1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman işverenlerden “Türkiye boykotuna” eleştiri

16 Ekim 2017

Alman İşverenler Birliği yöneticisi Clever, ILO’nun İstanbul toplantısını boykot eden işçi sendikalarını eleştirdi, “O ülkenin yetkililerinin de bulunduğu ortamda eleştiriyi dile getirmek daha doğru” dedi.

https://p.dw.com/p/2ltUE
Peter Clever
Fotoğraf: DW/Jan Röhl

Alman İşverenler Birliği (BDA) yöneticilerinden Peter Clever,  Avrupalı işçi sendikalarının Türkiye’de yaşanan gelişmelere tepki göstermek için, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) İstanbul toplantısını boykot etmelerini eleştirdi.

Alman işverenlerini temsilen ILO’nun 2-5 Ekim tarihlerindeki İstanbul toplantısına katılan Clever, “Dışarıdan seslenmek yerine, o ülkenin yetkililerinin de bulunduğu ortamda, ayrıca destek vermek istediğiniz kesimlerin de bulunduğu bir ortamda bu eleştirileri dile getirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum” dedi. Clever, “Ben toplantıda yaptığım konuşmamda, ‘Toplantımızı gerçekleştirmekte olduğumuz ülkede, ILO’nun kuruluşundan bu yana savunageldiği temel değerler ayaklar altına alınıyor’ görüşümü ifade ettim. "Eleştirilerimi sesli bir biçimde dile getirebilmem mümkündü” diye konuştu.

BDA yöneticisi Peter Clever DW Türkçe'nin sorularına şu yanıtları verdi:

DW Türkçe: Alman İşverenler Birliği’ni temsilen katıldığınız ILO toplantısının Avrupalı işçi temsilcileri tarafından boykot edilmiş olunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Peter Clever: Küreselleşen dünyamızda belirli bölgeleri, belirli ülkeleri boykot etmenin asla doğru olmadığı kanaatindeyim. Özellikle de eleştirdiğiniz ülkelere tepkinizi boykot ile göstermeye çalışmak bana göre doğru bir tercih değil.  Dışarıdan seslenmek yerine, o ülkenin yetkililerinin de bulunduğu ortamda, ayrıca destek vermek istediğiniz kesimlerin de bulunduğu bir ortamda bu eleştirileri dile getirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bir kişiyi ziyaret etmeyerek, bir tavır alınmasını, mesaj verilmek istenmesini anlayabiliyorum ancak ILO toplantısı bağlamında, böyle bir boykot kararı yanlıştı.

DW Türkçe: Size göre boykot yerine, nasıl bir adım atılabilirdi?

Peter Clever: ILO toplantısının, eleştirilmesi gereken gelişmelerin yaşandığı Türkiye’de yapılıyor olması, aslında işverenlerin işçi sendikaları temsilcileriyle birlikte ILO toplantısına katılarak, eleştirilerini birlikte formüle ederek dile getirmesi fırsatını vermişti.

DW Türkçe: Boykota destek veren Alman İçşi Sendikaları Konfederasyonu (DGB) ile bu konuyu görüştünüz mü?

Peter Clever: ILO’da bunu konuştuk, ben de ayrıca ikili düzeyde bunu Almanya’da ele almaya çalıştım. Ama Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreteri konuyu öyle bir noktaya taşımış ki artık durdurulamaz, önlenemez bir durum mevcuttu. Ben de nispeten geç haberdar olmuştum. Çünkü Birleşmiş Milletler (BM) konferanslarının, üstelik nerede yapılacakları çok öncesinde kararlaştırılan konferansların boykot edilmesi pek de olağan bir durum değil. Zira BM’de bu konuya ilişkin kurallar belli. Olan oldu, bu durumu kabullenmek durumundayız ama bence toplantının boykot edilmesi bir hataydı.

Peter Clever'a göre boykot çözüm yolu değil.
Peter Clever'a göre boykot çözüm yolu değil.Fotoğraf: BDA

DW Türkçe: İşçi sendikalarının boykot kararı, İstanbul’daki toplantıyı nasıl etkiledi?

Peter Clever: Her ILO toplantısında olduğu gibi, bu toplantıda da konferans için belirlenmiş olan konular ele alındı. Öte yandan ben, toplantıda yaptığım konuşmamda,  eleştirilerimi de dile getirdim, ‘Toplantımızı gerçekleştirmekte olduğumuz ülkede, ILO’nun kuruluşundan bu yana savunageldiği temel değerler ayaklar altına alınıyor' görüşümü ifade ettim. Eleştirilerimi sesli bir biçimde dile getirebilmem mümkündü.

