1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Ankara, Hamas’a platform sundu"

Nihat Halıcı / DW17 Şubat 2006

Uluslararası toplumun hala tepkiyle yaklaştığı Hamas’la Türkiye’nin görüşmesi, ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı tarafından „olumlu bir gelişme“ olarak değerlendirildi ve Ankara’nın İsrail ve Filistin’in bir arada yaşayabileceği sürece katkı sunabileceğileceğini söyledi. DW’den Nihat Halıcı’nın haberi…

https://p.dw.com/p/AaBj
Halid Meşal başkanlığındaki Hamas heyeti dün Ankara'da temaslarda bulundu
Halid Meşal başkanlığındaki Hamas heyeti dün Ankara'da temaslarda bulunduFotoğraf: AP

Filistin’de seçimlerden birinci parti olarak çıkan İslami Direniş Hareketi Hamas'ın sürpriz Ankara temasları uluslararası toplumda yankı yarattı. Filistin’de yeni hükümeti yakında kurması beklenen Hamas, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve İsrail'in in baskısı altında. Örgüt, şiddetten vazgeçip silah bırakması, İsrail'in varlığını tanıması gibi taleplere şimdiye kadar sürekli olumsuz yanıt verdi. Ankara’ya gelen Hamas heyetinin lideri Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, “Yararlı nasihatler ve beklediğimiz desteği aldık” açıklamasını yaptı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı‘ya Türkiye’nin bu inisiyatifinin ardında yatan neden ve beklentileri, Avrupa Birliği sürecine muhtemel yansımasını, İsrail ile ikili ilişkileri olumsuz açıdan etkileyip etkilemeyeceğini sorduk.

DW: Batı, Hamas ile işbirliği için şiddetten vazgeçmesini, İsrail’i tanımasını şart koşuyor. Hamas bu konuda henüz adım atmamışken Ankara, bu Filistin örgütüyle temas kurdu. Türkiye kendi inisiyatifiyle mi hareket ediyor yoksa bir anlamda başka devletlerin aracısı mı?

BAĞCI: Türkiye’nin Hamas ile temas kurması ve Hamas yetkililerinin Ankara’da olması tabii ki Türkiye’nin inisiyatifi içerisinde olan bir durum ve hükümetin de bir siyasal riski göze almış olması anlamına gelir. Burada ince nokta şu: Türkiye’nin Hamas ile görüşmesi, Türk dış politikasının, özellikle tarihsel perspektiften bakıldığında kaçınılmaz bir sonucu olarak gözüküyor. Çünkü AK Parti hükümeti, Ortadoğu ve İslam dünyasına yaklaşımında bugüne kadar Türk dış politikasında uygulanan parametrelerin dışında bir politika takip ediyor ve dış politikada bir revizyonu öngörüyor. O nedenle bir başka hükümet olsaydı, mesela Bülent Ecevit hükümeti olsaydı veya bir MHP hükümeti olmuş olsaydı büyük bir olasılıkla böyle bir görüşme olmayacaktı. Ama buradaki temel farklılık, AK Parti hükümetini oluşturan önemli isimlerin Tayyip Erdoğan’ın, Abdullah Gül’ün ve bu işin arkasındaki mimar, danışman Ahmet Davutoğlu’nun dünya algılamaları, Ortadoğu algılamaları Hamas’a bir şans verilmesi yönünde. O nedenle başka ülkelerin davranışlarıyla hareket eden değil, Türkiye’nin bilerek almış olduğu bir risk olarak görmek lazım. Bir başka nokta Batı'nın bunu anlamasını beklemek de çok yanlış. Çünkü Batı'nın bakış açısından neredeyse Ortadoğu’dan hiçbir ülkeyle görüşmemesi lazım. Hamas’ın retoriğinde bir değişiklik olacak mı? Yani İsrail’i tanıyacak mı? Hamas’ın kendini inkar etmesi anlamına gelir bu. Nitekim, Ankara’da yapılan resmi basın açıklamasında Hamas yetkililerinin söyledikleri, İsrail’in işgali devam etmesine rağmen Hamas bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye ve halkına daha refah bir yaşam sunmaya çalışacaktır. Bunun siyasi tercümesi şudur: Biz İsrail’i reddetmeye devam edeceğiz, ancak İsrail’in fiiliyattaki devlet olarak varlığını da kabul etmiş olacağız. Bir başka nokta belki: Türkiye son birkaç yıldır özellikle Filistin’de, İsrail’den uzaklaşan Filistin’e yaklaşan bir politika takip etmeye başladığı doğrudur. Ama bu Türkiye ile İsrail arasında imzalanmış olan anlaşmaların ihlali anlamına gelmemektedir. Sadece yönelti değişikliği söz konusudur. Hamas’ın iktidara gelme durumu sözkonusu olduğuna göre Türkiye’nin bir platform olarak ortaya çıkması bence taktik anlamda yerinde bir harekettir. Hamas’ın Ankara’daki konuşmalarından somut bir sonuç zaten çıkmayacaktır. Ama Hamas’a bir konuşma platformu sunması açısından önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Burada Batı ülkeleriyle Türkiye arasında bir çatışma çıkar mı? Bence çıkmaz. Zaten aslında İsrail zil takıp göbek atıyor şu anda. Çünkü Hamas’ın Türkiye tarafından kabul edilmesi, İsrail’e yönelik tepkilerin de İslam dünyasında azalması sonucunu beraberinde getirecek. Nereden bakarsak bakalım İsrail’in, Türkiye’nin ve Hamas’ın çok işine gelen bir görüşme olarak değerlendirilebilir Ankara ziyareti…

