1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'da artan yoksulluğa dikkat

Nihat Halıcı7 Kasım 2005

Fransa’daki şiddet olayları, milyonlarca göçmenin yaşadığı Almanya’da da kaygıyla izleniyor. DW’nin sorularını yanıtlayan Almanya Türk Toplumu Derneği Genel Başkanı Kenan Kolat, Almanya’da göçmenlerin yaşadığı sorunların muhtemel şiddet olaylarına zemin sunduğunu söyledi.

https://p.dw.com/p/AaQ0
Alman Hristiyan Demokrat Partili bazı politikacılar, bu görüntülerin Almanya'da da yaşanabileceğini dile getirmişti
Alman Hristiyan Demokrat Partili bazı politikacılar, bu görüntülerin Almanya'da da yaşanabileceğini dile getirmiştiFotoğraf: AP

Fransa’da 27 Ekim’de başlayan şiddet dalgasının ülke geneline yayıldıktan sonra Belçika’ya da sıçrama eğilimi göstermesi, Alman siyasetini harekete geçirdi. Schröder hükümetinin göç ve yabancılardan sorumlu üyesi Mariluise Beck, olayların, entegrasyon konusunda daha fazla adım atılması gerektiğini sergilediğini söyledi. Hristiyan Birlik Partisi Federal Meclis Grup Başkanı benzer şiddet olaylarının Almanya’da da tekrarlanabileceğini kaydetti. Brandenburg Eyaleti İçişleri Bakanı Jörg Schönbohm Türk kökenli ikinci ve üçüncü kuşak göçmenlerin topluma entegrasyonunda hala sorunla karşılaşıldığına dikkat çekti. Almanya Türk Toplumu Derneği genel başkanı Kenan Kolat, Almanya’da da göçmenlerin sosyal alanda büyük sıkıntı yaşadığını, artan işsizlik ve yoksulluğun muhtemel şiddet olaylarına zemin sunduğunu söyledi. Kolat, DW’nin sorularını yanıtladı:

- Fransa’da yaşanan şiddet olaylarının benzeri Almanya’da da yaşanabilir mi?

KOLAT: Teorik olarak mümkün. Hatta pratik olarak da geçtiğimiz akşam bu konuda bazı gelişmeler olmuş Bremen’de ve Berlin’de. Yalnız bunların Fransa ile doğrudan ilişkisi var mı bilmek mümkün değil. Ancak şöyle bir durum var: Fransa’da o olayların olmasına neden olan temel nedenler Almanya’da da var. Yani işsizlik, gençlerin perspektifinin olmaması, eğitim düzeyleri, dışlanma. Almanya ile Fransa arasında bir fark var. Fransa’da bu olayların arkasındaki göçmenler, şehrin dışında ayrı bir yerde yaşıyorlar. Berlin’de veya Almanya’daki göçmenler özellikle büyükkentlerde olan göçmenler şehrin içinde yaşadıkları için iletişim bakımından Alman toplumuyla daha çok iletişim içindeler. O nedenle bu şiddette bu şekliyle kendi toplumlarının desteğini alıcı şeyler olmama ihtimali daha yüksek. Ama herhangi bir kıvılcım bu tarafa yansıdığında burada da buna benzer olayların olması beklenebilir. Özellikle başkent Berlin’de her yıl 1 Mayıs olayları oluyor. 2006’daki 1 Mayıs olaylarında bu şiddet artabilir.

- Berlin’de kurulan Hristiyan Birlik-Sosyal Demokrat hükümetinin Fransa’dan çıkarabileceği dersler var mı?

KOLAT: Muhakkak var. Öncelikle yapılması gereken şudur: Burada yaşayan göçmen gençler, Türk kökenli gençler kendilerini hala bu toplumun bir parçası olarak görmemektedirler. Kendilerini bu toplumdan dışlanmış olarak hissetmekteler. Bunun bir duygu mu gerçek mi olduğu tartışmasını bir kenara bırakacak olursak, dışlandıklarını hissetmeleri bir gerçek. O zaman buna karşı neler yapmak gerekir diye düşünmek gerekir. Bu konularla ilgili olarak öneriler aslında yıllardan beri yapılıyor. Bunların hepsini yeni baştan saymaya gerek yok. Ancak şu yapılabilir: Birtakım psikolojik sinyaller gönderilmelidir hükümet tarafından. Ben Almanya başbakanı Schröder’e bir mektup yazarak kendisini Berlin-Kreuzberg’de gençlerle görüşmeye davet ettim. Gelir gelmez bilemiyeceğim ama, belirli sinyaller vermeliyiz gençlere. Onların ciddiye alındığını, bu ülkenin parçası olduklarını, bu ülkenin gençleri olduklarını iletmemiz gerekiyor. Bunu tabii federal ve yerel hükümetlerin yapması gerekiyor. Bu çok önemli bir konu. Bu yapıldığı taktirde en azından belli bir şekilde olayların önüne geçmek onların sorunlarına ilgi gösterildiğini ortaya koymak bakımından çok önemli olacaktır.

- Göçmen politikası alanında acilen, kısa vadede atılması gereken adımlar nelerdir?

KOLAT: Böylesi kısa vadeli, acil adımlar her zaman öneriliyor. Fakat bunların kısa vadede sonuç vermesini beklemek hayal. Bunlardan bir tanesi, Almanya 3,5 yıldır ayrımcılığa, ırkçılığa karşı yasayı çıkartamadı. Bunun acilen yapılması gerekir. Bu, insanların dışlanmasına karşı iyi bir sinyal olur. Bunu zaten Almany hükümeti yapmak zorunda. Tabii yeni hükümetin kurulması bekleniyor. Bunun bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor, bir. İkincisi, iş piyasası ve eğitimle ilgili acil önlemler paketi. Belki kısa vadede değil ama orta vadede bakılacak olan olay. Gerçekten yabancı kökenli gençlerin eğitim yapma olanakları gün geçtikçe azalıyor. Buna bir dur denmesi gerekir. Burada tabii sadece hükümetin değil ekonominin de çaba göstermesi gerekir. Örneğin büyük holdinglerin çıkıp ‚biz yabancı kökenli olsun olmasın, alt gelir guruplarından gelen ailelerinin çocuklarına özel bir olanak, onlara mesleki eğitim olanağı sağlıyoruz’ diye çıkış yapmaları gerekir diye düşünüyorum. Bu konular çok önemli. Sadece hükümetten beklememek, toplumsal olarak bu konuda tepki gösterilmesi gerekir. Bu bence ikinci önemli konu. Üçüncüsü kabul olayı. Bu en kısa zamanda yapılabilecek, sonuç da alınabilecek bir olay. Yani o insanların bu ülkenin bir parçası olduğunu gösterici eylemler hareketler yapılabilir. Ev ziyaretleri yapılabilir, gençlerle görüşmeler yapılabilir, sivil toplum örgütleriyle bağlantı kurulabilir, gençlerle birebir görüşülebilir.