1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AfD Berlin'de de güçlü destek buldu

18 Eylül 2016

Sağ popülist parti Almanya için Alternatif (AfD) Mecklenburg-Vorpommern’den sonra Berlin eyalet seçimlerinde de büyük bir başarı elde etti. DW'den Kay-Alexander Scholz, AfD'yi anlatıyor.

https://p.dw.com/p/1K4XL
Fotoğraf: Reuters/F. Bensch

Berlin eyalet seçimlerinde ilk hesaplamalara göre oyların yaklaşık yüzde 12'sini alan AfD seçim yarışını Hür Demokratların (FDP)önünde tamamladı. Sağ popülist çizgideki parti böylece iki hafta sonra tekrar bir eyalet seçiminde büyük başarı elde etmiş oldu ve eyalet meclisine girmeyi başardı. AfD, Mecklenburg-Vorpommern eyaletinde 4 Eylül tarihinde yapılan seçimlerde, yüzde 20,8'lik oy oranıyla ikinci parti olmuş ve CDU'yu geride bırakmıştı. Peki, partiye, kimler oy veriyor? AfD ne kadar tehlikeli ve ne kadar kalıcı?

Alman siyasetinin yeni yüzü: AfD

Kısaca AfD olarak anılan Almanya için Alternatif partisinin geçen ay itibariyle yaklaşık 23 bin 500 üyesi var. Avrupa Parlamentosu'na iki milletvekili yolladı. Alman eyalet meclislerine 104 milletvekili gönderdi. Berlin ile birlikte 16 eyalet meclisinden 10'unda grubu bulunuyor. Ayrıca belediye meclislerinde 700 dolayında üye ile temsil ediliyor.

AfD siyasi yelpazenin sağında yer alıyor. 2013 yılının başında kurulan parti, Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Ulusal Cephe (Fransa) ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) gibi sağ popülist oluşumlara yakın duruyor. Birçok uzman AfD'nin ortaya çıkışında Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi'nin liderliğini de yapan Angela Merkel'in politikalarının etkili olduğu görüşünde. Merkel, 2005'te Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra partisini bir modernleştirme sürecine tabi tuttu, CDU'yu daha merkeze yönlendirdi. Bu, sağ cenahta bir boşluğa neden oldu. Merkel, başbakanlığı sırasında nükleer enerjiden çıkış ya da askerlik mecburiyetine son verilmesi gibi kararları uyguladı. Bu kararların muhafazakâr dünya görüşlerini sarstığına inanan bazı seçmenler ise siyasi açıdan bir boşluğa sürüklendi.

Başta Euro kurtarma politikası olmak üzere 2008 sonrası uygulamaya konan kriz yönetimi, Merkel'in politikalarına karşı muhalefetin gelişmesine yol açtı. Almanya'nın bu krizlerden etkilenmemiş olması da muhalefetin büyümesine engel olamadı. İktisatçı Bernd Lucke 2013 yılı başında hoşnutsuz ve eleştirel bu muhalifleri toparlamayı başardı. AfD'nin temeli böyle atıldı.

AfD'nin iki kanadı

AfD, 2013 yılının Eylül ayında yapılan federal meclis seçimlerinde kıl payı yüzde 5 seçim barajına takıldı. Bu seçimde liberal Hür Demokrat Parti (FDP) de Federal Meclis’e girmeyi başaramadı. Bunun da etkisiyle çok sayıda FDP taraftarı AfD'ye katıldı. Bu merkez-liberal kanat, AfD'de hala varlığını koruyor.

Ancak daha başından itibaren "Almanya'nın yeni sağı" adı verilen oluşum AfD'yi siyasi yuva haline getirmeye çalıştı. Yabancı düşmanı ve gerici bir dünya görüşüne sahip bu oluşumun bünyesinde muhtelif küçük siyasi parti, grup ve aydınlar yer alıyor. Bernd Lucke, Frauke Petry, Bernd Höcke ve Alexander Gauland gibi AfD liderleri, daha fazla oy toplamak için bilinçli olarak bu aşırı sağcı oluşuma da hitap ettiler. "Avrupa'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar Hareketi" (Pegida) ile de bağlantılar kuruldu.

AfD'nin siyasi yelpazenin ne kadar sağında yer alacağına dair patlak veren parti içi çekişmeden Petry zaferle çıktı. Kurucu başkan Lucke bunun üzerine AfD'den ayrıldı. "Alpha" adıyla kurduğu parti ilgi görmedi. Ancak çekişme AfD'yi anketlerde yeniden küçük bir parti seviyesine düşürdü.