DW: Türkiye’nin Hamas ile başlatılan temaslardan beklentisi ne olabilir?

PROF.DR. BAĞCI: Başından itibaren Türk hükümetinin beklentisi halkın oylarıyla gelen bir siyasal partinin dışlanmaması ve kendisine bir şans verilmesi… Kaldı ki Türkiye’yi şu anda yönetenlerin de arka planları, bildiğimiz gibi radikal kökten gelme ve zaman içerisinde yumuşayarak bugünkü noktaya ulaşmışlardır. Ama Hamas’ın böyle bir noktaya kısa süre içinde gelmesi mümkün olmayacaktır. Bunu görmek lazım. Ama Hamas’ın radikalleşmesini azaltacak, deyim yerindeyse „onun havasını alacak“ bir platform sunulması önemli. Ben Türkiye’nin başından itibaren Filistin’deki seçimlere olumlu yaklaştığını ve seçimlerin sonucunda ortaya çıkan yapı içerisinde de doğru hareket ettiğini düşünüyorum.

DW: Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier ,Türkiye’nin Hamas ile görüşmesini eleştirdi. İsrail de Hamas’ın Rusya’ya davet edilmesine tepki gösterdi. Ankara’nın bu tür çıkışları Avrupa Birliği sürecini olumsuz etkileyebilir mi?

BAĞCI: Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkilerin, bu konuyla zedelenmesi sözkonusu değil. Çünkü Türkiye gördüğüm kadarıyla Türkiye şu anda Hamas ile herhangi bir organik bağa girmekten çok Hamas’a bir platform sunuyor. O nedenle Türkçemizdeki 'elçiye zeval olmaz' yaklaşımı şeklinde değerlendirilmeli. Türkiye'ye gelmesi bence doğal ve normal. Arap dünyasında demokratik ülke olmadığı için Hamas’ın gidebileceği bir ülke yok. İslam dünyasında artılarıyla, eksileriyle tek demokratik ülke Türkiye. Aslında Avrupa Birliği açısından bakıldığında da Türkiye’nin bu girişimi çok olumlu olarak değerlendirilmeli. Alman Dışişleri Bakanı'nın değerlendirmesi, tabii ki İsrail’e olan tarihsel sorumlulukları çerçevesinde anlaşılabilir bir yaklaşım tarzıdır. Ama Türkiye’nin böyle bir mecburiyeti yoktur. O nedenle Almanya ile Türkiye arasında farklı yaklaşımın olması da doğaldır. Türkiye açısından bakıldığında, Türkiye Ortadoğu’daki gelişmelerde bundan sonra, öyle gözüküyor ki, daha da aktif bir rol oynamaya başlayacak. Kaldı ki başından itibaren AK Parti hükümetinin politikaları pasif ve durgun izlenim veren Ortadoğu’daki Türk dış politikasını harekete geçirmek. Bu biraz da 1950’li yıllardaki Türk dış politikasını anımsatan bir durumu beraberinde getiriyor. Ama bu tabii ki şu anlama gelmiyor: Türkiye, Ortadoğu’daki siyasal dengeler içinde bir arabulucu konumu üstlenebilir ama Ortadoğu’daki siyasal dengeleri tek başına belirleyici, yönlendirici bir ülke olmaktan hala çok uzak. İsrail ile Hamas arasında bundan sonraki ilişkilerin gerginleşmesinin oldukça zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü İsrail, sonuç itibariyle Filistin’in yasal temsilcisi olan bu siyasal partiyle öyle veya böyle görüşmek zorunda. İsrail’de 25 Mart’ta yapılacak seçimler gözönüne alındığında İsrail’deki yeni hükümet ile Hamas hükümeti bu coğrafyada birbirine tahammül etme süreci başlayacak. Bu süreç silahlı çatışmadan çok siyasal gerginliği beraberinde getirebilir. İsrail’in bugün yapmış olduğu açıklama tamamıyla iç politikaya yöneliktir. O nedenle çok fazla etkisi olacağını da düşünmüyorum.

