1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Berlinale’de jüri büyük ödülü Serban’ın

21 Şubat 2010

Uluslararası Berlin Film Festivali’nde bir anlamda ikincilik ödülü olarak kabul edilen „Jüri Büyük Ödülü“, "If I Want To Whistle, I Whistle" filmine imza atan Rumen yönetmen Florian Serban'a verildi.

https://p.dw.com/p/M7Lj
Rumen yönetmen SerbanFotoğraf: AP
Abschluss Berlinale 2010
If I Want To Whistle, I Whistle" filminden bir sahneFotoğraf: Internationale Filmfestspiele Berlin

Bir ıslah evinden serbest bırakılmasına beş gün kala, ziyarete gelen genç kızlardan birine aşık olarak, kızı rehin alıp firar etmeye çalışan 17 yaşındaki bir gencin hikayesi, Serban'a festivalin kurucusu anısına verilen Alfred Bauer Ödülü’nü de getirdi. Berlinale’nin ilk 25 yılı boyunca direktörlüğünü yapan Alfred Bauer’in adını taşıyan bu ödül, sinema sanatına yeni perspektifler sunan yapımlara veriliyor.

Polanski’den iğneleyici mesaj

Roman Polanski Dreharbeiten zu The Ghost
Roman PolanskiFotoğraf: dpa


Berlinale’de en iyi yönetmen ödülü, festivale katılamayan bir ismin, 76 yaşındaki Polonya asıllı Roman Polanski’nin oldu. Yıllardır peşini bırakmayan bir tecavüz davası yüzünden İsviçre’de ev hapsinde olan Polanski, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’i çok andıran bir karakterin gerilimli hikâyesini anlattığı „The Ghost Writer“ filmindeki reji çalışması ile bu ödüle layık görüldü. Eylül ayında, sinema dünyasına yaptığı katkılardan dolayı kendisine verilecek hayat boyu başarı ödülünü almak için Zürih Film Festivali’ne giden Polanski, 31 yıl önce ABD tarafından çıkarılan bir tutuklama emri nedeniyle İsviçre makamlarınca gözaltına alınmış, filmini de kuryeler aracılığıyla kendisine gönderilen DVD’ler sayesinde tamamlayabilmişti. Polanski, kendi adına Gümüş Ayı ödülünü almak üzere Berlin’de sahneye gelen filmin yapımcıları aracılığıyla gönderdiği mesajda, “Törene gelebilecek olsaydım bile gelmezdim, çünkü en son bir ödül törenine katılmaya gittiğimde demir parmaklıkların ardına konmuştum” dedi.

Savaş karşıtı filme ödül

Film Caterpillar
Büyük yankı uyandıran Caterpillar filmindenFotoğraf: Internationale Filmfestspiele Berlin


„En iyi kadın oyuncu“ dalında Gümüş Ayı ödülünü Japon „Caterpillar“ filminin başrolündeki Shinobu Terajima kazandı. Terajima filmde, İkinci Dünya Savaşı sırasında cepheden eve konuşma ve işitme yetilerini, kollarını ve bacaklarını kaybetmiş halde dönen kocasına bakmak zorunda kalan bir kadını canlandırıyor. Ödülü Terajima'nın yerine filmin yönetmeni Koji Wakamatsu kabul etti. Savaşın ve şiddetin insan psikolojisinde açtığı yaraları işleyen Wakamatsu’nun, ödülü kazanan Terajima’dan gelen teşekkür mesajını cep telefonundan okuması ise gülümsemelere neden oldu.

Rus sineması bir döndü, pir döndü

„En iyi erkek oyuncu“ dalındaki Gümüş Ayı ödülü ise bu yıl, beş yıl aradan sonra yarışma bölümüne kabul edilen ilk Rus filminin başrol oyuncularına verildi. Grigory Dobrygin ve Sergei Puskepalis, „Kak ya provel etim letom“ – „Bu yazın sonunu nasıl getirdim“ adlı filmde, Kuzey Buz Denizi’nde ıssız bir adadaki bir meteoroloji biriminde baş başa nöbet tutan iki kişiyi canlandırıyorlar.

Aynı filmdeki çalışması da Rus kameraman Pavel Kostomarov’a, yarışma bölümündeki bir „mükemmel sanatsal performans“a verilen Gümüş Ayı ödülünü getirdi.

Ödüllü yönetmen filmini Berlin'e ithaf etti

Festivalin açılışını yapan filmin yönetmeni, kapanış töreninde de sahnedeydi. 2007 yılında „Tuya’nın Evliliği“ filmiyle Altın Ayı alan Çinli yönetmen Wang Quanan, Na Jin ile birlikte kaleme aldığı „Tuan Yuan“ – „Ayrılmış Birlikte“ adlı film ile „En iyi senaryo“ dalında Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü. Yönetmen siyasi nedenlerden dolayı biri Tayvan’da, diğeri Çin Halk Cumhuriyeti’nde kalan iki aşığın 50 yılı aşkın bir süreden sonra tekrar biraraya gelmesini anlattığı filmini Berlin’e ithaf etti.

