1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Barışı güvenceye alan imza

DW24 Mart 2007

25 Mart 1957'de kurucu 6 ülke, Avrupa Ekonomi Topluluğu'nu (AET) kurmak amacıyla Roma anlaşmasına imza attılar. Aynı tarihte ayrıca Atom Enerjisi Topluluğu’nu kurmak amacıyla EUROTOM anlaşması imzalandı.

https://p.dw.com/p/AZS4
Jean Monnet, Avrupa Birliği'nin oluşumuna önemli katkı yapan siyasetçiler arasında yer aldı
Jean Monnet, Avrupa Birliği'nin oluşumuna önemli katkı yapan siyasetçiler arasında yer aldıFotoğraf: picture-alliance/ dpa

İtalya’da öğrencilere tatil ilan edilmişti. Dükkanlar kapalıydı. İtalya, 25 Mart 1957 tarihini, “savaş sonrası en anlamlı gün” olarak kutluyordu. Altı ülkenin Dışişleri Bakanları ve delegasyonlarını görebilmek ümidiyle otel önüne gelenler büyük bir kalabalık oluşturmuştu.

Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’dan gelen öğrenciler evsahibi ülkenin öğrencileriyle birlikte sevinç çığlıkları atarak Roma sokaklarında ilerliyordu. Öğrenciler ellerinde kendi ülke bayraklarını taşıyordu.

Adenauer'in ev ödevleri

Altı renkten oluşan dev bir pankartta ise “Barışı garanti etmek için bir imza atın” yazıyordu. Ve birliğin kurucu altı ülkesinin Dışişleri Bakanları bu imzaları Roma’da atmayı başardı. Almanya Başbakanı Konrad Adenauer imzaların atılması üzerine şu açıklamayı yaptı:

„Bunu başardığımız için kesinlikle yan gelip yatmayacağız. Önümüzde yerine getirmemiz gereken çok ev ödevimiz var. Ancak Avrupa’nın birleşmesi doğrultusunda bu iki antlaşmaya imza atarak büyük adımı atabilmiş olmamızın mutluluğunu ifade etmek isterim. Çünkü bu mutluluğu halklarımızdan milyonlarca kişi bizimle paylaşıyor. Şu anda onların kalpleri bizimle birlikte burda atıyor.

Bu arada imza töreninin ardından öngörülen halk şenliği fırtına nedeniyle kelimenin tam anlamıyla suya düşmüştü. Aslında Roma Antlaşmasına giden yolun günlük güneşlik olduğu da söylenemez. Avrupa Ekonomi Topluluğu (AET) ve Atom Enerjisi Topluluğu (EUROTOM) antlaşmalarında uzlaşı sağlamak için 6 kurucu ülke arasında uzun süreli, çetin müzakereler yapıldı.

Fransa’nın tutumu

Nükleer güç olan Fransa, askeri konuları, ortak Avrupa atom politikası dışında tutmak istiyordu. Sadece bu durumda Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yeşil ışık yakacağını bildiriyordu. Almanya ise güçlü bir iktisadi güç olarak ortak pazarın oluşturulması konusunda ısrarcıydı. Almanya üye ülkeler arasında gümrüklerin kaldırılarak ortak dış gümrük duvarları inşaa edilmesini istiyordu. Bu nedenle ancak Avrupa Ekonomik Topluluğun kurulması halinde ortak atom politikasına onay vereceğini bildiriyordu.

Nassır'ın katkısı

Son uzlaşı arayışları sırasında bir diğer gelişme de önemli bir rol oynadı. Tarihçi Georg Kreis şöyle anlatıyor:

„Uluslararası konjonktür uygundu. Aslında Suveyş kanalı politikasıyla Avrupa’ya doğalgaza ne denli bağımlı olduğunu fark ettiren Mısır Devlet Başkanı Nassır’ın heykelinin dikilmesi gerektiğini düşünen de az değil.“

Krizler içinde oluşan Avrupa

50’li yıllarda Avrupa ülkeleri enerji ihtiyaçlarının beşte birini doğalgaz ile karşılıyordu. Ve bu oran gittikçe artıyordu. Suveyş kanalının 1956 yılında kamulaştırılması üzerine Avrupa ülkeleri arasında nükleer tekniklerinin sivil amaçlı kullanımı için işbirliği artıyordu. Roma’da imzalanan antlaşmalar öncesinde yaşanan bu gelişmelerle ilgili olarak Avrupa Birliği’nin mimarlarından Jean Monnet hatıratlarında şöyle yazdı:
“Ben her zaman Avrupa’nın krizler içerisinde oluştuğuna, ve krizlerde bulunan çözümlerin toplamı olduğuna inandım.“

Schuman’ın planı

Monnet tarafından hazırlanan ve dönemin Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman’ın 9 Mayıs 1950 tarihinde önerdiği plan Avrupa Birliği’nin temel taşlarını oluşturmuştu. Savaş ve silah sanayisinin en önemli ürünlerinden kömür ve çeliğin üretimi ortak bir yönetime bağlanacaktı. Böylelikle Fransa ile Almanya arasında bir savaşın sadece düşünelemez değil imkansız olması sağlanacaktı. Robert Schuman, 1951 yılında, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun kurulduğu sırada şu konuya vurgu yapmıştı: “Avrupa, karşıt güçlerin kan döktüğü bir muhabere meydanı olmaya son vermeli. Biz çok pahalıya mal olan düşünce üzerine birleşik ve nihayet barışın hakim olduğu bir Avrupa için yeni yollar belirlemek istiyoruz.“

İlk yılların tereddüdü

Ancak Avrupa’nın birleşmesi terredütlü gelişti. Avrupa Savunma Birliği ile Avrupa Siyasi Birliği’nin planları üzerinde uzlaşma sağlanamadı. Bu nedenle 1955 yılında Messina’da gerçekleştirilen konferansta gündeme iki yeni entegrasyon alanı taşındı: Avrupa Ekonomik ve Avrupa Atom Enerjisi Toplulukları. İmzaları 25 Mart 1957 atıldı. İmzalarla birlikte, bugün de Avrupa Birliği için geçerli olan uzlaşmaya dayalı bir siyasi müzakere üslubu da doğmuş oldu.