1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 28. Kw Int. der Woche (Hammerberg Türkei)

13 Temmuz 2009

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammerberg, TCK’nın 301’nci maddesinin Avrupa standartlarıyla uyuşmadığını söyledi. Hammerberg, Türkiye’de reform sürecinin yeni bir boyutunun başladığını kaydetti.

https://p.dw.com/p/ImFQ
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa/dpaweb

Avrupa kıtasının insan hakları alanındaki en yetkin isimlerinden olan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammerberg geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye 6 günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Hammerberg, başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere, İçişleri ve Avrupa İşlerinden sorumlu bakanlar, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ve azınlık temsilcileriyle görüştü. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Hammerberg, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanında sorunlar ve reform süreci konularında izlenimlerini Deutsche Welle Türkçe servisine anlattı. Hammerberg ile Kayhan Karaca görüştü:

Avrupa'nın insan hakları komiseri bu tür ülke ziyaretlerini Avrupa Konseyi üyesi tüm devletlere düzenli olarak yapıyor.

Hammerberg'in Türkiye ziyareti gündeminin başlıca konuları azınlıkların, mültecilerin ve iltica talebinde bulunanların insan haklarıydı.

Hammerberg, Türkiye ziyaretinde gündeme gelen, ifade özgürlüğü, dini azınlık ve Romanların hakları, terörle mücadele kapsamında yerlerinden edilmiş kişilerin durumu, Türkiye'nin yabancılar sorununa yaklaşımı ve Türkiye'deki demokratik reform süreci hakkındaki gözlemlerini Deutsche Welle Türkçe servisine anlattı.


“Politikacılar yargıya müdahale etmesin”


Hammerberg, azınlıkların ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında tam olarak güvence altına alınması gerektiğini söylüyor. İnsan Hakları Komiseri, özellikle TCK'nın 301'inci maddede yapılan değişikliğin Avrupa standartlarıyla bağdaşık olmadığı görüşünde:


"Bizim için önemli olan ilke politikacıların yargıya müdahale etmemesidir. Umarım 301'inci maddede bakanlığa sorularak dava açılmasını öngören düzenleme, savcılara maddeyi anlayabilmeleri için tanınmış geçici bir süreçtir. Geçici de olmalıdır. Bunu Adalet bakanına da söyledim. 301'inci madde ve benzer maddelerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı biçimde ifade özgürlüğü önünde köstek olmalarını engellemek için yeniden bir tartışma başlatmak gerekiyor."


Hammerberg, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması konusunda olumlu sinyaller aldığını da belirtiyor:


"Bu konuyu Rum Ortodoks Patriği Bartolomeos'la konuştum. Kendisi bir çözüm bulunacağı konusunda iyimser olduğunu söylüyor. Türk hükümet yetkilileriyle görüşmelerimde de çözüme yakın oldukları izlenimi edindim. Ancak Türkiye laik bir devlet olduğundan, ülkede birçok kişide, bu tip dini eğitim serbest bırakılırsa diğer grupların da özel statü talebinde bulunabileceklerine dair bir endişe var. Haliyle burada karmaşık bir durum söz konusu."


“Türkiye'nin laik karakteri bozulmaz”

Deutsche Welle’nin sorularını yanıtlayan Hammerberg buna rağmen, soruna Türkiye'nin laik karakterini bozmadan çözüm bulunabileceği kanısında:

"Şahsen, Türk devletinin laik temellerini sarsmadan Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılmasının mümkün olduğunu düşünüyorum. İstanbul gelecek yıl Avrupa Kültür Başkenti olacak. Eğer o zamana kadar çoğunluk ile azınlık arasındaki bu tür sorunlar çözümlenebilirse çok yerinde olur kanısındayım."


Avrupa insan hakları komiseri, Patrikhane'nin ekümenikliği konusunda ise Ortodoks cemaatinin serbestçe karar vermesinden yana:


"Bu konuda yaklaşımın insanların istedikleri dini seçebilmeleri ve seçtikleri dinin hangi kanadına mensup olacaklarına kendilerinin karar verebilmeleri olmalı. Kimileri Ortodoks dini çerçevesinde Rum Ortodoks Kilisesi'ni ve patriği otorite olarak kabul ediyor, kimileri ise Rusya, Ukrayna veya diğer ülkelerde olduğu gibi etmiyor. Neden insanlar hangi kilisenin hangi bölümüne mensup olduklarına kendileri karar vermesinler? Bu gruplardan da, eğer ehillerse, herkese söz konusu kilisesinin liderliğine aday olma olasılığı doğacaktır."