Başarının nedenleri

Sığınmacı krizi AfD için adeta bir katalizör görevi gördü. Almanya genelinde hemen tüm siyasi partilerce savunulan "hoşgeldin kültürü"ne karşı çıktı. Bu, partinin kamuoyu yoklamalarında iki haneli oranlara yükselmesini ve önde gelen eyalet meclislerine girmesini sağladı. Böylece AfD kurumlaştı, organizasyonunu tamamladı ve kamudan teşvik paraları aldı. Parti, kamuoyunda ise birbiri ardına tabuları yıkarak daha fazla seçmenin ilgisini çekti.

Diğer partiler uzun süre AfD'yi yok saymaya çalıştı. Partinin yeni iç kavgalarla bölünmesi umuldu. Alman medyasında radikal sağcı eğilimleri ya da iç çekişmeleriyle haber oldu. AfD ise buna tepki olarak Pegida hareketinin "yalancı basın" sloganını devraldı.

Medya, AfD'nin tabanını ise hemen hiçbir şekilde ele almadı. Medyanın olumsuz haberlerine rağmen büyük çoğunluğunu varlıklı kentlilerin oluşturduğu AfD mensupları yerel düzeyde sempati toplamayı başardı. AfD için siyaset yapanlar arasında çok sayıda doktor, avukat ve işadamı var. Partinin ilerleyişini borçlu olduğu özelliklerden biri de bu. Mecklenburg-Vorpommern eyaletinde öne çıkan milletvekili adaylarına bakıldığında da bu özellik tekrar belirginleşiyor. AfD, kuzeydoğuda CDU ve FDP için ciddi birer tehdide dönüştü.

AfD'ye kim oy veriyor?

AfD her yaş grubundan destek alıyor, bunlar arasında gençler de var. "Genç Alternatif" isimli gençlik örgütüne solcu ve yeşil olarak algılanan Almanya'daki ana akıma karşı çıkanlar katılıyor. Doğu Almanya'nın bazı bölgelerinde her üç gençten biri AfD'ye ya da daha sağdaki Nasyonal Demokrat Parti'ye (NPD) oyunu veriyor.

Oy vermeyenler, AfD için bir başka potansiyel olarak görülüyor. İki Almanya'nın birleşmesinden mağdur olanlar ile genelde aldıkları kötü eğitim nedeniyle küreselleşme sürecinin kaybedenleri bu gruba dahil ediliyor. "Rusya Almanları" gibi bazı göçmen grupları arasında da AfD'nin yaygın şekilde taraftara sahip olduğu dikkat çekiyor.

Seçim analizleri, her partiden AfD'ye seçmen kayması olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle parti, kamuoyu yoklamalarında yüzde 20'yi aştığı doğuda bazı gözlemciler tarafından daha şimdiden bir halk partisi olarak değerlendiriliyor.

Bundan sonra ne olacak?

AfD'nin parti programını tamamlayabilmesi uzun zaman aldı. Öncelikle hoşnutsuzlara hitap eden bir parti olmak isteniyordu. Her şeyin net olarak ortaya konduğu bir parti programı bu kapsamda yapıcı olmayabilirdi.

Partinin kuruluşundan tam 3 yıl sonra, Nisan 2016'da programı kabul edildi. Program, gericilikle muhafazakârlık ve liberallik arasında gidip gelen bir belgeydi. Şu sıralar kamuoyunda göç, İslam ve iç güvenlik konuları öne çıkıyor. Popülistler kendilerine has özellikle kamuoyunda ilgi çeken konulara yöneliyor.

Birçok siyaset bilimci AfD'yi artık Alman siyasetinin sabit büyükleri arasında sayıyor. Buna karşılık AfD liderliği için verilen kavganın küçümsenmemesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Baden-Württemberg'de AfD eyalet meclis grubunun ikiye bölünmesiyle sonuçlanan kavga, parti içi çatışmanın alabileceği boyutları ortaya koymuştu. Parti lideri Petry, kendisine karşı bayrak açan, yardımcısı Meuthen'in hedefi olmuştu.

Petry de Merkel gibi tarihe karışan Doğu Almanya'da dünyaya gelip yetişti. Her iki siyasetçi de doğa bilimleri eğitimi gördü. Petry, halen ılımlı bir çizgi izliyor. Rotasını belirlerken on yıllardır Avusturya siyasetinin bir parçası olan FPÖ'yü dikkate alıyor. Petry'nin iş başında kalmaya devam etmesi halinde AfD ılımlı neo muhafazakar profil sergilemeye devam edecek. Aksi halde daha radikal güçler etkili olacak.

Partinin geleceği kendi dışındaki siyasi gelişmelere de bağlı olacak. Yeni terör saldırıları meydana gelecek mi? Sığınmacı sayısında nasıl bir gelişme olacak? Entegrasyonun nasıl üstesinden gelinecek? AfD'nin 2017 Eylül'ünde yapılacak seçimler sonrasında Federal Meclis’te hangi oranda temsil edileceği birçok faktöre bağlı olacak.

© Deutsche Welle Türkçe
Kay-Alexander Scholz