1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa Parlamentosu raporunda "laiklik" vurgusu

Kayhan Karaca / Strasbourg 12 Mart 2009

Türkiye'deki siyasi partilere istikrarlı, demokratik ve çoğulcu bir Türkiye'nin modernizasyonu için reform çağrısı yapan önergeye "laik" sözcüğü eklendi.

https://p.dw.com/p/HAkj
Fotoğraf: AP

Avrupa Parlamentosu'nun, karar niteliğindeki Türkiye raporu, bugün Strasbourg'da düzenlenen oylamada, beklendiği gibi, sürpriz yaşanmaksızın, kabul edildi.

Oylamaya katılan 623 parlamenterden 528'i rapor lehinde, 52'si ise aleyhinde oy kullandı. 43 parlamenter de çekimser kaldı.

Oylama sırasında 16 değişiklik önergesi de görüşüldü. Sosyalist grup tarafından hazırlanan ve Türk hükümetini laiklik ilkesi konusunda uyaran önerge kabul görmedi. Buna karşılık, Türkiye'deki siyasi partilere, istikrarlı, demokratik ve çoğulcu bir Türkiye'nin modernizasyonu için reform çağrısı yapan bir diğer önergeye "laik" sözcüğü eklendi.

Rapor, Türk hükümetine karşı tatlı-sert tonuyla dikkat çekiyor. Raporda genel olarak "Türkiye'de politik reform sürecinin yavaşlamış olmasından" yakınılıyor. Aynı şikayet dün genel kurulda yapılan oturumda, Avrupa Birliği dönem başkanlığını yürüten Çek Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu tarafından da dile getirilmişti.

Parlamentonun kabul edilen raporunda, Türk hükümetinden birçok alanda reformlara devam etmesi isteniyor.

Reform talepleri arasında, toplumsal uzlaşı yoluyla laik bir Anayasa, Ergenekon suç örgütünün üstüne gidilmesi, ama bu davada adil yargının da güvence altına alınması, Kürt sorununun çözümü için siyasi girişim, Avrupa standartlarında ifade ve basın özgürlüğü, zorunlu din derslerine son verilmesi, azınlık haklarının garanti altına alınması, yeni bir sendikalar kanunu, 1 Mayıs’ın Taksim'de kutlanabilmesi, IMF ile sıkı işbirliği, yolsuzlukla mücadele, Ermenistan'la siyasi ve ekonomik ilişki, Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi, Kıbrıs’tan asker çekilmesi, Nabucco boru hattı projesinin desteklenmesi, Deniz Feneri ve İslami Yatırım Fonları davalarında Avrupa hükümetleriyle işbirliği ve kaçak göçmenlerin iadesi konusunda Avrupa Birliği ile anlaşma imzalanması geliyor.

Bu yılki rapor heyecan yaratmadı

Rapor geçtiğimiz yıllara oranla, Avrupa kulislerinde pek heyecan yaratmış değil. Avrupa basını da bu yılki rapora olağandışı ilgi göstermedi. Bunun da temel 3 nedeni var.

Birincisi; Türkiye, son zamanlarda Avrupa Birliği ülkelerinde öncelikli bir konu olmaktan çıkmış durumda. Bu durumu Türkiye açısından hem olumlu hem de olumsuz yorumlayanlar var. Olumlu diyeler, Avrupa Birliği’nin Türkiye'nin gelecekteki üyeliğini artik sorgulamadığını söylemekteler. Olumsuz bakanlar ise Avrupa Birliği için Türkiye dosyasının kapandığını savunuyorlar.

İkincisi, Avrupa Birliği’nin son 3 yıldır Türkiye'ye aynı şeyleri söylemesi. Her ne kadar Türk hükümeti, son dönemde, Kürtçe televizyon, yeni bir baş müzakereci, Ermenistan'la diyalog, Alevilerin hakları gibi konularda bazı açılımlar yapmış olsa da, parlamento kulislerinde, Türkiye'de pes peşe 3 yıldır politik reform sürecinin duraksadığı vurgulanıyor. Bu da bir ölçüde bıkkınlık yaratmış durumda.

Üçüncüsü ise Türkiye raportörü faktörü. Parlamento'nun Hristiyan Demokrat etiketli Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten'in, kendisi gibi Hollandalı olan bir önceki Türkiye raportörü Camiel Eurlings'e oranla, Türkiye hakkında parlamentodaki siyasi gruplar arasında uzlaşı sağlamak konusundaki becerisi kimse tarafından tartışılmıyor.