1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'da işsizlik korkutuyor

Monika Lohmüller29 Temmuz 2005

Almanya’da yaklaşık 5 milyon insan işsiz. İşverenler üretimi ücretlerin daha ucuz olduğu yabancı ülkelere kaydırıyor. Buna yanıt olarak siyaset bazı can yakan istihdam reformlarını yasalaştırdı. Fakat bütün bu yaşananlar vatandaşları rahatsız ediyor, korkutuyor. İnsanlar ekonomiye güvenlerini yitirdi.

https://p.dw.com/p/AbcI

Almanya’da en yeni işsizlik rakamlarının açıklanmasından ve içinde bulunulan sezona göre gerçekleşen artışın hiç de büyük olmadığının anlaşılmasından sonra Alman Ekonomi Bakanı Wolfgang Clement, ülkede iyimserlik havası yaymaya çalıştı:

“Büyüme ve istihdam için gerekli doğru önkoşulları yarattığımız, işsizliğin azalması sürecinin sadece başlamadığı, fakat önümüzdeki aylarda daha da hızla azalacağı kanısındayım.”

Fakat Almanlar kendilerine aşılanmak istenen bu iyimserliği kabul etmiyor. Bir Hollanda gazetesi “Alman hastalığı” olarak tanımladığı bu özelliği şöyle açıkladı: “Almanya, birçok insanın mutsuz ve işsiz olduğu bir ülke oldu. Ama bir işleri olduğunda da olanaklı olduğu kadar az çalışmak istiyorlar.”

Yüksek işsizlik psikolojik rahatsızlığa neden oluyor

Yüksek işsizliğin Almanya’yı felç ettiği gözleniyor. Bremen Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Bernd Bohn, bugün ülkede herkesin kendi çevresinde bu sorunu yaşadığını, ya bir akrabasının ya da bir arkadaşının işsiz olduğunu gördüğünü anlatıyor. Bunun da, “Artık hiç birşey güvenli değil, bu sorun beni ne zaman yakalayacak” sorusunun sorulmasına yolaçtığını savunuyor. Oysa Bohn’a göre, komşu ülkelerde insanlar soruna farklı yaklaşıyor:

“İngiltere’de 70’li yıllarda Maggie Thatcher’ın esnekliği öğreten şok terapisini yaşadık. Aynı şey, 80’lı yılların sonunda, gerçekten tüm toplumsal grupların, halkın, işverenlerin, siyasetçilerin ve sendikaların aynı hedefe yöneldiği ve ‘birşeylerin değişmesi gerek’ dediği Hollanda’da çok daha uyumlu gerçekleşti. İnsanlar, ‘daha esnek olmamız lazım, örneğin işsiz kaldığımızda, üç-beş ay değerimizin altında çalışmaya da hazır olmalıyız’ dedi.”

Sihirli sözcük: Esneklik

Çalışma psikologlarının kilit sözcüğü “esneklik”. Bohn örnekler veriyor: İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde de birçok insan Almanya’daki gibi, geçici olarak işsiz kalıyor, ama bu süreyi ilerde tekrar çalışmak üzere kendilerini geliştirmekte kullanıyor. Alman siyasetçilerinin ise soruna tek yanlı yaklaşarak, hep işverenlerin yeni istihdam yaratmasını talep ettiğini öne sürüyor ve bir anlayış değişikliği gerektiğine işaret ediyor. Bohn bunu şöyle açıklıyor:

“Bizler kendimizi hala daha çok para kazandığımız işimiz üzerinden tanımlıyoruz. Bu iş maddi varlığımızın da temeli zaten. Eğer toplumsal grupların da katkısıyla para kazandıran işin, kendimi, kişiliğimi, kendime güvenimi temellendirmek için tek yol olmadığını, yani hayır için çalışmaya ya da başka türlü faaliyete daha fazla olanak tanınan ve bunlara daha fazla toplumsal değer verilen bir anlayış değişikliğini gerçekleştirebilirsek, bu, işsizlik karşısındaki şahsi tavrı da değiştirmekte önemli bir yapıtaşı olur.”

Danimarkalılar da yaşadı

Böyle bir anlayış değişikliğini on yıl önceki derin ekonomik kriz sırasında Danimarkalılar yaşadı. Orada aşırı esnek bir istihdam piyasası var. İşten çıkarmalarda çalışanları koruyan pek bir yasa yok, buna karşılık, işsizlik sigortası, Avrupa’nın en cömertlerinden biri. En fazla dört yıl süreyle olmak kaydıyla ayda 1800 euroya kadar ödeme yapılabiliyor. Aynı zamanda iş bulma kurumları kişiye göre biçilmiş meslek eğitimi sunuyor, ama iş arayanlardan da birçok koşulu yerine getirmesini istiyorlar.

Devletin artık dağıtacak daha az parası kaldığını Avusturyalılar da anlamış durumda. Orada uzun süreli işsizler Almanya’dakine göre daha fazla destek alabiliyor, ama iş de daha çabuk bulunabiliyor.