1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Ayılar' için geri sayım başladı

Aydın Üstünel/Berlin16 Şubat 2007

Berlinale'de ilk ’Ayı’ sahibini buldu: Festivalin bu yılki onur ödülü, ’Bonnie&Clyde’, ’The Miracle Worker’ ve 'Little Big Man’ filmleri klasikler arasında sayılan, 60’lı ve 70’li yılların ABD'sindeki siyasal ve sosyal dönüşümleri acımasız bir dille aktaran yönetmen Arthur Penn’e verildi. Altın ve Gümüş Ayı’ları kimin alacağı Cumartesi açıklanacak. Festivali izleyen arkadaşımız Aydın Üstünel’in tahminleri…

https://p.dw.com/p/AaHG
Altın Ayı için bu yıl Berlinale'de 22 film yarışıyor.
Altın Ayı için bu yıl Berlinale'de 22 film yarışıyor.Fotoğraf: AP

57. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Altın ve Gümüş Ayı’nın sahipleri Cumartesi günü belli olacak. Fransa’nın gelmiş geçmiş belki de en dokunaklı sesini ve trajedilerle dolu hayatını anlatan “La Vie en Rose” filminde, Edith Piaf’ı canlandıran Marion Cotillard, Cumartesi akşamki ödül töreninde adının okunması beklenenlerden.

Sadece Fransızların değil, artık tüm dünyanın kültür mirası sayılan Piaf, bir Fransız aktris için belki de en zor rollerden biri ve Cotillard, bu işin altından alnının akıyla çıkmış. Canlandırmaktan da öte, beyaz perdede Cotillard gidiyor, yerine Piaf geliyor.

Marianne Faithfull'lu 'Irina Palm'

Başrol oyuncusunun sinemaseverleri büyülediği bir diğer film ise ’Irina Palm’ oldu. 60’lı ve 70’li yılların efsanevi İngiliz şarkıcısı ve son yıllarda daha çok sinema filmleri ile kendinden bahsettiren Marianne Faithfull, 50 yaşında, ölmüş kocasına sadık, hasta torununun tedavisine para bulabilmek için bir seks dükkanında çalışmayı kabul eden Maggie’yi canlandırıyor.

"Maggie’nin torun sevgisi katıksız ve şartsız ve o yüzden her şeyi yapmaya göze alıyor, biz kadınlar böyleyiz“ diyordu Marianne Faithfull, gösterimden sonraki basın toplantısında ve ekliyordu: Ama sanmayın ki bu her zaman o kadar kolay…“

Gündelik hayattaki bazı ahlak kurallarının ne kadar sahte olduğunu hem gülümseten hem de düşündüren bir şekilde anlatan ’Irina Palm’ izleyicilerden en fazla alkış alan filmler arasındaydı.

İddialı Almanlar

Bu yıl yarışma bölümünde iki Alman yapım gösteriliyor ve ikisi de Altın Ayı yarışında epey iddialı. Bunlardan ilki ’Die Faelscher’ yani ’Kalpazanlar’, 2. Dünya Savaşı’nda toplama kamplarında, Nazilerin sahte para basmaya zorladıkları Yahudilerin hikayesini anlatıyor.

Naziler, milyonlarca sahte İngiliz sterlini basarak, düşmanın ekonomik sistemini altüst etmeyi ve böylece savaşı kazanmayı hedeflerken, toplama kamplarındaki Yahudilerin, şeytani bir sisteme hizmet ederek hayatta kalmakla, şerefli bir biçimde ölmek arasındaki seçimleri konu ediliyor. ’Die Faelscher’a duyarlı anlatımıyla’Schindler'in Listesi’ ve ’Piyanist’ gibi Yahudi soykırımı konulu filmlerin ardına saklanmasını gerektirmeyecek kalitede bir yapım olarak bakılıyor.

Şimdiye kadarki tüm sinema filmleriyle çeşitli festivallerde ödül alan Alman yönetmen Christian Petzold’un son yapımı ’Yella’ da bu sene burun buruna giden favoriler arasında en önlerde. ’Yella’ aynı adlı genç bir kadının işini ve harabeye dönmüş evliliğini geride bırakarak doğu eyaletlerinden batıya gitmesini konu ediyor.

Üçlemenin finali: 'Yella'

Yella, yolunun genç bir erkekle kesişmesinin ardından bambaşka bir hayat sürmeye başlıyor: Artık onun dünyası, kapitalist sistemin merkezleri, camdan cepheli dev gökdelenler ve limuzinlerdir. Ancak, neredeyse gerçeküstü bir şekilde, farklı bir çevreye giren Yella’nin geçmişi kendini takip ediyor. Ve genç kadın yavaş yavaş, yaşadığı hayatın bir rüya olduğundan endişelenmeye başlıyor...

Christian Petzold’un, geçmişin hayaletleri ile mücadele edenlerin hikayelerini anlattığı üçlemesinin ’Innere Sicherheit’ ve ’Gespenster’ adlı ilk iki filminden sonra finalini oluşturan ’Yella’, yönetmene Berlinale’deki ilk büyük ödülünü getirecek gibi gözüküyor.