1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Berlin'de sağ popülistlere destek yok

2 Eylül 2011

18 Eylül’de yapılacak Berlin Eyalet seçimlerinde iki sağ popülist parti de yarışıyor. Uzmanlar, toplumda İslam karşıtı görüşlerin kabul görmesinin, oy potansiyeli düşük bu iki partiden daha tehlikeli olduğunu belirtiyor.

https://p.dw.com/p/12S1V
Fotoğraf: DW

Almanya’da çeşitli enstitüler tarafından yapılan kamuoyu yoklamalarında kaygı verici sonuçların ortaya çıktığı göze çarpıyor: Almanya’da sadece her üç kişiden biri yeni camilerin inşa edilmesini onaylıyor, araştırmaya katılanların yarısından çoğu Araplara kuşkuyla yaklaşıyor. Yine bu araştırmalara göre, Almanların yaklaşık yüzde 70’i Müslüman göçmenleri hedef alan görüşler içeren “Almanya Kendini Yok Ediyor” adlı kitabın yazarı Thilo Sarrazin’in fikirlerine destek veriyor.

Bu sonuçlar göz önünde bulundurulduğu zaman, ‘Avrupa’nın diğer ülkelerinde olduğu gibi Almanya’da da sağ popülist partilerin oyları artar mı?’ sorusu akıllara geliyor. Nitekim 18 Eylül’de yapılacak olan Berlin Eyalet seçimlerinde de iki sağ popülist parti yarışıyor.

Sağ popülist partiler

Pro Almanya adlı sağ popülist hareket, “Berlin’in uyum sağlamayan göçmenlerin ve yabancı kültürlerin olumsuz etkisi altında olduğunu” savunuyor. Pro Almanya, İslam dininin, kentte “paralel toplumların” oluşmasına yol açtığını ileri sürüyor. Hareketin, seçim kampanyası için hazırladığı afişlerde Sosyal Demokrat Partili Sarrazin’in adını kullanması, Sarrazin’in şikayeti üzerine Berlin Eyalet Mahkemesi tarafından yasaklandı.

Köln’de Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) yaptırdığı Merkez Camii’ne karşı düzenlediği gösterilerle adını duyuran sağ popülist hareket Pro Köln, 2007 yılından sonra Almanya’nın çeşitli kentlerinde ve Pro Almanya adıyla ülke çapında örgütlendi. Pro Almanya, Berlin’de ilk kez seçimlere katılıyor.

Hollandalı Wilders, Almanya'da Stadtkewitz'e (sağda) örnek oldu
Hollandalı Wilders, Almanya'da Stadtkewitz'e (sağda) örnek olduFotoğraf: dapd

Pro Almanya’nın Berlin’deki rakibi ise Özgürlük partisi (Die Freiheit). Hrıstiyan Demokrat Birlik’ten ayrılan Rene Stadtkewitz’in kurduğu Özgürlük de Müslüman göçmenlere karşı söylemleriyle dikkat çekiyor. Özgürlük partisi, göçmenlerin uyumu için alınan önlemlerin asgari düzeye indirilmesini ve uyum için federal hükümet ve eyalet yönetimi tarafından yapılan masrafların göçmenler tarafından karşılanmasını istiyor.

Sağ popülist partilere destek yok

Ancak Pro Almanya ve Özgürlük partisine, Berlinlilerin destek verdiği pek söylenemez. Pro Almanya’nın geçen hafta sonu Berlin’de “İslam karşıtı kongre” kapsamında düzenlediği yürüyüşe yaklaşık 100 kişi katıldı. Özgürlük partisinin bu Cumartesi günü düzenleyeceği seçim mitingine Hollandalı sağ popülist Özgürlük partisinin lideri Geert Wilders’in de katılması bekleniyor. Medyada yer alan haberlerde, Wilders’in konuşması için şimdilik yaklaşık 500 biletin satıldığı belirtiliyor.

