1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara'da Kavala ve Demirtaş için umut yok

25 Kasım 2020

Erdoğan reformdan söz ederken Bahçeli'den gelen mesajlar, dikkatler sözü edilen reformların nasıl şekilleneceğine çevrildi. Ankara'da Kavala ve Demirtaş'ın serbest kalacağına ilişkin ise bir işaret görülmüyor.

https://p.dw.com/p/3lomz
60. Jahrestag des Militärputsches in der Türkei 1960
Fotoğraf: DHA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'ya destek verirken Bülent Arınç'ı "terörist sempatizanı, gafil" olarak tanımlaması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bir yandan reform mesajı verip öte yandan "Bir teröristin kitabının okunmasını tavsiye ettiği için kendini Arınç'ın rencide ettiğini" söylemesi ve parlamenter sisteme geri dönülmesini isteyen AKP'li eski Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan'ın da dün AKP Merkez Yürütme Kurulu'nda disipline sevkedilmesi, Cumhur İttifakı'nın geleceği ile ilgili tartışmaları derinleştirdi.

Erdoğan her ne kadar hazırlanacak yeni reform paketlerinin en kısa sürede meclise sunulacağını söylese de Ankara kulislerinde Bahçeli'nin Erdoğan'ı frenleyeceği konuşuluyor. Bahçeli'nin Cumhur İttifakı'nın reformlara devam edeceğini açıklaması ise reformların kapsamının dar tutulacağı şeklinde yorumlanıyor.

Peki ne tür reformlar planlanıyor? DW Türkçe'ye bilgi veren Adalet ve İçişleri Bakanlığı yetkilileri özellikle yargı ve ekonomide sistemin işleyişini hızlandıracak teknik reformlar planlandığına işaret ediyor. MHP'li yetkililer ise "Reformdan Demirtaş ile Kavala'nın serbest bırakılacağı anlaşılmasın. Milliyetçilik üzerine kurulu Cumhur İttifakı yoluna devam ediyor" mesajını veriyor.

Peki Demirtaş'la Kavala'nın serbest kalmasına kapıları tamamen kapatan, AKP'deki eleştirel sesleri bastırmaya çalışan Erdoğan'ın elini kolunu bağlayan gerçekten MHP lideri Devlet Bahçeli mi?

Sabancı Üniversitesi'nden siyaset bilimci Berk Esen
Sabancı Üniversitesi'nden siyaset bilimci Berk EsenFotoğraf: Privat

"Erdoğan, Bahçeli'ye ve MHP'ye muhtaç"

Sabancı Üniversitesi'nden siyaset bilimci Berk Esen, bu soruyu yanıtlarken Türkiye'de ekonomide ve dış politikada yaşanan sıkıntılara dikkat çekiyor. Esen, "Erdoğan ekonomideki ve dış politikadaki sıkıntılar yüzünden hem içerde hem de dışarda ciddi destek kaybediyor. İyi politikalar yürüterek de olsa kaybettiği desteği kazanma ihtimali çok azaldı, hatta ortadan kalktı. Bu yüzden Bahçeli'ye ve MHP’ye giderek artan oranda muhtaç haline geldi" diyor.

Bahçeli'nin kritik bir özelliği olduğunu, istediği anda Türkiye'yi seçime götürebileceğini söyleyen Esen, seçim istemeyen Erdoğan'ın Bahçeli'nin istekleri doğrultusunda hareket etmekten başka şansının kalmadığını düşünüyor.

Esen, Demirtaş ve Kavala'nın tutukluğu konusunda ise Türkiye'de son on yılda yaşananlara dikkat çekiyor. "Son on yıldır giderek otoriterleşen bir Türkiye var. O yüzden kimse Erdoğan'dan ciddi anlamda reform beklemiyor. Ancak Joe Biden'ın ABD başkanlığıyla birlikte belki biraz hareket etmek istemiş olabilir Erdoğan" diyen Esen, bu esneklikte Demirtaş ve Kavala'nın serbest kalacağına dair işaretler olmadığını söylüyor.

Esen, "Kavala ve Demirtaş'ın tutukluluklarının devam etmesi AKP-MHP ittifakına Erdoğan'ın verdiği bir kapora. Eğer Kavala ile Demirtaş serbest kalırsa, Erdoğan MHP'den daha bağımsız olduğunu göstermiş olur ki, bunu yapacak gücü yok" tespitinde bulunuyor.

"Erdoğan vesayet altında değil, pragmatist"

Siyaset bilimci, hukukçu Prof. Levent Köker ise Çakıcı ve Arınç vakalarının üstüne Bahçeli'nin Erdoğan'ın reform söylemine sahip çıkmasının Cumhur İttifakı'na belli koşullar sunduğunu da ortaya çıkardığını söylüyor.

Bu koşulların başında da Demirtaş ile Kavala'nın tutukluluğun devam etmesinin geldiğinin açıkça görüldüğünü anlatan Köker, "Erdoğan da Bahçeli'nin koşullarını kabul etmiş. Bunu MHP etkisinden değil de, kendi iktidarını konsolide etmek için yapıyor. Pragmatist. Böyle düşünen ve davranan birine de başka birinin vesayeti altında demek son derece güçtür" değerlendirmesi yapıyor.

Prof. Levent Köker
Prof. Levent KökerFotoğraf: Privat

Türkiye'de MHP'nin "devletin sahibi" denilen bir yerde durduğunu, AKP’nin de hem milliyetçi muhafazakar hem de İslamcı bir geleneği içinde barındırdığını belirten Köker, Erdoğan’ın reform söyleminin "modernleşme" olarak algılanmaması gerektiğini söylüyor.

Köker, "Erdoğan’ın içinden geldiği politik gelenek Türk milliyetçiliğine yabancı değildir. Sadece, laik Türk milliyetçiliğinin dışında kalan başka bir Türk milliyetçiliği versiyonudur. Bu yüzden Erdoğan’ın reform söyleminin Türkiye’nin demokratikleşmesine katkısı olmayacağı gibi Batı medeniyetinden kopmayı da sürdürecek bir söylemdir" değerlendirmesinde bulunuyor.

Hilal Köylü / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe