1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AİHM türbanda Türk yargısını izliyor

Kayhan Karaca/Strasbourg21 Eylül 2007

1990'lardan bu yana Türkiye'de türbanın kamusal alanda kullanımı konusundaki davalara bakan AİHM'in kararlarında Türk yargısının, özellikle de Anayasa Mahkemesi'nin hükümlerinin benimsendiği görülüyor.

https://p.dw.com/p/BiAD
Türbanlı ders verdikleri için görevden uzaklaştırılan öğretmenlerin başvuruları geri çevriliyor.
Türbanlı ders verdikleri için görevden uzaklaştırılan öğretmenlerin başvuruları geri çevriliyor.Fotoğraf: AP

1998 öncesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gelen başvuruların kabul edilebilirliğini inceleyen Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, konu hakkında ilk olarak 1990 yılından itibaren Senay Karaduman ve Lamiye Bulut adlı Türk vatandaşlarının türbanlı kimlik fotoğrafıyla üniversite diploması talebine ilişkin başvurularını ele aldı.

Komisyon, türbanlı çekilmiş kimlik fotoğrafıyla diploma alamadıklerı için din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiğini savunan Karaduman ve Bulut'un başvurularını, "Laik bir üniversitede eğitim görmeyi seçen öğrenciler üniversitenin kurallarına da uymakla yükümlüdürler" gerekçesiyle reddetti.

Gerekçeli kararda, "Nüfusunun çoğunluğu belirli bir dine mensup olan bir ülkede, bu dinin sembol ve vecibelerinin yer ve biçim kısıtlaması olmaksızın gösterilmesi ve yerine getirilmesi, bu dini uygulamayan veya başka bir dine mensup kişiler üzerinde baskı oluşturabilir" ifadelerine yer verilmiş ve türbanlı kimlik fotoğrafıyla diplomanın reddedilmesinin din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olmadığı not edilmişti.

“Şahin kararı yeşil ışık değil“

AİHM, üniversitede öğrencilere yönelik türban yasağı konusundaki ilk başvuru olan Leyla Şahin davasında da aynı hükümlere yer verdi. Mahkeme, 2005 yılında nihaileşen bu kararda, her ne kadar Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında sadece Türkiye, Arnavutluk ve Azerbaycan'daki üniversitelerde türbanla ilgili düzenlemeler bulunduğunu not etmiş olsa da, toplumda dinin yorumlanışı ve kamusal alanda dini inançların ifadesinin etkileri üzerinde Avrupa genelinde müşterek bir uygulama bulunmadığını vurguladı.

AİHM, bu davayla ilgili kararında, "başkalarının hak ve özgürlüklerini ve kamu düzen ve güvenliğini korumak amaçlı ise demokratik bir toplumda devletin üniversitelerde türbana yasak getirebileceği" hükmünde de bulundu.

Strasbourg yargıçları, türban yasağıyla ilgili uygulamanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ne din ve vicdan ne de eğitim özgürlükleriyle ilgili maddelerini ihlal etmediği sonucuna vardı. Ancak AİHM kulislerinde, Leyla Şahin kararının kesinlikle "türban yasağına yeşil ışık" olarak okunmaması gerektiği söyleniyor.

İmam hatip liselerindeki türban yasağı da ilk olarak 94 öğrenci tarafından 2002 yılında AİHM gündemine taşındı. Mahkeme, büyük ölçüde Leyla Şahin davasındaki gerekçelerine dayandırdığı kararında, İmam hatiplerde Kuran dersleri dışında uygulanan türban yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olmadığını belirtti ve başvuruyu blok halinde reddetti.

“Eğitimciler nötr olmalı“ vurgusu

90'lı yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde profesörlük yaptığı tarihlerde başında türbanıyla derslere girdiği için kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı davranmakla suçlanan Sevgi Kurtulmuş'un 2001 yılında yaptığı başvuru da 2006 yılında AİHM tarafından geri çevrildi.

Bu karara gerekçe olarak, kamuda çalışanların, özellikle de kamusal eğitimde görev yapan memurların, nötr olmaları gerektiği ve laiklik ilkeleri gösterildi. Kararda, demokratik bir devletin kamu çalışanlarından anayasal ilkelere sadık kalmalarını talep etme yetkisi bulunduğu da vurgulandı.

AİHM, imam hatip liseleri ve üniversitelerde türbanlı ders verdikleri için görevlerinden uzaklaştırılan öğretmenler tarafından yapılan dava başvurularını da, aynı gerekçeyle, sistematik olarak geri çeviriyor.