1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya’da yargı basın özgürlüğünü savundu

DW27 Şubat 2007

Almanya’da Federal Anayasa Mahkemesi, "Cicero" isimli siyasi derginin polis tarafından basılarak aranmasının anayasaya aykırı olduğunu duyurdu. Yüksek Mahkeme, basın özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.

https://p.dw.com/p/AZUI
Yüksek Mahkeme anayasal özgürlükleri vurguladı
Yüksek Mahkeme anayasal özgürlükleri vurguladıFotoğraf: AP

“Bir basın kuruluşunun aranması ve buna bağlı olarak gazetecinin işini yapmasının engellenmesi ve bu eylemin ürkütücü niteliği basın özgürlüğünün ihlal edildiğini göstermektedir. Ayrıca bu yüzden potansiyel kaynak kişiler de, korktukları için bir arama sırasında anonimlikleri yiter, isimleri ortaya çıkar diye bilgi vermekten kaçınabilirler.”

Federal Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Hans-Jürgen Papier kararı bu şekilde gerekçelendirdi. Bu kararla bir gazeteci hakkında bizzat suç işlediği şüphesinin bulunduğu durumlar hariç, basın, yayın kuruluşlarının aranması, biligisayar hafızası ve belgelere el konulması anayasaya aykırı kabul ediliyor. Bu karar, bundan böyle Çiçero skandalında olduğu gibi bir gazetecinin gizli bir resmi belgeye haberinde yer verdiği için soruşturmaya uğramayacağı anlamına geliyor.

Skandalın gelişimi

Peki Almanya’da basın özgürlüğü tartışmasını başlatan Çiçero skandalı neydi, nasıl gelişti?

12 Eylül 2005’te Federal Emniyet Teşkilatı görevlileri Çiçero dergisinin yazı işlerini ve gazeteci Bruno Schirra’nın özel eşyalarını aradı. Çok sayıda dosyaya ve bilgisayar hafızasına el koydu. Arama, Schirra’nın 2005 Nisanında Çiçero’da yayımlanan Ürdünlü terorist Ebu Musab el Zerkavi ile ilgili makalesiydi. Haberde Federal Emniyet Teşkilatı’nın gizli bir belgesinden alıntı yapılmış, artık yaşamayan Zerkavi’nin telefon numarasına yer verilmişti. Hedef, gazetecinin kaynağı olan Federal Emniyet Teşkilatı görevlisinin kimliğini tespit etmekti.

Çiçero dergisinde yapılan arama ülke genelinde gazetecilerin tepkisini çekti. Dönemin Sosyal Demokrat içişleri Bakano Otto Schily ise olayı “Devlet, en gizli belgelerin kamuya yayılmasına, soruşturmalar için tehlike oluşturabileceği için müsade edemez” sözleriyle savunuyordu.

Eski İçişleri Bakanı’nın gazetecileri yasadışı davranmakla suçlaması sadece gazeteciler değil, hukukçular ve politikacılar arasında tepkiyle karşılandı.

”Araştırmacı gazetecilik sindirilmeye çalışılıyor”

Olaydan bir ay kadar sonra Çiçero’nun Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Wolfram Weimar da İçişleri Bakanı’nın basın özgürlüğüne bakışını eleştiriyordu. Weimar, ”Ben gazetecilerin sadece mikrofon tutan, devlet görevlilerinin sözcüsü gibi çalışan kişiler olmadığını düşünüyorum. Gazeteciler eleştirmek için bu işi yapar. Gazeteciler bu şekilde korkutulmaya, araştırmacı gazetecilik sindirilmeye çalışılıyorsa bu bizi çok kızdırır” diye konuşuyordu.

Yargı ise bu açıklamayı yapan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Weimar’a ilk aşamada hak vermedi. Potsdam Asliye Mahkemesi kararını Gazeteci Schirra’nın makalesinde “Almanya’nın güvenliğini etkileyebilecek gizli devlet sırlarına yer verdiği” şeklinde gerekçelendirdi. Yazı İşleri Müdürü Weimar da kararın dayandırıldığı Ceza Yasası’nın ilgili maddesinin, sadece devlet makamları ve görevlilerini bağladığı gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Bu arada aynı konuyla ilgili başka bir davada, devlet sırlarını açığa vurmaya yardımdan 1000 Euro’luk para cezasına çarptırılan Weimar’ın yüzünü, Anayasa Mahkemesi’nin kararı güldürdü.