DW: Türkiye uzun yıllardır bölgede İsrail’in müttefikleri arasında kabul ediliyordu. Ancak Türkiye Başbakanı Erdoğan bundan iki yıl önce İsrail’in Hamas liderlerini tasfiye politikasını „devlet terörü“ diye eleştirdi. Bazı uluslararası gözlemcilere göre bu çıkış, iki ülke ilişkilerinde bir dönüm noktası oluşturuyor. Şimdi Hamas ile başlatılan görüşmelerle Ankara, İsrail'den daha fazla uzaklaşıp Filistin tarafına mı meylediyor?

BAĞCI: Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in Hamas’a yönelik politikalarını devlet terörü olarak gerçekten de büyük yankı uyandırdı. Hatta Rusya’dan dönmekte olan İsrail Başbakanı Ariel Şaron’u Ankara’ya kabul etmedi ve iki ülke arasında gerginlik yaşandı. Ancak daha sonraki süreçte Şaron ile Erdoğan arasında özel telefon hattı kurulmasına kadar varan olumlu bir gelişme yaşandı, Türkiye ile imzaladığı bütün anlaşmalara bağlı kaldı. Bir başka ifadeyle Türkiye ile İsrail arasında güvenlik konularında işbirliği aksamamıştır. Türkiye’nin İsrail’den uzaklaşması oldukça zor. Türkiye’nin özellikle askeri modernizasyonu çerçevesinde iki ülke arasında çok iyi ilişkiler devam ediyor. Burada temel fark belki, Türkiye’nin İsrail politikalarında Hamas’a yönelik sempatisinin belki çok açık bir şekilde ifade edilmesidir AK Parti tarafından… Bu sempatinin açıklandığı doğrudur, ama bunu İsrail’den uzaklaşma anlamında yorumlanması uygun değildir. Şöyle bakmakta belki fayda var: Türkiye, Filistin seçimleri sonrası ortaya çıkan yapı içinde gerek İsrail’i gerekse Filistin’i dengeleme politikası uygulamaktadır. Türkiye’nin İsrail’i terk edip Hamas’a yönelmesi öngörülebilir bir gelecekte mümkün değil. Ancak Türkiye’nin Hamas ile ekonomik ve siyasi ilişkileri devam edecektir. Ben Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’in tüm bu gelişmeleri olumlu değerlendiklerini düşünüyorum. Çünkü Hamas’ın retoriğinin, açıklamalarının İsrail ile birlikte var olma politikasına dönüşmeye başladığını görüyoruz yaklaşımlarının… İsrail’i tanımayacaklardır ama İsrail ile birlikte yaşamanın çerçevesini koşullarını çizmeye hazır bir görüntü veriyor. Bu da zannediyorum, Ortadoğu’daki gelişmeler açısından belirleyici olacak. Türkiye’nin Hamas yetkilileriyle görüşmesi, Türkiye’nin yerinde, zamanında ve doğru bir siyasal hareketi olarak görülmelidir. Türkiye inisiyatifi ele almıştır. Bu inisiyatifin mutlaka bir sonuç vermesi beklenmemelidir. Ama Batı ile Hamas arasında bir köprü kurulacaksa eğer bu köprünün de Türkiye olması gerektiği bugünkü ziyaretin sonucunda ortaya çıkmıştır.