1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'nın sorumluluğu

Peter Phillip / DW11 Mayıs 2004

Irak'taki işkence olaylarının dünya kamuoyuna yansımasından sonra, Avrupa Birliği hala suskunluğunu sürdürüyor. ABD ordusunun karıştığı işkence olaylarıyla ilgili Avrupa Birliği'nin resmi bir açıklamasının bulunmamasının yanı sıra, Birlik üyesi ülkelerden de henüz resmi tepki gelmedi. Radyo Dutsche Welle'den Peter Philipp, Avrupa Birliği ve Almanya'nın inanılırlığını koruması için mutlaka bu insan hakları ihlallerine karşı tavır alması gerektiği değerlendirmesinde bulunuyor...

https://p.dw.com/p/Aa3u

Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer bugün başladığı ABD temaslarında insan hakları ihlallerini de ele alacak. Almanya ile ABD arasındaki nazik ilişkiler gözönünde bulundurulduğu takdirde, bu görüşmeler kolay olmayacak. Yine de Amerikalılar'a işkencenin ortak ilkelere aykırı olduğu ve yalnızca özür dilemenin yeterli olmadığını söylemek, Almanya Dışişleri Bakanı'nın hakkı, hatta görevidir.

Bu işkenceler sona erdirilmeli ve sorumluları hakkında da gereken yapılmalıdır. Sorumlular ise yalnızca Irak'ta ya da başka yerlerde bulunan askerler değil, işkence fotoğraflarını gördüğü anda tepki gösteren, ancak insan hakları ihlallerine göz yuman, hatta yapılmasına emir veren politikacılar hakkında da gereken yapılmalıdır.

Fischer'in uyarılarının Washington yönetiminde rahatsızlık uyandırmasını beklemek saflık olur. Nitekim, Washington'daki siyasal kadro, iyilerin tarafında mücadele ettiğine inanıyor.

Fischer'in Washington'a vereceği başka bir amaç taşıyor: Almanya'nın demokrasinin temel değerlerine inandığının altını çizmek. Şimdi, Irak'taki olaylara tepki verirsek, o zaman insan onuru ve insan haklarının anayasadaki satırlardan daha fazla birşeyi temsil ettiğini göstermiş oluruz. İsviçre Dışişleri Bakanı'na büyük saygı duyuyoruz, çünkü işkence olayları ortaya çıktığı zaman, Amerikan ve İngiliz büyükelçilerini çağırıp Cenevre Konvansiyonu'nu hatırlattı.

Almanya, Washington ve hatta İngiltere'ye karşı da sorumluluk bilinciyle davranmalıdır. Çünkü İngiltere, Avrupa ailesinin de bir üyesidir. Avrupa inanırlılığını korumak için önce kendi kapısının önünü süpürmeli, kendi evinde düzen kurmak zorundadır. Bunun başka bir ülkenin içişlerine karışmak olmadığı da Avusturya ve Haider örneğinden bu yana biliniyor.

Avrupa Birliği içinde üye ülkelerin hatalı davranışlarını cezalandıracak bir mekanizma oluşturulması şarttır. Çünkü üyelerin davranışları, tüm Avrupa Birliği'ne mal edilecektir. Bu nedenle çifte standard uygulandığı suçlamasıyla karşılaşılabilir.

Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği'ne üye ülkeleri insan haklarına uymadığı için cezalandırmazsa, başka ülkelere nasıl insan haklarına uyun çağrısında bulunabilir? Ya da: Bir yandan İslam dünyasıyla diyalog ve işbirliği için çabalarken, diğer yandan Avrupa'nın ortasından bu ülkelerde yaşayan insanlara işkence ediliyor. Diyalog ve işbirliği çabaları bu durumda nasıl inandırıcı olabilir?