1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bir zamanlar Müslüman olanlar...

Peter Philipp / DW7 Mart 2007

Almanya’nın başkenti Berlin`de bir basın toplantısıyla kuruluşunu ilan eden “Eski Müslümanlar Merkez Konseyi” adlı dernek Alman medyasında büyük yankı uyandırdı. Bu Konsey mensuplarının ortak özelliği İslamiyet’ten ayrılmış olmaları. DW’den Peter Philipp’in bu konudaki ilişkin yorumu...

https://p.dw.com/p/AZlg

“Konu, ‘İslam ve Müslümanlar’ olunca, haliyle konuya medyanın ilgisi de oldukça fazlaydı. Ancak bu tartışmada, konu Müslümanlar değil, ‘bir zamanlar Müslüman olanlar’. ‘Eski Müslümanlar Merkez Konseyi’ adı altında birleşen bu derneğin üyeleri, yaptıkları basın açıklamasında ‘dinden çıktıklarını’ duyurdular. Ancak açıklamaları bununla sınırlı kalmadı. Almanya’nın, kültürlerarası diyolog çerçevesinde, ülkedeki Müslüman derneklere ‘sınırsız bir saflıkla’ yaklaştığını savunan ‘eski Müslümanlar’, diyalog politikası sayesinde radikal kurumlara destek verildiğini iddia ettiler.

Düzenlenen basın toplantısında Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin geçen sonbaharda hayata geçirdiği ‘İslam Konferansı’ da nasibini aldı. Eski Müslümanlar Merkez Konseyi’nin üyeleri, bu girişime alternatif olarak, “Eleştirel İslam Konferansı” adı altında bir oluşum başlatacaklarını duyurdular. Amaçları ise bu sayede İslam ve devletin İslam’la olan ilişkisinin eleştirel açılardan ele almak.

Medyanın basın toplantısına ilgisinin sebebi de din değiştirmiş Müslümanlar ve bu insanların daha önceki dinlerini açık seçik eleştirmeleriydi. Yani İslam’ın ve demokrasinin birbiriyle ters düştüğünü savunanlar için kaçırılmayacak fırsattı bu. Müslümanlar arasında da din değiştirenler olabilir. Bu, her zaman vardı ve olacaktır. Bunun Almanya’da olması çok tuhaf bir durum değil. Din değiştirenler Katolikler, Protestanlar ya da Yahudilerden de çıkıyor.

Din değiştirme, aynen dine bağlılık gibi kişinin kendi bileceği ve tamamen özel yaşamıyla alakalı bir durum. Kim bu özel durumu, siyasi bir malzeme yapmaya çalışıyor ya da siyasi malzeme yapmaya çalışanlara destek veriyorsa, o da aynı ‘o kişilerden ilişkisini kesenler’ ayarındadır. Almanya gibi özgür demokrasilerde, din değiştirmek ve dinden ayrılmak temel haklar arasında yer alır. Hiç kimse, kimsenin inancına karışamaz.

En azından anayasada, yani kağıt üzerinde bu böyle. Ancak gerçekler uygulamada, teoriyle tam olarak örtüşmeyebiliyor. Mesela, Federal İçişleri Bakanı Schauble kısa süre önce verdiği bir demecinde, Almanya’da Müslümanlığı seçenlerdeki artışı endişe verici bulduğunu söylemişti. Aynı İçişleri Bakanı, İslam Konferansı’yla dinlerarası diyolog çağrısı yapmıştı, ama aynı zamanda İslam dinine geçenleri aşırılıklar konusunda uyarmaktan da geri kalmadı.

Hatta bölgesel bazlı kurumlardan da benzer uyarılar geldi. Örneğin Polis Sendikası Teşkilatından (DdP). Ancak hiç kimsenin elinde Müslümanlığa geçen kimselerin toplumun başka kesimlerine göre daha fazla şiddet sergilediklerine ya da şiddete destek verdiklerine dair herhangi bir kanıt yok.

Yani açıklamalar tamamen ön yargılara dayalı ve din değiştirenler aleyhine yapılmış bir genellemeyle, töhmet altında bırakmaktan başka birşey değil. Oysa her gün, tam tersi bir ortamın oluşması için gayret sarfedilmesi isteniyor. Sanırım, Eski Müslümanlar Merkez Konseyi adlı derneğe bu kadar ilgi ve desteğin sebebi de tamamen bu kapsamda, yani her görüş ve inanışa saygı ile müsamaha anlayışı.

O yüzden herkes gibi, din değiştiren insanların görüşlerine saygı duymak ve korumak da önemli. Ancak bu görüşlerin örgütlenmiş biçimiyle siyasete dönüşmesi, ne işbirliğini ne de dinlerarası diyaloğu geliştiriyor.”