1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Basın özgürlüğüne OHAL darbesi

7 Ekim 2016

RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’nin “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”ne dönüştüğünü söylüyor. 120’den fazla gazeteci hapiste. Kapatılan yayın organı sayısı ise internet siteleri hariç 150’yi aştı.

https://p.dw.com/p/2QzUX
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/S. Suna

Pek çok meslek örgütüne göre, Türkiye’de basın özgürlüğü tarihin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. Geçen bir hafta içinde kapatılan Kürt, Alevi ve sol görüşlü muhalif 23 radyo ve televizyon kanalıyla birlikte, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamaları çerçevesinde kapatılan yayın organı sayısı 150’yi aştı. Bu rakamlara, internet üzerinde kapatılan ya da yayını engellenen yüzlerce haber sitesi dahil değil.

Hapisteki gazetecilerin sayısı ise Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne (RSF) göre, 120'den fazla. Darbe girişiminden önce tutuklu ya da hükümlü gazeteci sayısı 30’un üzerindeydi.

"Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi"

RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, 2 yıl aradan sonra Türkiye’nin yeniden “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” sıfatıyla anılmaya başlandığını söylüyor. Önderoğlu, RSF’nin 2015 yılı verilerine dayanarak nisan ayında yayınladığı 2016 Dünya Basın Özgürlüğü listesinde, Türkiye'nin 180 ülke arasında 149. sıradan 151. sıraya gerilemiş olduğunu hatırlatarak son tutuklamalar ve kapatılan yayın organlarıyla birlikte önümüzdeki dönemde daha da gerilemenin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.

Türkei Istanbul Erol Önderoglu
RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu Fotoğraf: Getty Images/AFP/O. Kose

Önderoğlu, “Türkiye’de gazeteciler artık tutuklanmamak, basın kartı ya da pasaportları ellerinden alınmaması ya da patronlarına yapılan baskılar sonucu işlerinden olmamak için uğraşıyor. Basın özgürlüğü, 1990’lı yılları aratır hale geldi” diyor.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Türkiye basının çok zor bir dönemden geçtiğini söylüyor. 1960’tan bu yana gazetecilik yaptığını hatırlatan Olcayto, “Ben bu kadar kısıtlayan, bu kadar zorlu bir dönem yaşamadım. Bu sloganı sıklıkla kullanıyoruz, gerçekten çok doğru bir slogan: Gazetecilik suç değil” diyor.

TGC Başkanı Olcayto, yalnızca Gülen cemaatiyle bağlantılı olduğu iddia edilenlerin değil, Kürt, Alevi ve sol görüşlü muhalif yayın organlarının da kapatıldığının altını çiziyor. TGC olarak bu konudaki itirazlarını iktidara iletmeye çalıştıklarını, ancak, henüz görüşme olanağı bulmadıklarını belirtiyor.

Olcayto, iktidar yanlısı bazı gazetecilerin meslektaşlarını isim vererek "ihbar” ettiğini, bu gazeteciler arasında, FETÖ bağlantılı üyeleri olduğu iddiasıyla TGC’nin kapatılmasını yazanlar da olduğunu söylüyor.

"En karanlık günleri yaşıyoruz"

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren ise Türkiye basın tarihinin en karanlık günlerinin yaşandığı görüşünde. Eren, “Daha önce gazetecilere yönelik silahlı saldırılar oldu, suikastlar oldu. Gazeteciler yargılandı, hatta gazete binaları bombalandı. Ama, ilk defa bu kadar yoğun, topyekün bir saldırı var. Ve bu sistemli, bir kalemde 23 radyo ve televizyon kapatılabiliyor. Hakikaten, en vahim durum şu an” diyor.

Basın-İş Başkanı Eren, hafta başında canlı yayın sırasında kapatılan Kürt sorunu odaklı İMC televizyonunun da haber koordinatörü. Basına yönelik baskıların Cumhuriyet, Evrensel, Birgün ve Sözcü gibi kalan son muhalif gazeteleri de hedef alabileceğinden endişeli. Bu konudaki endişe geçen haftalarda  anamuhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da dile getirlmişti.

Türkei Studio des Senders  IMC TV in Istanbul
Fotoğraf: Reuters/H. Aldemir

Eren, Başbakanlık’a bağlı Basın-İlan Kurumu’nun gazetelere verdiği resmi ilan ve reklamlar hakkında önceki gün Resmi Gazete’de yayınlanan son düzenlemeyle bu gazetelerin hedef alındığını söylüyor. Bu düzenlemenin terör örgütü suçlamasıyla yargılanan gazetecileri işten çıkarmayan gazetelere, resmi ilan verilmemesini öngördüğünü anlatıyor. Bu gazetelerde onlarca kişinin bu türden suçlamalarla yargılandığı hatırlatan DİSK Basın-İş Sendikası Başkanı Eren, “Onlar da bu kişileri işten atmayacaklarına göre, devlet ilanlarını kesecekler. Bu durumda bu gazeteler maaş ödeyemez hale gelecekler, zorlanacaklar ve fiilen kapanacaklar” diyor.

Alevi televizyonu da kapatıldı

TV 10, son dalgada kapatılan 23 radyo ve televizyondan biri. Polis ve maliye memurlarının baskınıyla kapısı mühürlenerek kameralar, reji malzemeleri ve bilgisayarlarına el konuldu. Turabi Kişin, TV 10’un yönetim kurulu üyesi ve haber müdürü. TV 10'u, inanç eksenli, Alevi toplumuna yönelik yayın yapan bir televizyon olarak tanımlıyor. “Cumhuriyet kurulduğundan bu yana mikrofon tutulmayan, ötelenmiş, dışlanmış kesimlerin televizyonuyuz” diyor.

Kişin, 2011’den itibaren yayında olan TV 10’a kapatma tebligatı ulaşana kadar, hiçbir uyarı ya da bildirim gelmediğini söylüyor. Kapatmayla birlikte 40’tan fazla gazetecinin işsiz kaldığını, televizyon kanalının geleceğinin de belirsizliğe itildiğini anlatıyor. Bundan sonrası için bir savcının kendileriyle bağlantıya geçeceğinin söylendiğini, ancak henüz herhangi bir temas olmadığını belirtiyor.

Meslek örgütlerine göre, son kapatılan 23 radyo ve televizyondakiler hariç, 15 Temmuz’dan bu yana kapatılan yayın organlarında çalışan 3 binden fazla gazetecinin işsiz kaldı.

© Deutsche Welle Türkçe

Kürşat Akyol / İstanbul