Yapılan kamuoyu yoklamaları ise her iki partinin oylarının, seçimlerde yüzde 3’ün altında kalacağını ortaya koyuyor. Berlin merkezli infratest-dimap kamuoyu araştırma kuruluşundan Roberto Heinrich bu sonucu hayretle karşıladığını belirtiyor. Heinrich, gündemdeki siyasi konular düşünüldüğünde, sağ popülist partilerin etkisinin çok büyük olmasını beklemese de, “daha fazla dikkat çekmelerini beklerdim” diyor.

Düsseldorf Yüksek Okulu’ndan sağ popülizm konusunda araştırmalar yapan Alexander Haeusler ise bu partilerin fazla destek almamasının nedenini, partilerin karizmatik liderlerinin olmamasına bağlıyor. Haeusler, Özgürlük partisinin lideri Stadkewitz’i kişisel, Sarrazin’in tezleriyle seçim kampanyası yürütmeye çalışan Pro Almanya’yı örgütsel açıdan “yetersiz” olarak nitelendiriyor.

Hauesler, kendini Haçlı komutanı olarak tanımlayan Norveçli Anders Behring Breivik'in 77 kişiyi öldürdüğü saldırıların da bu partilerin şansını azalttığı görüşünde. Hauesler, bu partilerin artık seçilebilecek alternatifler olmadığını belirtiyor.

Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın tutumu

Norveç’teki saldırıların ardından, Almanya’da aşırı sağ ve sağ popülist hareketler hakkındaki tartışmalar alevlendi. Bu çerçevede, Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Burkhard Körner, Müslümanları ve din özgürlüğünü hedef alan yeni aşırı bir hareketten söz edilebileceğini dile getirdi. Aşırı sağcı hareketler, Almanya'da iç istihbarattan sorumlu federal ve eyaletler düzeyindeki Anayasayı Koruma Teşkilatları tarafından izleniyor.

Pro Almanya’nın çekirdeğini oluşturan Pro Köln ve bağlı olduğu Pro Kuzey Ren Vestfalya hareketi, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izleniyor. Hareketin izlenmesinin nedeni ise üyelerinin aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti (NPD) ile bağlantısının olması. Almanya İçişleri Bakanlığı da, Pro Köln ve Pro Kuzey Ren Vestfalya'yı

İslam karşıtı tutumu nedeniyle “kuşku uyandırıcı” olarak nitelendiriyor.

Bu nitelemeye itiraz eden Pro Köln ve Pro Kuzey Ren Vestfalya, Berlin İdare Mahkemesi'nde açtığı davayı geçen yılın sonunda kaybetse de, Berlin Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı bu partileri izlemiyor. Berlin Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Claudia Schmid, yaptıkları aşırılık tanımına göre sağ popülist partilerin izlenmeyi gerektirmediğini söylüyor.

Berlin'de bu partilerin izlenmemesinin bir diğer nedenini ise Berlin-Brandenburg Yüksek İdare Mahkemesi'nin 2006 yılında Cumhuriyetçiler (REP) adlı partiye ilişkin kararı oluşturuyor. Buna göre, ifade özgürlüğü anayasa ile koruma altında olduğu için, bir partinin yabancı düşmanlığı içeren görüşlere sahip olması, o partinin Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izlenmesi için yeterli sayılmıyor.

Sağ popülist partilerin tehlikesi

Ancak uzmanlar sağ popülist partilerin yarattığı tehlike konusunda uyarıda bulunuyor. Siyaset bilimci Hajo Funke, sağ popülist hareketleri aşırı sağın “hafif” hali olarak nitelendiriyor. Funke, bu hareketlerin toplumdaki İslam karşıtı tutumu güçlendirebileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Berlin merkezli “sağ popülizmi durduralım” adlı hareketten Dirk Stegemann da toplumda İslam karşıtı görüşlerin kabul görmesinin, oy potansiyeli düşük olan bu iki partiden daha tehlikeli olduğunu vurguluyor.


© Deutsche Welle Türkçe

edp, dpa, DW, JD/NH