1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Anahtar İsrail'de

Peter Phillip / DW8 Temmuz 2004

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Muhhammed El Baradey’in iki günlük İsrail ziyareti sırasında Dimona nükleer reaktörü ile Nahal Sorek nükleer araştırma merkezinde inceleme yapmasına Şaron hükümeti izin vermedi. Baradey, bir yandan Ortadoğu’nun atom silahlarından arındırılmasını önerken diğer yandan da İsrail’in güvenlik sorunllarını anlayışla karşıladıklarını söyledi. DW’den Peter Philipp, Baradey’in İsrail nükleer silahlanma politikasına aşırı yumuşak davrandığını öne sürdüğü değerlendirmesinde şu görüşleri savunuyor:

https://p.dw.com/p/Aa2Y

"Muhammed El Baradey, İsrail’i Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılmasına ikna edebilmek için boşuna uğraştı. İsrail hükümeti malum çizgisinden ayrılmaya ve çoktandır bölgenin tek nükleer gücü olduğunu teslim etmeye yanaşmadı.

Yüzlerce nükleer başlık bulunduran İsrail Cezayirli Atom Enerjisi Ajansı Başkanı’na klasik tezini bir kez daha hatırlatarak bölgede atom silahı üslendiren ilk ülke olmayacaklarını bildirmekle yetindi.

Şaron hükümeti, tehlikenin İsrail’den değil, asıl bütün gücüyle atom silahı geliştirmeye çalışan İran’dan kaynaklandığını savundu. İsrail basınında çıkan haberlere bakılırsa, Baradey Kudüs yönetiminin güvenlikle ilgili tezlerini kısmen de olsa anlayışla karşıladı. Bunu anlamak zor. İsrail ilk atom reaktörünü 1958 yılında Fransa’nın yardımı ve ABD’nin hoşgörüsüyle inşa etmişti. İsrail o yıllarda İran Şahı ile çok iyi dosttu. İran Buşehr reaktörünün temelini yıllar sonra atmıştı.

Bu bakımdan İsrail’in nükleer alanda attığı adımlar İran’a tepki olamaz. Aslında İran’ın nükleer program başlatmasına, İsrail ile aynı düzeye gelme hedefi gerekçe oluşturabilir. Tahran yönetimi nükleer enerjiden sırf barışçı amaçlarla yararlanmak istediklerini söylüyor. İsrail’in aksine İran nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasını imzalamış, geçen yılın kasım ayında da AB’nin baskısı üzerine ek protokolü kabul etmişti.

İsrail bu anlaşmayı imzalamaya hiç niyetlenmedi. El Baradey’in ikna çabaları da pek inandırıcı gelmiyor. Ajans Başkanı, böyle bir yetkisi olmadığını ve İsrail’in iyi niyetine kaldığını teslim ediyor.

Oysa, Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılması ilk planda İsrail’i ilgilendirse de son derece hayırlı bir proje olabilirdi. Libya bu yoldaki girişimlerine son verdi. Irak’ta nükleer silah bulunamadı. İsrail’in iddialarına rağmen Suriye de atom bombası yapabilecek durumda değil. Bu teknolojiyi değerlendirebilecek tek bölge ülkesi İran.

Böyle bir ortamda atom silahları İsrail’in işine hiç yaramaz. Bu silahların varlığını inkar etmek de. Caydırıcılık, kozun gösterilmesini gerektirir. Atom silahları İsrail-Filistin anlaşmazlığında da rol oynayamaz. Mısır ve Ürdün İsrail ile barış anlaşması imzalamışlardı. Suriye ve Lübnan tehlikeli olamazlar. Libya, Irak ve Suudi Arrabistan’ın İsrail’e nükleer rakip olmaları tahayyül bile edilemez.

Bir tek İran kalıyor. Ama İran’ın tek başına İsrail’e cephe alması düşünülemez. Aksine İran kendini İsrail tehdidi altında hissediyor. Bölgenin selameti açısından bu tehdit potansiyelinin ortadan kalkması gerekir. Bu yoldaki adımlar da sadece İsrail’den gelebilir.