Berlinale’de yarışma bölümü, Panorama, Forum ve Genç Kuşak bölümlerinde, ilk uzun metrajlı beyazperde çalışmalarını sunan yönetmenler arasında „En iyi ilk film“ ödülüne layık görülen isim ise, İsveç yapımı „Sebbe“ adlı filmle İran doğumlu Babak Najafi aldı. Najafi, böylece 50 bin Euroluk para ödülünün sahibi oldu.

1986 yılından bu yana, Berlinale’ye verdikleri hizmetlerden ötürü seçilen kişi ya da kurumlara verilen Berlinale Kamerası, bu yıl bugüne kadar festivalde 7 filmi gösterilen 78 yaşındaki usta Japon yönetmen Yoji Yamada, Forum bölümünü kuran Erika ve Ulrich Gregor ve festivalin kuruluşundan bu yana Altın ve Gümüş Ayı ödüllerini üreten Noack Dökümhanesi’nin oldu.

Bağımsız jürilerin ödülleri

Uluslararası jürinin yanısıra Berlinale’de çok sayıda farklı jüri de ödül dağıttı. Yarışma bölümünün en iyi filmi olarak „Bal“ı seçen Ekümenik Jüri, tercihini Panorama’da Jan Hrebejk imzalı „Kawasakiho ruze“, Forum’da ise Nicolas Wadimoff’un „Aisheen“ adlı filminden yana kullandı.

Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) jürisi ise Pernille Fischer Christensen’den „En Familie“ (yarışma), Isao Yukisada’dan „Parade“ (Panorama) ve Oscar Ruiz Navia’dan „El Vuelco Del Cangrejo“ (Forum) filmlerini övgüye değer buldu.

Filmstill Shahada Flash-Galerie
Şehadet“ adlı film, Alman Sinema İşletmecileri Birliği’nin ödülüne layık görüldüFotoğraf: Internationale Filmfestspiele Berlin

Alman filmleri ilgi görmedi

Bu yıl yarışma bölümüne Almanya’dan katılan üç film de neredeyse eli boş dönüyor. Sadece Afgan asıllı yönetmen Burhan Kurbani’nin Berlin’de ikisi Türk, üç Müslümanın hikayelerini birbirine ördüğü „Şehadet“ adlı film, Alman Sinema İşletmecileri Birliği’nin ödülüne layık görüldü. Almanya’daki Türk aşıllı yönetmenlerden Züli Aladağ’ın Avusturyalı eşi Feo Aladağ’ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği ve Berlin’de bir Türk ailesindeki namus cinayetini konu alan Panorama filmi „Die Fremde“ – „Yabancı“ ise Avrupa Sinemalar Birliği’nin verdiği „Label Europa Cinemas“ ödülünü kazandı.

Cuma akşamı yapılan dev bir törende sahiplerini bulan ve en iyi eşcinsel filmine verilen Teddy Ödülü, başrollerinde Annette Bening ve Julianne Moore’un, çocuklarının biyolojik babalarıyla tanışmalarının ardından hayatlarında dalgalanmalar yaşayan bir lezbiyen çifti canlandırdığı, Lisa Cholodenko imzalı „The Kids Are All Right“ adlı komediye gitti. Pietro Marcello’nun „La Bocca Del Lupo“ adlı çalışması en iyi belgesel ödülüne layık görülürken, en iyi kısa metrajlı eşcinsel filmine verilen Teddy ise, „The Feast Of Stephen“ ile, Berlinale’nin yarışma bölümündeki „Howl“ filminde de başrol oynayan ve geniş kitlelerin „Örümcek Adam“ üçlemesinden tanıdığı James Franco’nun oldu.

Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Barış Ödülü, Mohamed Al-Daradji’nin oldu. Irak’ta doğan, Hollanda ve İngiltere’de sinema eğitimi alan yönetmen „Son of Babylon“ – „Babil’in Oğlu“ adlı filminde, Kuzey Irak’ta savaştan dönmeyen babasını arayan ufak bir Kürt çocuğunun hikayesini anlatıyor. Film, İngiliz yönetmen Lucy Walker’ın Rio de Janerio’nun dışındaki çöp dağlarına uzandığı „Waste Land“ adlı belgesel ile de, Uluslararası Af Örgütü’nün ödülünü paylaştı.

Almanca çekilmiş bir filmdeki dekor, kamera, kostüm, müzik ve montaj dallarında en iyi performansı gösteren kadınlara verilen 5 bin Euroluk Femina Ödülü ise, Türk asıllı Alman yönetmen Thomas Arslan’ın „Im Schatten“– „Gölgede“ filmindeki set tasarımı çalışmasıyla Reinhild Blaschke’ye verildi.

© Deutsche Welle Türkçe

Aydın Üstünel, DW Berlin

Editör: Ahmet Günaltay