1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Barış Akademisyenleri" davasında ikinci erteleme

27 Eylül 2016

Güneydoğu’daki çatışmalarının durdurulması için yayınladıkları bildiri nedeniyle yargılanan dört akademisyenin ikinci duruşmasında da mahkeme Adalet Bakanlığı’nın onayını bekleme kararı aldı.

https://p.dw.com/p/2QeCX
Symbolbild Justitia Justizia
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde süregiden çatışmaların durdurulması için geçen Ocak ayında "Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları için yargılanan akademisyenler Doçent Kıvanç Ersoy, Yardımcı Doçent Esra Mungan, Yardımcı Doçent Meral Camcı ve Yardımcı Doçent Muzaffer Kaya hakkındaki davanın ikinci duruşması da, Adalet Bakanlığı’ndan gelecek soruşturma kararının beklenmesi gerekçesiyle ertelendi.

Mahkeme, sanık avukatlarının suç oluşmadığı için doğrudan beraat kararı verilmesi talebini kabul etmedi. Duruşma sonrasında basına açıklama yapan sanık avukatı Meriç Eyüboğlu, “Bizim için sürprizsiz bir gün. Geçen duruşmada tartıştığımızı tartıştık; suç yok, beraat istiyoruz. Mahkeme dosyanın bütün olarak Adalet Bakanlığı'na gönderildiğini, önlerinde dosya olmadığı için değerlendirmenin mümkün olmadığını söyleyerek beraat talebini reddetti” dedi.

Kendilerine “Barış İçin Akademisyenler” adını veren 89 üniversiteden 1128 akademisyenin yayınladığı bildiri, Türkiye’de farklı tepkilere neden olmuştu. Gazeteci, sanatçı, hukuçu ve yayıncı bazı meslek grupları bildiriyi desteklerken, iktidar sert tepki göstermişti. Geçen zaman içinde bildiriye imza atan akademisyenlerin sayısı 2128'e ulaştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, imzacı akademisyenleri “Sözde aydınlar” diye nitelemiş, “Siz karanlıksınız” demişti. Gerekçesi, bildiride devletin suçlandığı ve PKK şiddetinin görmezden gelindiğiydi.

“Barış talebinde ısrarcıyız”

Dört akademisyenin yargılanması, Barış İçin Akademisyenler İstanbul Grubu adına 10 Mart’ta yaptıkları açıklamanın ardından geldi. Akademisyenler bu açıklamada, “Barış talebinde ısrarcıyız” dedi. Bu açıklamadan birkaç gün sonra, 14 Mart’ta, yakalama kararıyla Ersoy, Mungan, Camcı ve Kaya’nın evleri basıldı. Ersoy, Mungan ve Kaya ertesi gün gittikleri polisteki sorgulamalarının ardından, sevkedildikleri mahkemede “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklandılar. Polis baskını sırasında yurtdışında bulunan Camcı ise, 31 Mart’ta Türkiye’ye döndükten sonra tutuklandı.

Dört akademisyen, İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. İlk duruşma, 22 Nisan’da yapıldı. Savcı, suçlamayı değiştirerek, sanıkların Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinden yargılanmasını istedi. Bu madde, Türklüğü, cumhuriyeti, devleti ve kurumlarını aşağılamayı öngörüyor. Ancak, yargılama için Adalet Bakanlığı’nın onayı gerekiyor.

Mahkeme bu nedenle, durma kararı alarak, savcının da talebi sonucu dört akademisyenin tahliyesine karar verdi. Savcılığın soruşturma talebi ise, Adalet Bakanlığı’ndan gerekçe yazılmadığı belirtilerek, geri gönderildi. Savcı, gerekçesini yazarak talebi tekrar bakanlığa gönderdi. Mahkeme yaklaşık 15 dakika süren bugünkü duruşmada, dosyanın halen Adalet Bakanlığı’nda olması gerekçesiyle, 22 Aralık gününe erteleme kararı verdi.

"Yargılamanın yapılması hukuki değil, siyasidir”

Mahkeme, sanık avukatlarından Gökhan Küçük'ün "Derhal beraat kararı verilecek durumlarda durma kararı verilmesi, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’na aykırı. Yargılamanın yapılması hukuki değil, siyasidir” itirazını dikkate almadı.

Duruşma sonrasında DW Türkçe’ye konuşan akademisyenler Esra Mungan ve Meral Camcı da, mahkemenin erteleme kararının siyasi olduğu görüşünde. Mungan, “Bu ‘Demokles’in kılıcı’ meselesini kullanıyorlar. Burada yargı yoluyla bir sindirme operasyonu yürütüldüğüne tanık oluyoruz. Ama biz gayet iyiyiz, güçlüyüz. Yaptığımız doğru şeydir ve bu haklılık da bize, sebatla arkasında durduğumuz şey için mücadele etmemize yardımcı oluyor” dedi.

Camcı ise, “Şunu gördük bir kez daha, yargı mekanizması işlemiyor Türkiye'de. Siz hukuken, usulen tüm gerekçeleri sıralayarak beraat istiyorsunuz. Onlar da beraat vermeleri gerektiğini biliyorlar ama buna yetkileri yok, bunu görüyorsunuz. Belki biraz şu anda içinde bulunduğumuz sürecin ruhu bu. Bu ruh, ertelemek ve beklemek üzerine gibi görünüyor onlar açısından. Yargı bağımsız değil, onu görüyorsunuz ” şeklinde konuştu.

Aachen Barış Ödülü'nde 3 soru 3 cevap

Yerli yabancı akademisyenlerden destek

Akademisyenlerin bugünkü duruşmadan önce, Çağlayan’daki adliye önünde, onlarca yerli ve yabancı akademisyenin desteğiyle bir basın toplantısı da düzenledi. Ortak bir bildiri okuyan akademisyenler, “Barış sözümüzün arkasındayız. Barış talebi ve düşünce yargılanamaz” dedi.

Bu basın toplantısını destekleyenler arasında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Filiz Kerestecioğlu da vardı. Kerestecioğlu, DW Türkçe’nin sorularını yanıtlarken, “Bu dava aslında sembol davalardan biri oldu, çünkü gözdağı vermek için açılmış bir davaydı” dedi. HDP’li vekilin sözleriyle, “Bu davanın siyaseten asıl açıklaması şu: Ayağınızı denk alın, kimse barış istemesin, o bildirilere imza atmasın, muhalif olmasın.”

© Deutsche Welle Türkçe

Kürşat Akyol, İstanbul