konuda en fazla dikkat etmesi gereken kişiler ise bana göre, isim sahipleri. Zira bazen isim sahiplerinin de telaffuzu sürekli düzeltmekten sıkıldıklarından olsa gerek, isimlerini Almanlar gibi telaffuz etmeyi tercih ettiklerine şahit oluyoruz. Bunu isimler adına tehlikeli buluyorum. Çünkü zaman içinde yanlışlar kalıcı hale geliyor ve nesillere aktarılmak istenen isimler, anlamlarını yavaş yavaş yitirebiliyor” diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Özlem Coşkun

Editör: Başak Sezen