DW Türkçe: Türkiye’de insan hakları alanındaki gelişmelerden siz de endişeli olduğunuzu söylüyorsunuz, sizin gözlemleriniz neler?

Peter Clever: Türkiye’de gerçekten de olağanüstü zor ve ağır bir süreçten geçiliyor. Bunda hiç şüphe yok. Çünkü Türkiye’de gerçekten elim bir terör var. Bunu kimse görmezden gelemez. Gelmemeli. Gayet tabii ki bu da bazı güvenlik önlemlerini gerekli kılıyor. Türkiye’de olduğu boyutta Almanya’da reel bir terör olsa biz de güvenlik önlemleri alırdık. Ancak gerçek sorunlara yanıt verir gibi görünüp, her türlü muhalefeti terör gibi tanımlamak, cumhurbaşkanı ya da mevcut hükümete yönelik her eleştiriyi, eleştiren herkesi terörist, terör destekçisi olarak nitelendirmek, bizim savunageldiğimiz tüm temel değerlerle çelişmekte. Ben kişisel olarak düşüncelerine katılmadıklarımın da haklarını savunurum, çünkü bu bizim değerlerimizin bir parçası. Farklı konularda çok farklı düşüncelerimiz olabilir. Her eleştirene, muhalife terörist damgası vurulamaz. Herhangi bir şiddet eylemine girişmemiş, düşünce, fikir beyan etmiş insanlara hukukun temel ilkelerinin uygulanmaması kabul edilemez. Bizlerin özel olarak takip ettiğimiz Alman tutuklularda olduğu gibi gözaltına alınan ya da tutuklananların hızlı bir şekilde avukata erişimlerinin sağlanmaması, şeffaf ve hızlı bir şekilde iddianamelerin hazırlanmaması, delil eksikliğine rağmen insanların ağır suçlarla itham edilmeleri gibi konular gayet tabii ki eleştirilmeli.

DW Türkçe: İstanbul’da, Türk muhataplarınızla görüşme fırsatı bulabildiniz mi?

Peter Clever: Türk-İş Başkanı ile görüşmem oldu. Çünkü Almanya’da da bazı spekülasyonlar, iddialar yayılmıştı. Bu iddialara göre boykot kararı alan sendikalardan bu kararı gözden geçirmeleri için devreye girenlerin AKP çevresinden olduğu ya da Türk İçişleri’nden talimat aldıkları iddiaları vardı. Ben de Türk-İş Başkanı ile görüştüm, kendisi bana Alman Sendikalar Konfederasyonu’nun (DGB) boykot kararını ilk olarak DW Türkçe haberinden öğrendiğini ve bunun üzerine hemen DGB ile irtibata geçip boykot kararını gözden geçirmeleri ricasında bulunduğunu anlattı. Ama hiçbir şekilde baskı görmediğini, bu yönde talimat almadığını anlattı. Ben bu dedikoduları yayanlara son derece kızgınım.

DW Türkçe: Son dönemde Almanya –Türkiye ilişkilerinde yaşanan gerilim, iş dünyasını, ekonomi alanında işbirliğini nasıl etkiliyor?

Peter Clever: Nasıl konuştuğumuz kadar ne şekilde konuştuğumuza da özen göstermeliyiz. Türkiye ile Almanya arasında, Türklerle Almanlar arasında gerilim yok. Söz konusu olan ciddi bir gerilimdir ve Türkiye’de iktidarda olanlar ile Almanya’daki hükümet arasındadır. Bu kavga halklar arası değil,  ülkelerin yönetim kurumları ve burada yer alan kişiler arasında yaşanmakta. Bu kavga ciddi, çünkü temel değerler üzerinden yapılıyor. Bizim parlamenter demokrasimizin, tasavvur edilebilir tek demokratik model olduğunu savunmuyorum. Ancak Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve Türkiye’de de benimsendiğini düşündüğümüz bazı temel değerler var. Ne yazık ki Türkiye’de bu konuda devasa geri adımlara tanık oluyoruz. Bu son derece üzüntü verici. Çünkü Türkiye bu süreçle birlikte Avrupa’dan da uzaklaşıyor. Ben Avrupa’ya yönelmiş bir Türkiye görmek isterdim. Türkiye en önemli komşularımızdan biri. Gayet tabii ki Türkiye’nin temel değerler konusunda aynı çizgide olabileceğimiz bir komşu olmasını dilerdik. Ne yazık şu anda aynı çizgide değiliz. Ama halkların birbirinden uzaklaştığını düşünmüyorum, bu nedenle bu yolun düzeltilebileceğini, yeniden aynı çizgide buluşabileceğimize inanıyorum.

Değer Akal / Berlin

© Deutsche Welle Türkçe