1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

15.10.2012 - Alman basınından özetler

15 Ekim 2012

Bugünkü Alman basınında Suriye krizinde Türkiye’nin ve büyük güçlerin rolü öne çıkan yorum konusu.

https://p.dw.com/p/16PzN
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Köln’de yayımlanan Kölner-Stadt-Anzeiger gazetesinin Suriye krizi kapsamında Türkiye’nin izlediği Kürt politikalarına ilişkin yorumu şöyle:

“Suriye'nin kuzeyinde iç savaşın gölgesindeki gelişmeler Ankara’da son derece tehditkâr olarak algılanıyor ve Türkiye Başbakanı bu gelişmelere tepki gösteriyor. Erdoğan’ın tam da şu sıralarda bir barış girişiminde bulunmak istemesinin güçlü kişisel nedenleri de var. Başbakan Erdoğan 2014 yılında cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmek istiyor ve bunun öncesinde de anayasada değişikliğe giderek cumhurbaşkanının yetkilerini genişletmek niyetinde. Ancak şimdiye kadar cumhurbaşkanlığı görevini yürütmüş olan, Erdoğan’ın siyasi yol arkadaşı Abdullah Gül’ün bu makamı mücadele etmeden Erdoğan’a bırakıp bırakmayacağı henüz açıklık kazanmış değil. Kürt sorununun çözümü ile Erdoğan her halükârda cumhurbaşkanlığı makamına ulaşma şansını artırmış olacaktır. Hatta bunun da ötesinde adını tarihe de yazdırabilir.”

Bonn’da yayımlanan General-Anzeiger gazetesi de, Suriye-Türkiye anlaşmazlığına değindiği yorumunda özetle şu görüşlere yer veriyor:

“Türkiye’nin Nobel Barış Ödülü’ne lâyık görülen AB’ye üyelik konusunda ne ölçüde olgunlaşmış olduğunu, ülkenin izleyeceği Suriye politikaları belirleyecek… . Hem bölgesel, hem de küresel düzeyde birbirine hasım olan ve gittikçe istikrarsız duruma gelen iki blok karşı karşıya bulunuyor. NATO’nun Türkiye’yi Suriye’ye karşı koruyacağını ve savunacağını açıklaması, bölgede büyük güçler adına savaşmaya hazır grupları devreye sokabilir. Ve bu durumda küçük bir kıvılcım, zincirleme bir reaksiyon oluşturabilir.”

Almanya'da hafta sonunda düzenlenen Mülteciler Günü’nde Almanya’ya Sırbistan, Makedonya ve Suriye’den gelecek mülteci sayısının artma olasılığına karşı Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in mülteci politikaları eleştirildi. Friedrich, sığınma başvurularının hızlandırılmış bir biçimde karara bağlanmasını ve sığınma başvurusunda bulunanlara daha az devlet yardımı yapılmasını önermişti. Frankfurter Rundschau Friedrich’in mülteci politikalarına ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Sığınma başvurularının karara bağlanma prosedürünün hızlandırılmasına karşı çıkan yok. Ne var ki Friedrich’in sadece çok iş yapıyor gibi görünmesi, böyle çetrefil bir konuya ve de Almanya’nın tarihten gelen sorumluluğuna gereken değerin verilmemesi anlamına geliyor. Bu ay içerisinde başkent Berlin’de, Alman Federal Meclisi’nin hemen yanı başında, Nazilerin takibatına uğrayan Sinti ve Romanlar adına bir anıt dikilecek. Bu tür grupların sığınma başvurularına sadece siyaset gereği değil, tarihî bir bilinç ile ve ölçülü bir biçimde karşılık vermek gerekmektedir.”

Financial Times Deutschland gazetesinin Nobel Barış Ödülü’ne AB’nin lâyık görülmesine ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Eğer bir çift, günlük yaşam içinde, sürekli tartışmalar ya da malî sorunlar nedeniyle birbiri için bir zamanlar neler hissettiğini unutmuşsa, o durumda onlara o dönemi yeniden hatırlatma zamanı gelmiş demektir. İşte Nobel Komitesi’nin AB için yaptığı tamamen buna benzer bir şey. Nobel Barış Ödülü, bugün sayıları 27’ye varan ve bazıları bir zamanlar diğeri ile kanlı bıçaklı olmuş olan ülkelerin neden bütünleştiklerini Avrupalılara anımsatmış oluyor. Bu ödül ayrıca, Euro krizi yüzünden AB dağılmaya yüz tutacak olursa, nasıl büyük bir idealin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını da hatırlatıyor. Bu nedenle ödül tam zamanında geldi.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Çelik Akpınar

Editör: Beklan Kulaksızoğlu