1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Analiz: Öcalan açlık grevleri için mesaj verdi

23 Mayıs 2019

DW Türkçe için kaleme aldığı analizde, Abdullah Öcalan’ın cezaevlerindeki açlık grevlerinin bitirilmesini istediğini belirten gazeteci Murat Sabuncu, tartışılan "muhataplık" konusunu da masaya yatırdı.

https://p.dw.com/p/3Iyvl
Açlık grevindeki çocukları için Meclis'te eylem yapan anneler (14 Mayıs)
Açlık grevindeki çocukları için Meclis'te eylem yapan anneler (14 Mayıs)Fotoğraf: DW/H. Köylü

Türkiye'de cezaevlerinde aralarında milletvekillerinin de olduğu bir kısmı tutuklu bir kısmı dışarıda 3 bin kişi, 3 ile 6 ay arasında değişen sürelerde açlık grevinde, 25 kişi ölüm orucunda.

HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 7 Kasım 2018'de Abdullah Öcalan'a "uygulanan tecridin kaldırılması" ve "demokratik siyasetin önünün açılması" talepleriyle başlattığı eylemlerde kritik aşamaya gelen pek çok kişi var.

Önce 2 Mayıs’ta, 8 yıl aradan sonra İmralı’ya gidişine izin verilen Abdullah Öcalan’ın avukatları... Sonra 6 Mayıs’ta avukatlarınca Öcalan’ın Suriye’nin kuzeyi ile ilgili verdiği mesaj ve özellikle açlık grevindekilere yönelik sözlerinin kamuoyuna aktarılmasıyla "grevler son bulur mu?" beklentisi doğmuştu. Öcalan 6 Mayıs'ta şu mesajı vermişti:

"Cezaevleri içindeki ve dışındaki arkadaşların direnişlerine saygı duymakla birlikte, sağlıklarını tehlikeye atacak ve ölümle sonuçlandıracak konumlara taşıracak noktaya taşımamalarını önemle belirtmek isteriz. Bizim için onların akli, fiziki ve ruhî sağlıkları her şeyin üstündedir. Ayrıca en anlamlı yaklaşımın zihinsel ve ruhi duruşun geliştirilmesiyle bağlantılı olduğuna inanıyoruz.”

Murat Sabuncu
Murat SabuncuFotoğraf: picture-alliance/dpa/Cumhuriyet

Ancak açlık grevindekiler "tecrit tamamen son bulana kadar eylemlerini bitirmeyeceklerini' duyurdular. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ise kısa süre önce Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmesine yönelik yasağın kaldırıldığını açıkladı. Sonuçta 22 Mayıs günü Öcalan'ın avukatları Rezan Sarıca ve Newroz Uysal İmralı'ya gitti.

Bu ziyaretin ardından kulislere yansıyan birkaç bilgiyi aktarabilirim. Biri Ankara'da iktidara yakın süreci izleyen bir diğeri "demokratik açılım süreci" adı verilmiş  dönemin etkin sivil toplum kuruluşlarından birinin yöneticisi haber kaynaklarım aynı bilgiyi aktardı: Öcalan'dan açlık grevleriyle ilgili bir mesaj geldi.

İlk kaynak, bayramdan önce grevlerin bitirilmesinin mümkün olacağını söyledi. İkinci kaynak, bugün itibariyle başta cezaevlerine, muhataplara grevlerin bitirilmesi isteğinin iletildiğini anlattı. Aynı kaynak "bunun nasıl formüle edileceği" konuşulup "çok geç olmadan kamuoyuna açıklama yapılabilir" dedi.

Kamuoyunda açlık grevleri kadar hapisteki çocuklarına destek veren annelere güvenlik güçleri tarafından uygulanan şiddet ve kötü muamele de tepki çekmişti.

Muhataplık konusu

İmralı'da yapılan görüşmede gündeme gelen bir diğer konunun ise "muhataplık" olduğu bilgisi paylaşıldı. Her iki kaynağın da verdiği bilgiye göre Öcalan daha önceki süreçlerde olduğu gibi sadece MİT yetkilileriyle değil "siyaseten sorumlu" kişilerle de görüşmek isteğini yineledi. Ne görüşüldüğü konusu ise "sadece Türkiye değil hatta daha yoğunlukla Suriye'deki gelişmeler" şeklinde aktarıldı. Bu konuda yakın zamanda bir gelişme beklenmese de MİT'in görüşmeleri sürdürdüğü bilgisi verildi.

Bu yazıyı yazarken masamın üzerinde, AKP Tanıtım ve Medya Başkanlığı’nın 2010 yılında yayınladığı "Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci, soru ve cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci" kitapçığı duruyor. Kitapçığın 77‘inci sayfasında, o günlerde başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın şöyle bir açıklaması var:

"Oğlu her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun…Yozgat’taki anne ile Hakkari’deki anne oğullarının başında aynı duayı ediyorsa, evladı için Yasin ve Fatiha okuyorsa cemaat aynı kıbleye dönüyorsa burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır."

"Seçimler ve Suriye belirleyici"

Aradan geçen süreçte kullanılan dilden, uygulanan güvenlik politikalarına o günlerin çok gerisine düşüldüğü ortada. Şimdi yeniden adı henüz konulmamış bir sürecin başlamış olmasının ya da öyle düşünülmesinin istenmesinin birkaç sebebi olabilir:

-Kürt seçmenin tercihinden bağımsız olarak iktidarın durduğu yer açısından 23 Haziran’daki İstanbul seçimleri…

-Başta Suriye’nin kuzeyi Türkiye’nin sıkıştığı yerden çıkma çabası…

-İçeride giderek ağırlaşan havadan en azından açlık grevlerini hallederek bir nebze rahatlama yaratma…

Sebep ne olursa olsun yaşama dönüş için atılan her adım, politik anlamından bağımsız olarak en azından başlangıç açısından önemli kabul edilebilir.

Murat Sabuncu

© Deutsche Welle Türkçe