“Romanların gördüğü zararlar karşılansın”


Deutsche Welle’ye konuşan Hammerberg'in gündeme taşıdığı bir diğer konu da Türkiye'de pek konuşulmayan Roman hakları. İstanbul'da Sulukule'yi ziyaret eden Avrupa insan hakları komiseri, evlerinden zorla çıkartılan Romanların gördüğü zararların karşılanması gerektiğini söylüyor:


“Türkiye'de kimi Romanlar mahkeme kararıyla evlerinden çıkarıldı. Ziyaretim sırasında İstanbul'da Sulukule'ye gidip oradaki durumu da inceledim. Yerel yöneticilerin, kentleşme planları çerçevesinde evleri yeniden inşa etmek ve güzelleştirmek istemesini anlayışla karşılıyorum. Bu tamamen meşrudur. Ancak orada Romanlar veya başkaları yaşıyorsa ve evleri yıkılıyorsa, kendilerine alternatifler sunulması lazım. Olacaklardan önceden haberdar edilmeliler. Kendileriyle konuşulmalı. Ben şahsen işlerin çok çabuk halledildiği izlenimi edindim. Bazı Roman aileleri de bundan zarar görmüş ve acı çekmişler. Bu durumun düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum."


Terörle mücadelede yerlerinden edilenler

Thomas Hammerberg, terörle mücadele kapsamında yerlerinden edilen ve sayılarının yaklaşık 1 milyon olduğunu söylediği kişilerin hakları konusunda ise Türkiye'den olumlu izlenimlerle ayrıldığını vurguluyor.


"Bu sorunun şu anda çok net biçimde hükümetin gündemine yerleşmiş olduğunu gördüm. Adımlar atılmaya başlanmış. Ziyaretim sırasında bana, ekonomik krize rağmen, konuya öncelik verildiği ve yerlerinden edilmiş kişilerle daimi istişare içinde olunduğu söylendi."


İnsan Hakları Komiseri, Türkiye ziyareti sırasında kaçak göçmen ve mülteciler için kurulan ve misafirhane adı verilen merkezler hakkında da bilgi aldı. Hammerberg'in bu konuda son zamanlarda Türkiye'yi sıkça eleştiren Avrupa Birliği'ne bir mesajı var.


"Türkiye birçok yolun kesiştiği bir yerde bulunuyor. Avrupa Birliği'ne gelmek isteyen birçok kişi Türkiye'den geçmek istiyor. Avrupa Birliği de bu kişilerin geçmesine engel olması için Türkiye'ye baskı yapıyor. Ben, bu konuyu her geçen gün daha da tartışan Avrupa Birliği'nin bu tartışmalara Türkiye'yi de dâhil etmesini, Türkiye'yle diyalog içinde olmasını öneriyorum. Türkiye aynı coğrafyaya ait ve aynı sorunları yaşıyor aslında. Dolayısıyla bu alanda, birbirimizi parmakla göstermek ve suçlamak yerine, daha geniş işbirliğine ihtiyacımız var."


“Alışkanlıklar değişiyor”

Hammerberg, Türkiye'de demokratik reform sürecinin yavaşladığına dair Avrupa'dan ve Türkiye içinden gelen eleştirilere de ilginç bir bakış açısıyla yanıt veriyor:

"İşlerin yerel planda ilerlediğini gördüm. Daha önce kararlaştırılan bazı değişiklikler hala tartışma konusu. İnsanlar bazı şeylerin değişmekte olduğunu hissediyor. Aralarında tartışıyorlar. Kimi alışkanlıklar değişmeye devam ediyor. Belki de şu anda reform sürecinin yeni bir boyutunun başlangıcındayız. Türkiye'deki temaslarım çok ayrıntılı ve yapıcıydı. Örneğin, Adalet bakanı gibi bazı bakanları, insan hakları konusunun yasal mevzuat ve düzenlemelerin tam anlamıyla ve vazgeçilmez parçası haline gelmesi için bir şeyler yapılması konusunda çok kararlı gördüm."






Kayhan Karaca

Editör: Ayhan Şimşek